Paylaş
Oğlum doğduğundan 7 yaşına kadar yemek savaşı yaşadım. Doktorların ve eşimin tüm uyarılarına kulaklarımı tıkadım. Ne deseler umrumda değildi. Sadece ve sadece yemek yemesine kilitlendim. Yemediği zaman dünyam karardı, aç kaldığını hissettiğimde ağzına bir lokma koymadığında ruhsal durumum bozuldu. Ben gerildikçe, ona bunu yansıttım. Bunu hisseden oğlum da inadından vazgeçmedi.
Kaşıkları ağzına götürdüğümde sıkı sıkı kapaması, yemeği görünce kafasını çevirmesi benim için kabus dolu günlerdi. Ama, okula başladığı andan itibaren yavaş yavaş durum düzelmeye başladı. Şimdi de 12 yaşında, önündekileri almaya çalışıyorum. Diyet yaptıracak boyuta geldim. Abur cubura meraklı ve menülerini genellikle bunlardan tercih ediyor.
Akranlarına bakıyorum, birçoğu enine büyüyor. Şişman ötesi halde obezler. Zaten obezite tüm dünyada olduğu kadar ülkemizde de hızla artıyor. Uzmanlar, yeme davranışlarındaki problemlerin okul öncesi ve ilköğretim öncesi çağda başlayıp yerleşmesiyle gelecekte tedavisi zor olan yeme bozukluklarına ve obeziteye dönüşebileceği uyarısını yapıyorlar.
Birkaç sene öncesine kadar yeme bozuklukları denildiği zaman akıllarda çok zayıf insan figürleri ya da aşırı kilolu insan figürleri oluştuğu için insanlar Türkiye’de yeme bozukluklarının oranının fazla olmadığı kanısındaydı. Obezite veya aşırı kilolu olan çocuklarda ve gençlerde bir tehlike olabileceği kimsenin aklına gelmiyordu. Aksine aşırı kilo çocukluklarda bir sağlık göstergesi olarak biliniyor veya bozuk yeme davranışı çocuğun kilosunda, sağlığında belirgin bir değişiklik yaratmadıktan sonra dikkate alınmıyordu. Oysa, son yıllarda küçük yaşlarda başlayan yeme problemlerinin ileride oluşabilecek fizyolojik, psikolojik ve sosyal bozukluklara yol açmaması için bir çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke çocuklarda yeme davranışına dair durum tespiti yapmak ve sağlıklı yeme davranışını oturtmaya yönelik çalışmalar yapıyor.
Yoksul değil, orta halli ve zengin aile çocuklarında yeme problemi var
Geçtiğimiz günlerde Boğaziçi Üniversitesi ve Mef Okulları Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi’nin ortaklaşa yaptığı “4-9 yaş çocuklarda yeme alışkanlıkları ve anne baba tutumları” konulu araştırma da bunu gözler önüne seriyor.
Araştırmaya göre sosyo ekonomik ve eğitim düzeyi ortalama veya ortalamanın üzerindeki ailelerdeki okul öncesi çocuklarda duygu duruma bağlı yemek yemeği reddetme veya az yeme daha sık görülüyor. Yaş büyüdükçe kaygı, korku, üzüntü anlarında az yeme tepkisi bu duygularla baş etmek, bu duyguları bastırmak için aşırı yeme haline dönüşüyor. Çocuk, bu kez de daha önceki senelerin aksine stres, sıkıntı ve üzüntü ile karşılaştıkça daha fazla yemek yemeğe başlayabiliyor. Böylece ergenliğe doğru yoğun stres yaşayan çocuklarda kilo artışı gözlemlenebiliyor.
Bu durumda da sağlıklı yemek yemek için uzmanlar şunları öneriyor:
* Yemeği ödül veya ceza olarak kullanmayın.
* Çocukların duygularını sözel olarak ifade etmesine izin verin, bu yönde çocuğu cesaretlendirin; yemeği ya da yememeyi duygularını bir aktarma aracı olarak kullanması böylece önlenmiş olur.
* Çocuğa zorla yemek yemesi için baskı yapmayın, çünkü çocuk gerçekten acıktığı zaman yer.
* Çocuğa yemek yasaklamayın, eğer çok yiyorsa eleştirmeyin. Aşırı yemesinin fizyolojik veya psikolojik sebepleri araştırılabilir.
* Abur cubur öğünlerden önce vermeyin, kolay ulaşılabilir yerlerde bunları koymayın ama yasaklamayın da.
* Ailece akşam yemeklerini birlikte masada yemeğe özen gösterin.
* Televizyon karşısında bilgisayar karşısında yemek yiyen ebeveynler, çocuklarına iyi rol model olmazlar.
* Anne ve babalar çocukların gözü önünde abur cubur yememeli, sağlıklı beslenme davranışı ile rol model olmalı.
* Evde meyve, sebze gibi sağlıklı besinler kolay ulaşılabilir yerlerde (masa üzeri, tezgah, vs.) olması çocukların görüş alanına gireceği için belli bir süre sonra yeme alışkanlığı kazanmasına sebep olabilir.
Paylaş