Paylaş
Çocuk büyüten anneler iyi bilir. Anne ve baba olmak öğretilen, sertifikası, diploması olan bir şey değil.
Sizi bilmem ama ben oğlumu büyütürken, her gün olmasa da her ay, her yıl birçok şey öğrendim.
Çocukları sevmeyenin hayata bakışından şüphe ettim. Büyük konuşmamayı, kimseyi çocuklarından dolayı kınamamayı, yapmam dediğim birçok şey yaptığımı gördüm.
İnsanlara, hayata çocukla birlikte yeni bir bakış açısı kazandım.
Oğlumu büyütürken en çok sıkıntı çektiğim konu yemekti. Yemek anları ikimiz için de azap haline gelmeye başlamıştı.
Eşimin, doktorumun tüm uyarılarını duymazlıktan geldim. Kimi zaman zorla, kimi zaman musluk başında, kimi zaman pencere kenarında, dans ederek, oynayarak, şarkılar söyleyerek, masallarla ağzına bir şeyler tıktım.
Ne oğlum yediği yemekten bir şey anladı, ne de ben onu doyurmaktan.
Tabii onun böyle olmasında ilk bakıcımızın, yanağının iki kenarına bastırarak zorla yedirmesinin rolü olduğunu çok geç öğrendim. O fobiden sonrasında ne o kurtuldu, ne de ben ısrardan vazgeçtim.
Okulda Yiyor, Evde Naza Çekiyor
Çevremdekilerin “Aç bırak, görürsün yer” demeleri de bir kulağımdan girdi, öbüründen çıktı.
Sıra okul zamanına gelince neredeyse işten izin alıp, gidip yemek saatlerinde ben yedirmeyi teklif edecek kadar kendimi kaybetmiştim.
Doğal olarak bu teklifi yapmaya cesaretim olmadı. İyi ki de olmadı. Çünkü ikimizin arasındaki bu çatışmayı ancak okul sona erdirebildi.
Oğlumun anaokulundaki öğretmenine ilk sorduğum soru her zaman “Ne yiyor?” oldu.
Öğretmen benim gibilerle çok karşılaşmış olacak ki, her akşam çocuğun defterine o gün neleri yediğini yazmaya başladı.
Listede öyle ilginç notlar vardı ki, inanmadım, inanamadım. Buna göre listedeki kırmızı lahana salatasından, pırasaya kadar birçok şeyden bizim küçük yaramaz ya yiyor, ya da tadıyordu.
Çünkü okulun kuralı buydu. Yemese bile her öğrenci önüne konulan yiyeceklerin tadına bakmak zorundaydı.
Gözüm öyle dönmüştü ki, yine de bu notların sadece beni ikna etmek için gönderildiğine; benim hiç birşey yemeyen, yemeği sevmeyen oğlumun orada da aç kaldığına emindim.
Yemek Teftişi
4 yaşında onu alıp başka bir okula götürdüğümde de yine aynı sorunla karşı karşıya kaldım.
Oradaki öğretmen de önceleri yemekle ilgili bilgiler verdi, sonrasında da beni bu konuda ikna etmek için uğraştı. Ama ben ikna olmakta zorlandım.
Çünkü oğlum evimin en küçüğü, anneannesinin, teyzelerinin gözbebeği idi. Ben yedirmesem onlar tabağı ellerine alıp, kaşıkla aynı oyunları oynayarak beslemeye çalışıyorlardı.
İçinde bulunduğum vahim durumu öğretmen anlamış olmalı ki, sonunda dayanamadı. Bir gün yemek saatinde beni okula çağırdı.
Çocukların görmeyeceği bir yerde oğlumun nasıl o evde yemediği şeyleri iştahla kaşıkladığını gösterdi. Gözlerime inanamadım.
Bana, anneannesine, teyzelerine yemek konusunda bin bir dereden su getirten, naz yapan çocuk oturmuş kendi kendine yemeğini yiyordu.
Öğretmen, bu durumla çok sık karşılaşmış olmalı ki, tecrübesinden yola çıkarak benimle şu nazik konuşmayı yaptı:
“Çocuklar birbirinden çok etkileniyorlar. Yemediği yemeği diğer arkadaşının iştahla yediğini görünce önce tadına bakıyor, sonra naz yapacak kimse olmayınca rahatlıkla yiyor.”
Tabii, laf arasında kocaman çocuğun kendi kendine yemesi gerektiğine, ailenin kadınlarının ona kaşıkla, ağzına kadar servis yapmasının yanlış olduğuna da değindi.
Okuldan biraz sevinerek, biraz da üzülürek çıktım. Yıllardır yemek konusunda yaşadığımız savaşa mı yanayım, bütün bunları bildiğim halde uygulamadığıma mı, çocuğumu koruma adına, yaptığım yanlışa mı yanayım şaşırdım.
Tabii, yine annelik güdüsü ağır bastı. Sonunda onun keyifle yemek yediğini gördüğüm ya, her şeye değerdi.
Şimdi 11 yaşında. Artık önüne yemek koyarken bu kez daha az koymaya özen gösteriyor, hatta artık az yemesi konusunda uyarıyorum. O zaman bana söylenenlerin ne kadar doğru olduğunu geç de olsa anladım.
Siz siz olun, yemek konusunda ısrar etmeyin. Hele ağzına kaşıkla servis yapmayın.
Çünkü o küçük yumurcaklar bunu o çok iyi kullanıyor, zayıf taraflarınızdan yararlanıyorlar. Ben kimseyi dinlemedim ama siz yine de biraz olsun beni dinleyin…. Yemekte ısrarcı olmayın.
Paylaş