Paylaş
Üç ay boyunca işten biraz uzak kalınca ve çocuklu ailelerle haşır neşir olunca ebeveynler ve çocuklar üzerine çok gözlemim oldu, bir hayli de yayın takip ettim. Engin tecrübelerim(!) ve gözlemlerime dayanarak sizlerle onu paylaşmak istiyorum.
Diyorum ya bu 3 ay beni çok değiştirdi. Siz de bunlara yenilerini ekleyebilirsiniz. Hatırladıklarınızı, gözlemlerinizi paylaşın, devam ettirelim.
İşte en çok yapılan ebevyen hataları:
Benim çocuğum çok zeki: Kargaya yavrusu kuzgun görünürmüş derler ya. Bizdeki de o hesap. Herkes çocuğunun ne kadar üstün olduğunu laf arasına sıkıştırır. Aralardaki istisnaları geçiyorum. Çocuğu olan anne babalara dikkat edin, ne yapar eder, onun farklılığını araya sıkıştırır.
Evet sevgili anne babalar bugünün çocukları bizim çocukluğumuza benzemiyor. Çünkü, bugünün iletişimi, medyası bizim zamanımızda yoktu. Renkli televizyonu bile ortaokul çağında görüp, üniversitede bilgisayarla tanışan bizim kuşağın tam aksine bu çocuklar ellerinde İPad’lerle büyüyorlar. Tabii ki farkındalıkları fazla. Ama bütün bunlar onların zeki olduğunu göstermez.
Çocuğum hiperaktif: Neredeyse her iki anne babadan birisi aynı cümleyi kuruyor. Hele de çocuk erkekse hiç şansı yok. Zaten uzmanlarımızın da maşallahı var. Daha kapıdan girer girmez çocuklara bu damgayı vuruyor. Oysa çocuğun doğası gereği hareketli olması, keşfetmesi gerekiyor. Onun için de hareket etmesi şart. Ne olur artık her önüne gelen çocuğa bu damgayı vurmayın. Biliyorsunuz 40 kere söylerseniz olur.
Çocuğumda dikkat eksikliği var: Bu konu dikkat eksikliği ile birlikte sık sık kullanılıyor. Çocuk okula gidiyorsa, e biraz da başarısızsa al sana damgayı.
Çocuğum çok başarılı: Çocuğunun zaaflarını, zayıf yönlerini kabullenen çok az anne baba var. Kabullense de bunu dışarı gösterenlerin (sanki göstermesine gerek varmış gibi) sayısı az. Çocuklarının notlarını sık sık söyleyen, biraz da abartan, takdirname ve karnelerini hatta kazandığı okulu sosyal medyada paylaşan ve başarılı bir çocuğun ebeveyni olmanın gururunu parlatanlar az değil. Bir de çocuğunun akranlarına göre üstün olduğunda ısrar edip, bir üst sınıfa geçirmek isteyenler var. Okullar, en çok böyle velilerden çeker.
Kıyaslayanlar: Ne olursa olsun çocuğunu sık kıyaslarlar. Okul çağlarında çoğunlukla bu not olur, mezun olduğunda da kazandığı okul. Hiç bir şey bulamazlarsa kilosunu, saçını kıyaslarlar. Davranışlara girmiyorum bile.
Gelecek planı yapanlar: Doğduğu andan itibaren çocuğunun hangi okulda okuyacağı, hangi sporları yapacağı, hatta hangi mesleği seçeceği hayalini kuranlar var. Hiçbir anne baba çocuğunun aşçı olabileceğini, sanatçı olmak istediğini ya da sporla zamanını geçirme hayalini kurabileceğini düşünmek istemez.
Etiketlemek: En sık yapılan hatalardan biri. Ya kendi çocuğunu, ya da arkadaşlarını etiketlerler. Yaramaz, tembel, çalışkan, şişman en sık duyduklarım. Tanımadan, bir kez görmeye karar verilir ve ömür boyu o etiket üzerinde kalır. Bunu sadece anne babalar değil, öğretmenler de sık yapar.
Sorunların üstünü kapatanlar: Çocuğu her hareketiyle sorunum var diye neredeyse bağırıyor, ama o anne baba üstünü kapatıyor. Genellikle çocuğunu hatalarıyla kabullenmeyenler daha sık yapıyor. Bu konuda da her zaman bir bahaneleri vardır. Bu modellerin çoğu zaman, “Şu aralar hasta da bu yüzden yapıyor, ya da kıskanıyor da o nedenle böyle oldu” cümleleri ağzından dökülür.
Sınır koymayanlar: Çocuğuna sözümona özgür ve demokratik bir ortam sağlayacağım diye onları başıboş bırakırlar. Arkadaşlarına, yaptıklarına karışmazlar. Çoğu zaman bu tip ailelerin ya işleri yoğundur, ya da o kadar önemli insanlardır ki, çocuklarına ayıracak zamanları yoktur. Onlarla bakıcılar ya da şoförleri zaten ilgileniyordur.
Sık ceza verenler: Evin içinde askeri disiplin vardır. Yatma, kalkma saatleri bellidir. Sürprizlere yer yoktur. Hata yapılırsa cezası da çekilir. Çoğu zaman asık yüzlülerdir. Çocuklar da gergin. Ama programlanmış robot gibidirler. Programın dışına çıkıldığında şaşkındırlar. Sık ceza aldıklarında ya pişkindirler ve sürekli hata yaparlar, ya da içine kapanık ve yalnızlardır.
Tehdit edenler: Biraz çaresiz anne baba modelidirler. Sürekli elleri havadadır. Çarşıda, pazarda, sokakta kaşları çatık, işaret parmağını çocuklarına doğru sallarken görürsünüz. Sonradan çocuklarına sarılırlarsa şaşırmayın. Çünkü, çoğu zaman tehditleri boştur.
Paylaş