Paylaş
Akut ağrı, tehlikeli uyaranlardan kaçınmaya yardımcı olan tehlike veya yaşamı tehdit edici olayların varlığına işaret edebilir. Aksine, ağrı kronikleştikçe ya da kalıcı hale geldiğinde, daha sakin bir seyir izler bu durumda yani kronik ağrı varlığında sık sık anksiyete ve depresyonla birlikte ortaya çıkan, bedensel ve zihinsel olarak zararlı etkiler oluşturur. Ek olarak, kronik ağrı, hastalar için ekonomik bir yük olup, sadece kendisi değil çevresi de bu ağrının oluşturduğu olumsuz tablodan nasibini alır.
Tarihsel süreç içerisinde gelinen noktada ağrı sağaltımı için ağrı kesiciler ve opioid denilen farklı morfin türeleri ağrıyı dindirmede sıklıkla baş vurulan ilaçlardır. Bu iki grup ilaçın masum olmadığı bilinmektedir. Örneğin romatizma ilaçları olarak bilinen ağrı kesiciler mide barsak ülserleri ve kanamalar yapabilirken morfin benzerleri ise kabızlık, kaşıntı ve bağımlılık yapma potansiyeli taşımaktadırlar. Kronik ağrı tedavisinde de bu ilaçlardan yararlanılmakla birlikte, kronik ağrıya eşlik eden anksiyete ve depresyonla da mücadele edilmesi bir kuraldır. Hatta kronik ağrının birçok şeklinde ağrı kesicilerin faydası tartışılmakta yeni yöntemler arama çabaları devam etmektedir.
Merkezi sinir sisteminin (CNS) belirgin bir patolojik aktivasyonu vardır, öyle ki, ağrı sinyalleri haftalar, aylar, hatta ağrı kaynağının iyileşmesi veya çözülmesi periyodunun ötesinde yıllar boyunca sinir sisteminde ateşleme yapmaya devam etmektedir. Kronik ağrı deneyiminde altta yatan hastalığın şiddetinin pek önemi yoktur. Bilinen ya da görünen bir doku hasarı olmadan da ağrı deşarjları devam etmektedir. Bu nedenle, kronik ağrı aktüel bir hastalık olmasa da yapacağını yapmakta insanların yaşam kalitesini bozmaktadır. Varsa bir rahatsızlık, hastalık onun da iyileşme süreci kronik ağrılar yüzünden gecikmektedir. Ayrıca, anksiyete ve depresyon ile ilgili sorunlar, kronik ağrı ile birlikte ortaya çıktıklarında daha belirgin hale gelmektedir. Daha da talihsiz durum şu anda kronik ağrıyı kontrol etmek için uzun süreli etkinliği kanıtlanmış sınırlı sayıda ilacın bulunması gerçeğidir. Ağrıyı gidermek için etkinliği kanıtlanmış olan ilaçlar, sıklıkla, kullanımı sınırlandıran önemli yan etkiler de üretirler.
Son yıllarda, aşk hormonu, sarılma hormonu olarak bilinen ve hamile kadınlarda doğumu kolaylaştırma amacıyla sıklıkla başvurulan “oksitosin” denilen hormonun, yapılan bilimsel çalışmalar gözden geçirildiğinde ağrıları azaltmada güvenli ve önemli bir fonksiyon icra edeceği kanısı yaygın hale gelmiştir. Biz de bir ağrı hekimi olarak konuya açıklık getirmek istedik.
Oksitosin (aşk hormonu, duygu hormonu, sarılma hormonu) beyinden salgılanan bir hormondur. Az miktarda da genital organlardan salınır. Oksitosin, ağrı sinyallerini beyne gönderen omurilik nöronlarının(sinir hücrelerinin) işlevini bloke ederek ve vücudun kendi morfin benzeri kimyasallarının salınımını artırarak etki etmektedir. Deneyler ayrıca, oksitosin nöronlarının küçük bir kısmının, hipotalamustaki (beynin bir bölgesi) farklı oksitosin nöronları tarafından kana salınmasına neden olduğunu da göstermiştir. Bu, dolaşımdaki oksitosin, periferik sinir sistemindeki (yani, beyin ve omurilik dışında) etkileriyle ağrıları kontrol altına almaktadır. Oksitosin çoklu fizyolojik ve psikolojik fonksiyonların düzeltilmesinde önemli bir görev üstlenmektedir.
Ön kanıtlar, oksitosinin, ağrının şiddetini azaltmak için ideal bir aday olabileceğini düşündürmektedir. Bilimsel çalışmalarının çoğu, oksitosinin akut ağrıyı en aza indirgemede büyük bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Yeni çalışmalar, insanlarda oksitosinin kan düzeyleri ile ağrı arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. Oksitosin bağımlılık yapmadığından ağrı kesici olarak akut ve kronik ağrının yönetiminde önemli bir uygulamaya sahip olabileceği ileri sürülmektedir.
