Kendime kızıyorum, engellemeye çalışıyorum, itiraf ediyorum, bazen bu domestik halim, tipik Türk annesi versiyonumdan kurtulamıyorum.
Haberin Devamı
Bizim ergen irisi bu yıl liseye başladı. Küçükken iyi kötü bir çalışma alışkanlığı vardı. Beşinci sınıfa kadar birlikte güle oynaya çalışıyorduk. SBS bütün hayatımızı alt üst etti doğal olarak. Bütün çalışma düzeni bozuldu. Güya çalışma saati arttı ama verimlilik ve kaliteli çalışma süresi bana göre azaldı. Neyse zor bir yazın ardından liseye başladık. Bizimki bir fransız okulunun hazırlık sınıfında. Doğal olarak zorlanıyor. Bir yandan ergenlik, bir yandan yeni bir dil, bir yandan dışarıda cazip bir hayat. Biz oturup ondan yoğun çalışmasını istiyoruz. Empati kurduğumda hak veriyorum, ama bitirmesi gereken bir okul olduğunu düşündüğümde ister istemez biraz zorluyorum. Oysa öyle tembel biri değil. Çalışıyor, çalışmasına ama bana sorsanız yeterli değil. Eşimin söylemesine göre onu hafif hafif tırmalıyorum. Yani ara ara, bazen gülümseyerek, en sevimli ses tonumla ister istemez o melun kelime ağzımdan çıkıyor: “Çalıştın mı?”
Haberin Devamı
Kendilerinden rica ettim ki, o da zaten dünden gönüllüydü. Artık bu kelime ya da türevleri ağzımdan çıkmadan beni durduracak. O da bir eğitimci olduğu için çocuğun kendi kendine çalışması ve en önemlisi sonuç yaşamasından yana.
Kendime kızıyorum, engellemeye çalışıyorum, itiraf ediyorum, bazen bu domestik halim, tipik Türk annesi versiyonumdan kurtulamıyorum.
Tam bu git gelleri yaşarken tesadüfen eğitimci Koray Varol ile tanıştım. Arka arkaya birçok soru sordum. Bu tür vakalarda motive etmede başarılı olduğu iddiasında. Bazı şeyler önerdi. Ben de dayanamayıp sizinle paylaşıyorum. Belki işinize yarar:
Aileler, çocukların eğitim sürecini denetlemeli.
Çocuğa ders çalışmayı, okulda dersi dinlemeyi, ödevlerini tam ve vaktinde yapmayı öğretmek çok önemli hamlelerdir. Yoğun çalışan anne ve babalarda; çocuğum mutlu ve sağlıklı olsun yaklaşımı öne çıkar. Ancak bu noktalar çok önemli olmasına rağmen çocuğun gelişimi için yeterli değil. Çocuğun akademik anlamda da iyi yetişmesi gerekir. Bu nedenle sınav sistemine dahil olmak için velilerin mutlaka uzaktan da olsa eğitim kurumları ile iletişim halinde olması şart.
Her dönemde çocuk aileden farklı bir destek arar. Altı, yedi ve sekizinci sınıf öğrencilerinin derslere bakış açısı ve çalışma şekilleri, çocuklar büyüme çağında olduğu için farklıdır. Bu nedenle her sınıfı ayrı ayrı incelemek gerekir. Bu yıl sınava giren bir çocuk her gün minimum 20 soru çözmeli.
Ders çalışma programı her öğrenci için özel olmalı. Program oluşturulurken çocuğun haftalık çalışma kapasitesi doğru ölçülmeli ve sistemize edilmeli. Her öğrencinin soru çözme kapasitesi farklıdır. Bazı öğrenciler günde 10 soru çözebilirken bazıları 150 soruya kadar çıkar. Bu nedenle ders programı gerçekçi olmalı.
Anne ve baba ne kadar yoğun çalışırsa çalışsın telefonla veya farklı sistemlerle çocuğunu kontrol edebilir. “Okuldaki öğrendiklerini tekrar ettin mi? Ne kadar ödevin var mı? Ne kadar zamanda bitirirsin?” gibi minik sorularla çocuğu hareket ettirebilir. Bence özellikle sınava hazırlık döneminde velilerin çocuklarını izlemesi gerekiyor.
Anne ve babalar çok yoğun çalıştığı zaman çocukla yeterince ilgilenemeyebiliyor. Bu gibi durumlarda çocuğun sorumluluğunu genelde okula bırakılıyor. Benim şimdiye kadar yaptığım gözlemlere göre çocuğun çok iyi bir okula gittiğini düşünen veliler, eğitim ile ilgili detaylar üzerinde durmayı gerekli görmüyor. Ancak velilerin çocuğun eğitim hayatı ile ilgili tüm süreçleri takip etmesi önemli. Çocuk yaşadığı tüm süreçleri yönetemez. Bu nedenle başarı için aile desteğine ihtiyaç duyar.
Aileler okullara hastaneler gibi bakıyor. Eğitmenlerin söylediklerini yaptıklarında üzerlerindeki tüm sorumluluğun bittiğini düşünüyorlar. Ama bu yanlış bir düşünce. İşin içinde çocuk olunca tüm sorumluluğu okula bırakmak doğru değil. Ailenin de çocuğunu takip ederek gelişimini desteklemek zorundadır.
Veliler belirli dönemlerde çocuklarının durumlarını olduğundan daha iyi olarak algılayabiliyor. Eğer öğrencinin okul başarısı düşük ise bu durum bazı sıkıntılara neden olur. Bu nedenle çocukların eğitim hayatlarının profesyonellerce izlenip yorumlanması büyük önem taşıyor. Çocuğunun dünyasına ulaşarak, derslerini daha iyi yapabileceğine inandırmak ve başarılı olması için onu teşvik etmek gerekiyor. Veliler çoğu zaman bu noktada yetersiz kalıyor. Eğitmenlerin çocukların başarısı üzerinde oluşturdukları farklılıklara yıllardır bizzat şahit oluyorum. Başarılı eğitmenlerin çocukları olduğu kadar velileri de hedefe yönlendirdiği de kaçınılmaz bir gerçek.
Çocuğun veli ilgisi ve desteğiyle başarılı olması daha da kolaylaşır. Veliler her nasıl ki okul öncesi dönemde çocuklarının tüm ihtiyaçlarını karşılıyor ise bu durum eğitim hayatında da devam etmeli. Her insan aidiyet, güven ve onay ister. Velinin bu ihtiyaçları iyi bir şekilde yöneterek çocuğunun gelişimini desteklemeli. Öğrenciye eğitim hayatı ile ilgili önüne çıkan süreçleri başarabileceğine dair güven vermek, haftada bir veya iki kez durum değerlendirmesi yapmak, psikolojisini anlamak ve zorlandığı noktalarda destek olup yol göstermek başarı için önemli dinamiklerdendir.