Paylaş
Okulların açılmasına kısa süre kaldı. Bayram sonrası 19 Eylül’de ziller çalacak. 1 milyonu aşkın öğrenci ilköğretim birinci sınıfa başlayacak. Her yıl 200 bine yakın öğrenci de anaokullu oluyor. Korunaklı ellerden, tanımadığı insanların yanına gönderiliyorlar. 25-30 metrekarelik odalardan, büyükçe sınıflara gidiyorlar. Minikler için bütün bunlar çok önemli. Biraz kaygılı olmaları, anneden ayrılmaları çok kolay olmuyor. Ama, aralarında bu kaygıyı fazlaca yaşayıp, fobi oluşturanlar da var. Okula gitmek istemezler, ısrar edilirse başları ağrıyabilir, mideleri bulanabilir, hatta ateşleri bile çıkabilir. Büyüklerin isteği ile zoraki okula gönderilenler ise bahçeden içeri girmekte zorlanabilir, sınıfa apar topar gönderilenler de ilk teneffüste soluğu okul dışına alabilir.
Uzmanlara göre bütün bunları çeşitli nedenleri var. Anneden ayrılma korkusu, yeni doğan bir kardeş, daha önce sosyal bir ortamda bulunmama gibi birçok unsur sayılabilir.
Ama kuşkusuz burada en çok iş anneye düşüyor. Daha önce belirttiğim gibi annelerin önce kendini çocuktan ayrılmaya alıştırması lazım. Çünkü, anne kaygı duyarsa bunu çocuğa yansıtıyor. Siz siz olun okula gitmek istemeyen çocuğa karşı zoraki davranışlarda bulunmayın ama evdeki ortamı da cazip hale getirmeyin. Okula gitmediği gün birlikte zaman geçirirken onu ödüllendirici davranışlardan uzak durun.
Okul çalışanlarından destek alın
Öğretmen desteğini mutlaka alın. Hatta yöneticiler ve okuldaki hizmetlilerle bile temasa geçin. Okulda görev yapan hiç kimsenin çocuğu gördüğünde, “Bak koca çocuk oldun, niye kaçıyorsun?” gibi sözlerle taciz etmesine izin vermeyin. Yakın çevrenizin de çocuk üzerinde bu tür baskılar kurmasına seyirci kalmayın. Mümkünse bu tür konulardan hiç konuşmayın.
Bütün bunlardan önce mutlaka ve mutlaka psikolojik destek alın. Kaygının ve okulu reddetmenin nedenlerini ortaya çıkarın.
Ara sınıflarda da olabilir
Bu arada söylemekte yarar var, sadece okula başlayanlar değil, ara sınıflarda olanlar da aynı kaygı ve okul fobisi yaşanabilir. Buna da kimi zaman bir öğretmenin davranışı, akranın herhangi bir konuda baskısı veya aile yakınlarından birinin kaybı da olabilir.
Daha önce İş Bankası Kültür Yayınları’ndan Prof.Dr. Mücahit Öztürk ile birlikte çıkardığımız “Okul Fobisi” adlı kitapta öylesine örnekler vardı ki, biz büyüklerin çocuklara büyük ihtimalle farkına varmadan nasıl zararlar verdiğimizi gördükçe dehşete kapıldım.
Çocuğunuzda bu tür belirtiler varsa, aman beklemeyin, mutlaka uzmandan destek alın. Unutmayın, “Geçer, zamanla unutur “derseniz bu konu derinleştikçe baş etmesi daha da güçleşir.
Paylaş