Yapılan bir dizi klinik çalışmada, oksitosinin özellikle sırt ağrısı, migren ve irritabl bağırsak sendromuna bağlı olarak ortaya çıkan ağrıyı iyileştirebileceğini göstermiştir. Yine oksitosin ile yapılan çalışmalarda oksitosinin ağrı hassasiyetini azalttığı, akut veya kronik bel ağrısı olan erkek ve kadınlarda ağrıyı doza bağlı olarak azalttığı, fibromyaljili hastalardın ağrılarında iyileşmeler yanında, stres ve depresyon skorlarında anlamlı iyileşmeler oluşturduğu, soğuğa bağlı oluşan iskemik uyaranlara yönelik olarak iyileşmeler sağladığı bulunmuştur.
Oksitosin ağrı kesici, anksiyolitik(sıkıntı giderici), antidepressif etki ve merkezi sinir sisteminde oluşturduğu etkilerinden dolayı, diğer ilaçlara nazaran benzersiz terapötik değeri olan çok işlevli ağrı kesici olarak kullanılabileceği hakkındaki kanıtlar oldukça güçlüdür.
Oksitosin doğrudan ağrı azaltma etkilerine ek olarak ağrıyla ilişkilendiren psikolojik olaylarda da duygu durumu iyileştirerek ağrı hassasiyetini azaltmaktadır. Gerçekten de, hayvan ve insan çalışmaları, oksitosin uygulamasının anksiyeteyi ve depresif belirtileri azaltarak ve stres yanıtlarını hafifleterek duygu durumlarını etkilediği gösterilmiştir.
Oksitosin bir çok yolla hastalara verilebilmektedir en basit uygulama burun deliklerine sprey olarak sıkılmasıdır.
Oksitosin direk beyin içine bile verilebilir örneğin akciğer kanseri olan hastalarada tedaviye dirençli, inatçı torasik kanser ağrısını önemli ölçüde azalttığı bildirilmiştir. Sonuçta;oksitosin ile ağrı tedavisi konusunda oldukça ümit var veriler hemen hergün literatürde yer almaktadır. Bu bağlamda yakın bir gelecekte oksitosin ağrı tedavilerinin ayrılmaz bir parçası olacağı kanısındayız.
Anne şefkati ve emzirme için oksitosin
Oksitosinin en bilinen etkisi emzirmede rol oynamasıdır. Bebek annesinin meme ucunu her emdiğinde oksitosin salgılanır. Doruk seviyesine ulaşan oksitosin süt bezlerini uyararak süt salgılanmasını sağlar. İlginç olan şu ki; bebek heyecanlandığında veya aç olduğunda annesinin dikkatini çekmek için ağlar. O esnada oksitosin seviyeleri hızla yükselir. Annesinin sütü artar, bebek emdikten sonra rahatlar. Bu emzirme sırasında artan oksitosin hormonu annede şefkat ve çocuğuna karşı sevgi bağlılık hislerini yani annelik duygularını zirveye çıkartır. Emzirme sırasında annelerinin kanında morfin benzeri kimyasallar artarak annenin daha keyifli, sevecen ve ağrılarından arınmış bir şekilde rahatlama oluşturur.
Yüksek tansiyon ve oksitosin
Günümüzde kalp hastalıkları oldukça yaygın görülmektedir. Kalbe yetersiz kanın gitmesi göğüs ağrısı gibi tehlikeli sinyallere, enfarktüs dediğimiz kalp krizlerine hatta ölümlere yol açabilir. Oksitosin kalbe kalpteki koroner damarları genişleterek kan akımını artırır. Oksitosin verilmesi kalp krizi riskini önler. Yüksek tansiyonu olanlarda kan basıncını düşürerek koruyucu bir etki oluşturur. İnsanoğlunun en büyük hayallerinden biri olan uzun ve sağlıklı yaşama konusunda oksitosinin faydalı olacağı belirtilmiştir.
Kadınlar için oksitosin
Oksitosin alan bayanlar harika bir sevgi ve cinsellik deneyimi yaşarlar. Oksitosin sayesinde eşlerine karşı sevgi ve derin bir bağlılık etkisi oluşturur, romantizm artar. Hatta eşlerine tekrar aşık olabilirler. Burada dikkat edilmesi gereken şey; kıskanç bayanların oksitosin kullandıktan sonra eşlerini daha fazla kıskandıkları ve asla hiçbir şeyle paylaşmak istemedikleri durumu söz konusu olabilir.
Oksitosin ve şişmanlık
Belki de kimsenin aklına gelmeyecek şekilde faydalı bir uygulamadır. Kilo vermek için bir çok yöntem uygulanmakta, bunların birçoğu da kısır döngü oluşturarak sil baştana dönmektedir. Kilo almamak istiyorsanız sizi açlık hissinden uzaklaştıracak, kilo verme kaygınızdan uzaklaşacak, gergin kaslarınız gevşeyecektir. Stresten uzaklaşacak, lezzetli yiyecekleri yediğiniz hâlde iştah problemi yaşamayacaksınız. Oksitosin öğün sırasında kişinin iştahını keserek ikinci porsiyon yeme isteğini bile ciddi olarak azaltır, kısa sürede istediğiniz kilolardan kurtulabilirsiniz. Aslında şişmanlarda oksitosin düzeyi diğer insanlara göre daha yüksektir ama oksitosinin etki edeceği reseptörler daha azdır. İlâve oksitosin vererek bu reseptörler doyurulur, daha duyarlı hâle gelen reseptörler sayesinde kilo verilmeye başlanır. Oksitosin özellikle karbonhidratlara ve tuza karşı olan ilgiyi azaltır. Tatlı gıdalara olan aşırı istek ve stres kısır döngüsü oksitosin sayesinde kırılır.
