Paylaş
Mesleğim gereği dünyanın farklı yerlerinde, farklı üniversite ve kolejlerini zaman zaman gezerim. Gittiğim her yerde, gezdiğim her eğitim kurumunda müthiş beslenirim. Ders işleyiş tarzlarını, öğretmenlerini, koridorlarını, sınıflarını izlerim. Giderken de büyük heyecan duyar, araştırma yaparım. Çevremdekilerden de ön bilgi almaya çalışırım. Biraz daha yakın olduklarım ellerine küçük bir şey sıkıştırarak, utana sıkıla çocuklarının, yeğenlerinin, yakınlarının göbek bağlarını verip, gömmemi isterler. Laf aramızda ilk dişlerini verenlerin sayısı da az değil.
Buraya kadar herşey normal. Ben alıştım, almayınca yadırgıyorum da.. İş gömmeye gelince biraz tuhaf oluyor.
Şimdi ciddi ciddi üniversiteyi, koleji geziyorsunuz. Birileri size brifing veriyor. Saatlerce anlatıyor. Benim gözüm bahçede. Bir yandan da bu kadar kişiyi atlatıp, bahçeye koşup, eşecek toprak parçası aramayı planlıyorum. Zaman zaman yakalanmama ramak kaldığı olmuştur. Hayır bir şey değil de ben bunu elin adamına nasıl anlatırımın cevabını bir türlü bulamadım.
Hani desem bizde “yeni doğan çocuğun göbek bağı düşünce büyükler tarafından nasıl biri olması isteniyorsa bağın gömüldüğü yere bağlı olduğu yere gider, orada okur, orada yaşanacağına inanılır” desem pek de şık olmaz. Diyemem ki, arkadaşlarım, akrabalarım, yakınlarım göbek bağını bu üniversitenin bahçesine gömülürse burayı kazanır, çöpe atılırsa adam olmaz.
Her ne kadar din alimlerimiz batıl inanç olarak bakılarak, “Bu tür şeylere itibar etmeyin, böyle bir şeyin dinde yeri yoktur. Göbek bağını ayak altı olmayan bir yere gömün, ama gömdüğünüz yerin önemi yoktur” dese de kimse bundan vazgeçmiyor.
Dünyaca ünlü Oxford Üniversitesi’ne giderken bir arkadaşımla oğlunun göbeğini gömmek için yaşadığımız macera unutulur gibi değil.
Bahçedeki bekçilerin dikkatini dağıtıp, canım çiçeklerle bezeli alana toka, kalem ne bulursak oldukça derinlere kazımak için harcadığımız çaba, bu suç anında yakalanmamak için arkadaşımızın etrafında oluşturduğumuz çember, bekçiye yakalanırsak anlatacağımız yalanlardan oluşturduğumuz bir demet…
Şimdi yolumuz Silikon Vadisi, Berkley Üniversitesi’ne düşüyor. Doğal olarak da çantamda hayat memat meselesi üç adet göbek var. Biri Berkley’e, diğeri ikisi de Silikon Vadisi’ne gömülecek. Bakalım ne maceralar yaşayacağız.
Bu arada benim ergen irisinin göbeğin nerede olduğunu merak ediyorsanız, söyleyeyim.
Ben durur muyum, ABD’ye Brown Üniversitesi’ne gideceğim. Bu arada New York Üniversitesi’ne de küçük bir tur yapacağım. Amma velakin giderken valizler kayboldu. Benim oğlanın göbeği valizin içinde. Amerika’ya gidenler bilir, 3-5 gün içinde valiz bulunur, bulunduğunuz adrese gelir. Benim de öyle oldu. Bavul gelmeden önce gezdiğim hayalimdeki Brown’a değil, sonrasında yetiştiğim New York Üniversitesi’nin bahçesinde kuytu bir köşeye gömdüm.
İlk dişini de merak ediyorsanız, TBMM’nin bahçesinde.
Robert Koleji’nin bahçesine, Galatasaray Lisesi’ne de arkadaşlarımın çocuklarının göbeklerini gömdüm.
Bu arada göbeğin gömüldüğü yere giden, ya da yaşayana pek rastlamadım.
Hadi sıra sizde... Siz çocuğunuzun göbeğini nereye gömdünüz? Cevaplarınızı merakla bekliyorum. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, yazın..
Paylaş