Paylaş
Bir arkadaşımın bizim ergen irisini huy olarak andıran iki yaş büyük oğlu var. Müthiş zeki, yaratıcı ve öz güvenli. Bütün bunları övgüyle yazdım yazmasına ama bu saydıklarım ona sınavlarda zarar verdi. Özellikle öz güveni sınavlarda ona oyun oynadı. Çok başarılı bir öğrenciyken ve Türkiye’nin en iyi liselerinden birini kazanacakken bu yüzden daha alt liselerden birini kazandı. Şimdi gittiği yeri seviyormuş gibi görünüyor, ama yine de pek mutlu olduğu söylenemez.
Her neyse bizim konumuz onunla değil, öğretmeni ile. Oğlumuzun en iyi dersi matematik ve fen. En sevdikleri dersler de onlardı. Onlardı diyorum çünkü geçmiş zaman. Liseye geçince özellikle o çok sevdiği, zevk aldığı matematik dersi kabus oldu. Çünkü, öğretmeni onun yazmasını istiyor. Her adımı kalemle kağıda aktarmasını bekliyor. Test usulü yetişen günümüz gençleri gibi oğlumuz da yazmaktan pek haz etmiyor. Bütün işlemleri kafadan yapıyor. Sonuç doğru. Ama öğretmen adım adım her kademeyi görmek, izlemekten yana. Sonuç beş üzerinden rakamla 1; yazıyla da bir.
Oğlumuzun annesi geçen günlerde öğretmeni ziyaret ediyor. Durumu aktarıyor: “Benim oğlum kinestetik, hareketli. Bugüne kadar böyle çalıştı. SBS’ye 3 yıl boyunca hazırlanırken de çocuk defter tutmadı, okul da tutturmadı. Çünkü bu çocuklar maalesef işlemi hızlı yapıp, sonucu bir an önce bulmaya odaklandılar. Şimdi lisede ona yazmak zor geliyor. Ne yapabiliriz?” diye yardım istiyor.
Ama klasik eğitim sisteminin iyi bir temsilcisi olan öğretmenimiz “Hayır, yazacak, defter tutacak” diyor. Belki halkı. Ama bu çocuğu böyle yetiştiren öğretmenlerin hiç mi suçu yok? 3 yıl üst üste çocukları yarıştıran, testlerle haşır neşir eden sistemin hiç mi günahı yok?
Hadi diyelim oğlumuzu öğretmen yola getirdi. Şimdi lise birinci sınıfta. Ama ikinci sınıftan sonra hazırlanması gereken büyük maraton YGS; LYS var. O da testle. Yani beş seçenekten birini doğru ve hızlı yapan kazanacak. Yine zamanla yarışan ve zihinden yapan başaracak.
Telefonlarında yazdıkları mesajlarda, bilgisayarda kullandıkları dilde sesli harfleri unutan, birbirine isimlerini söylerken bile kısaltarak tasarruf eden bu gençlere nasıl yazı yazdırıp, uzun uzun anlatmalarını bekleyeceğiz?
Paylaş