Oksitosin kanseri önler mi ?
Özellikle meme kanserine karşı oksitosinin koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Onun için oksitosin seviyelerini arttırmak için annelerin bebeklerini mutlaka uzun süre emzirmelerinde yarar vardır. Çünkü oksitosin memede kanserojen birikmesini önler. Normal meme hücrelerinin kanser hücrelerine dönüşmesine engel olur. Diğer taraftan meme kanseri hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir. Emziren annelerde sık sık memelerde şişkinlik ve tekrarlayan ağrılar oluşabilir, oksitosin meme şişkinliğini azaltır.
Oksitosin yumurtalık kanser gelişimini de azaltmakta, kemik kanseri ve sinir sistemi kanseri gibi diğer kötü huylu hücrelerin gelişimini azaltır.
Oksitosin kullanmanın faydaları
Artık modern tedavi yaklaşımlarında depresyon önleyici gibi sunulan ilaçların (antidepresanların) rolünün sorgulandığı yalancı bir iyilik halinden gerçek fizyolojik iyileşmelere gereksinim duyulduğu açıkça belirtilen bir ortamda doğal bir tedavi yöntemi olarak oksitosin karşımıza çıkmaktadır. Moralimiz bozuk olduğu zaman ne yaparız? Kendimizi iyi hissetmenin yollarını ararız. İnsanlarla sohbet etmek, dokunmak, şarkı söylemek, resim yapmak iyi bir başlangıçtır. Uzun uzadıya ağrıyı nasıl azalttığı moralimizi nasıl düzelttiğinden bahsettiğimiz oksitosin hormonumuz işte bu basit hareketlerle bile beynimizden salınmaya, bizi moral üreten bir moda sokmaya başlar. Eğer sıkıntılarınız varsa oksitosin takviyesi almak; dünyayı daha olumlu algılamamıza ilişkilerimizin düzelmesine, aşk hayatımızın yoluna girmesine, aile bağlarının güçlenmesine dünyayı daha farklı algılamamıza yol açmaktadır. Diğer insanlarla daha sıcak ilişkilere girmek hoş ve mutluluk verici bir deneyim haline gelmektedir.
Yaşlanmayla birlikte oksitosin salınımı azalmakta hormonun zihin üzerindeki yararlı etkileri yaşlanmayla birlikte kaybolmaktadır. Canlılık, mutluluk neşe saçan insanlar gittikçe sosyal hayattan kopmaya, ilişkilerden zevk almamaya ve yalnızlığa doğru yol alırlar. Oksitosin verilmesi tüm bu olumsuz etkileri tersine çevirebilir.
Otistik çocuklar için oksitosin
Oksitosin eksikliğinin otizm ile yakından alâkalı olduğu sanılmaktadır. Hatta ergenlik döneminde varolan oksitosin seviyeleri bile diğer çocuklara göre oldukça düşüktür. Otistik çocuklara oksitosin verilmesi, bu çocukların topluma kazandırılması açısından önemlidir. Otistik çocuklarda varolan kayıtsızlık ve soğuk tutum, tekrarlayan hareketler, basma kalıp davranışlar görülür. Sosyal olarak diğer insanlardan soyutlanma eğilimi gösterip yalnız kalma ve başka bir dünyada yaşıyormuş gibidirler. Yapılan çalışmalar oksitosin verilmesinin yararı olduğunu göstermektedir. Aynı durum şizofreni hastaları için de geçerlidir.
Oksitosin sadece kadınların değil erkeklerin de kullanmasında fayda olan bir hormondur. Oksitosin kaygıyı azaltır, mutlu bir ruh hâli oluşturur, stresle başa çıkmayı kolaylaştırır, ergenlik krizi sorunlarını çözer, madde bağımlılığını azaltır, yara iyileşmesini hızlandırır, etkili bir antioksidandır, sevgi, bağlılık ve cinsel istekte artış oluşturur, erkeklerde cinsel olarak daha güçlü olup erken boşalma problemlerini ortadan kaldırır, prostatı korur.
Aile bağlarını güçlendirir, anne sevgisini arttırır, eş desteğini olumlu etkiler, pozitif düşünmeyi sağlar.
Yemek yemek, yumuşak dokunuş, sarılma, masaj, okuma, sevdiği kişilerin resimlerine bakma, müzik, şarkı söyleme, fiziksel egzersiz, pozitif ortam, pozitif sosyal iletişim, eş desteği, anne sevgisi, romantik aşk, sıcak iklim, meme ucu uyarımı, emzirme, orgazm.
Paylaş