Paylaş
İlköğretim 6’ıncı sınıfa giden oğlum hiçbir dersi bu kadar heyecan ve merakla beklemedi.
Haftalardır gün sayıyor. Daha dönem başında kitabında o konunun geleceği günü öğrenmiş, altını da çizmiş.
Öğrendim ki, Fen ve Teknoloji Dersi’nde “üreme” konusunu onun gibi merak edip bekleyenlerin sayısı az değil.
Beklerken de ön araştırmalarını yapıyor. Sık sık babasına “Yüzümde ne zaman sakal olacak, bıyığım ne zaman çıkacak?” gibi sorularının ardı arkası kesilmiyor.
Hatta bir akşam Newton’un kafasına düşen elma sonrası “Buldum, buldum” demesi gibi odasından fırlayarak yanımıza koştu. Hemen koltuk altında uzayan bir tüy parçasını göstererek, “Yaşasın ergen oldum, ergen oldum” çığlıkları eşliğinde kolbastı ile salsa arası figürlerle salonda bir süre kendinden geçti. Biz, önce şaşkınlık, sonra rahatlama hissiyle bir süre onu seyrettik.
Şaşırdık, çünkü çığlıkla odadan çıktı. Ne olduğunu merak ettik.
Rahatladık, çünkü uzun süredir koltukaltı ve kasıklarını ayna karşısında neden uzun süre incelediğini çözdük.
Bize göre çocuk, kendine göre ergen…
Oğlumuz kendine göre ergen, bize göre hala çocuktu. Üstelik bugüne kadar ufak tefek cinsellikle ilgili bilgiler gerek bizden, gerekse okuldan almıştı. Ama yeterince tatmin olmamış olacak ki, merakla, heyecanla Fen ve Teknoloji Dersi’nin “üreme” konusunun ele alınacağı günü iple çekti. Sonunda o büyük gün geldi, çattı.
O akşam, heyecan içinde beni kapıda karşıladı. İşlediği dersin neredeyse tamamını en ince detaylarıyla aktardı. Ben her ne kadar “babana anlat” dediysem de, sonunda yakalandım.
Bu arada bütün bunlardan oğlumun çok çalışkan, müthiş ders dinleyen biri olduğu anlamı çıkmasın sakın! Sadece konu ilgi çekiciydi ve dinlemeye değerdi, o kadar.
Bana döndü, "Anne artık pipi kelimesi yok” diye başladı ve şöyle devam etti:
“Öğretmenimiz bu konuya başlayınca bizim gülmelerimize, kıkırdamalarımıza karşı ciddi bir tavır sergiledi. Pipi’ye penis, kızların organına ise vajina dedi. O kadar ciddiydi ki, biz birbirimizin yüzüne bakıp, gülemedik. Artık nasıl dünyaya geldiğimi biliyorum. Leylekler masalına zaten inanmıyordum ama spermle yumurtanın birleşmesi sonucu olduğumu öğrendim. Üstelik anne karnında nasıl beslendiğimi, doğunca sırtıma neden vurulduğunun cevabını da öğretmenimden aldım. Yumurta ve sperm bir insanın hayatında en önemli şeylerden biriymiş. Spermler yumurtalara göre çok hızlı hareket edermiş…”
“Anne, ben baba olabilirim!”
Bu arada söylemekte yarar var. Sadece konuyu anlatmakla kalmadı, beyaz tahtasında şekillerle uzun uzun oklar çıkararak detaylarıyla anlattı.
Bu konuyu öğrenmenin olgunluğu mu, yoksa hayatın gerçeklerini çözmenin araştırmacılığından mı bilinmez, üzerine bir büyümüşlük hali çökmüş olsa gerek, başka bir okulda bu konuyu “pipi” olarak anlatan öğretmeni bıyık altında gülerek, kınamayı da ihmal etmedi.
Durun daha can alıcı kısma gelmedim. Bütün bunları anlattıktan sonra “Anne biliyor musun, ben bir süre sonra istersem baba olabilirim” dedi.
Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı şaşırdım, ama yine ona belli etmeden sordum. “Nasıl baba olabilirsin?”
Cevabı basitti:
“Tam ergen olunca spermlerim olacak”.
Bunu duyar duymaz, artık kontrolümü yitirdim, gözümün önünde binlerce senaryo. Ama olgunlaştı dedim ya, o beni sakinleştirdi.
“Merak etme anne. Biraz daha büyümem lazım. Mesela üniversiteye gidersem olabilir böyle şeyler.”
Şimdilik içim rahat.
Ya sonrası...
Paylaş