Paylaş
Bu başlık ne demek, dediğinizi duyar gibi oldum. Ama ben çok sevdim. Bu iki kelimeyi Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Sami Gülgöz’den duydum. Çok hoşuma gitti.
Şöyle bir çevrenize, çocuklarınıza, hatta gençlere bir bakın. Ne kadar doğru bir türlü yetişkin olmayan ergen değiller mi?
Hoca, bunu hiç sorumluluk almayan, bilgiyi önemsemeyen ve tabir yerinde ise içi boş gençlik için kullandı. Aslında benimle paylaştıkları ürpertici, kaygı verici.
Prof.Dr. Gülgöz’e göre lise ve üniversite gençliği gittikçe cahilleşiyor, ergenlik geç yaşlara kadar uzuyor. Bunu öyle kafadan söylemiyor. Yaptığı uzun araştırmalar ve gençlere yönelik hazırladığı testlerle kanıtlıyor. İşin acı tarafı bu testlere daha çok büyükşehirdeki çocuklar katılıyor. Yani yurt dışına çocuğunu gönderecek eğitimli, sosyo ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocukları bu durumda. Artık, Doğu ve Güneydoğu’daki çocukları siz düşünün.
Her ne kadar eğitim sistemi değişse de, ezberci eğitime savaş açılsa da durum daha da kötüleşiyor.
Aileler de Suçlu
Gülgöz, bunun suçunu aslında tek başına eğitim sistemine atmıyor. Ailenin payının da büyük olduğunu söylüyor. Aileler bilgi aktarımını çocuklarına yapmıyor, yaptırmıyor. Bilginin önemini, değerini hissetirmiyorlar.
Tabii günümüzde en önemli suçlulardan biri televizyon, teknoloji ve sosyal paylaşım siteleri. Yani çabuk tüketen, çabuk unutan bir gençlik geliyor. Bunun tabii ki birçok zararı var. Çabuk unutan, tüketen bir toplum haline geliyoruz. Kültürel mirasımıza, geçmişimize sahip çıkmıyoruz. Durun daha bitmedi, her anımıza bu içi boşluk yansıyor. Siyaset sahnesinde, kendine güvende, işte iddiasız, sorgulamayan bir nesil geliyor.
1997 yılında öğrendiklerinin yüzde 50’sini daha fazla akılda tutan bir liseli grubu varken, 2010’larda yüzde 50’sini neredeyse unutan ve çok azını hazırlayan bir gençlik var karşımızda. Genel kültür konusunda liselilerimiz neredeyse diplerde dolaşıyor. Gençlerimiz bir bilgiyi günceldeyken akılda tutuyor, gündemden indiği anda unutuyor.
Kültürel Birikim de Kalmıyor
Ne aileler, ne de eğitimciler çocuklara neyin bilinmesi gerektiği konusunda yönlendirme de yapmıyor. Hangi bilginin edinilip, hatırlanması gerektiği konusunda büyükler çok yönlendirici olmayınca zaten tembel ve sorumsuz olan gençlik bu bilgiyi zihinden atıyor. Yani sanatta, bilimde, felsefede, matematikte kültürel birikim oluşmuyor.
Prof.Gülgöz’ün dikkatini çektiği bir konu da, 26-27 yaşlarında hala ergen olan, yetişkinleşemeyen bir toplum haline gelmemiz. Yani donanımsız bir liseli ve üniversiteli grubu var karşımızda. Bu da “hayata hazır olmayan” bir toplumu getiriyor. Siyasal katılımın olmadığı, sesleri çıkmayan, bir türlü örgütlenmeyen toplum haline geliyoruz ne yazık ki!
Paylaş