Paylaş
Malum yaz geliyor, kilolardan kurtulma zamanı. Her yıl bu mevsimde, bu aylarda başlar tamamına erdiremeden pes ederim.
Şimdilik kararlıyım. Spor merkezine başladım, diyetisyenle karşılaşmayı göze aldım, bununla da yetinmeyip, liste oluşurken ciddi ciddi pazarlıklar yaptım.
İşin en kötü yanı her yediğimi yazmam. Yalan da söyleyemem. Tam bir hafta oldu. Yazıyorum yazmasına ama kaçırdığımda işi biraz daha hafife almak, diyetisyenimi ürkütmemek için “azıcık ucundan kurabiye, tatlı… vb” gibi notlar ekliyorum.
Her Çarşamba o tartıya çıkmak pek kolay değil. Üstelik benim bile bakmak istemediğim o rakamlara dört adet gözle bakmak daha da zor.
Dedim ya kararlıyım.
Çantamda, evimde, işyerimde bir sürü diet bisküvi, galeta, kuruyemiş vs dolu. Gittiğim yemek davetlerine tabaklara göz ucuyla bakıyor, salata veya ızgarayla geçiştirmeye çalışıyorum.
Hafta sonları spor salonundan kaçmak için eşime ve oğluma öne sürdüğüm bahaneler tükendi, kollarımdan adeta sürüklenerek gidiyorum. Ama gittiğimde de mutlu ayrılıyorum. Salondan her seferinde bir anda 10 kilo vermiş gibi dönüyorum, tüy gibi bir kadın olarak görüyorum kendimi.
Tabii yan tarafta, 36 bedenle yürüyüş bandında gördüğüm kızlara kıl olduğumu söylemeye gerek yok. Bütün bunları yaşarken evdeki yemek kültürümüz ailece değişti. (Tekrar hatırlatmak yarar var, ne kadar süreceği henüz belli değil…)
Evde o çok sevilen kekler, börekler, kurabiyeler şimdilik yapılmayacak. Tatlılardan zinhar uzak durulacak. Ege yemekleri ağırlıklı, beyaz etli, sebzeli, zeytinyağlı yiyeceklere kapı aralanacak.
Zayıf Olduğum İçin Annem Balık Yağı İçirirdi
Bütün haftam bunlarla yoğunlaşarak geçerken bir arkadaşımla konuşuyordum. O da benim gibi kilolu.
Gözlerini yere indirip, utanarak “Ben 10 yaşındayken bile 85 kiloydum. Hep anneannemin yüzünden. Ne zaman ağlasam, suratımı assam önüme yemek koyuyordu. Günde 10 litre süt içiyordum” dedi.
İlkokuldayken annem çok zayıf olduğum için balık yağını içirir, hatta onu vermek için ben önde o arkada neredeyse bütün sokağı turlardık.
Hamile kaldığımda annemden 4 ay saklamıştım. Tek gerekçem vardı. Her anneme gittiğimde önüme tatlıları, hamur işlerini yığmasıydı. Zaten öğrenir öğrenmez hemen uygulamaya koyuldu. “Yemeklerimi özlemişsindir” diyerek, ona gideceğim gün sabahtan yapmaya başladığı börekleri, yemekleri ısrarla yememi isterdi.
7 yaşındaki Nuran’dan onun gözünde hiç farkım yoktu. Tipik bir Anadolu kadını olduğu için “Hastalanınca şişman eriyene kadar, zayıf ölürmüş” derler sözü kulağına küpe olmuş, bize uygulardı. Hala da “Sen şişman değilsin, balık etlisin” diyerek beni pohpolar, yemeğe teşvik eder.
Zaten diyete başladığımdan beri kapısını çalmıyorum. Mazallah öğrenir de beni vazgeçirir diye.
Ben de oğluma küçüklüğünde çok yemek baskısı yaptım. Annemden pek de farklı değildim. Nedense onun bir türlü doyduğuna ikna olmadım. Pek iştahlı bir çocuk değildi. Ama gelişimi normalde, hatta normalin üstündeydi. Doktoru ve eşimin yeme konusunda oğluma yaptığım baskıyı eleştirmeleri de umrumda değildi. Ama çok yanlış yapmışım. 40’lı yaşlarda ancak aklım başıma geldi. Çocuklara dozunda ve sağlıklı yemek yedirmek gerekiyormuş. Sonra ileri yaşlarda geç kalınıyormuş.
Benden söylemesi.
Paylaş