Paylaş
Malum bizim ergen irisi 13 yaşında. Ama bizimki sulak yerde büyüdüğü için biraz 17 gösteriyor. Babası ve ben onun yüzünü görmek için ayak parmaklarımıza basıp yükseliyoruz dersem daha iyi anlarsınız artık. Eee tabii karşıdan karşıya geçerken eskiden ben onun elini tutmaya yelteniyordum şimdi o elini omzuma atıyor. Hafif hafif gururlanmıyor değilim. Ama bu hızlı boy atmanın getirdiği handikapları da yaşamıyor değiliz. Ufak bir şeyde bacak kasları yoruluyor, miyopu hızla artıyor, zaman zaman bacağına kramplar giriyor, sesi kalınlaşıyor, elleri büyüyor ve en önemlisi sık sık alışverişe çıkmamız gerekiyor. İşin cüzdan acıtıcı tarafı tabii pek kolay değil. İki ay önce aldığınız ayakkabı ve pantalonu yenilemeniz gerekiyorsa birazcık içiniz acıyor tabii.
Anlayacağınız o pek merakla beklediğimiz ergenlik hiç ama hiç kolay değilmiş. Kapıların kapanması, tepkiler, müzik dinlemeler, dalgın dalgın bakmalar, kıyafet beğenmemeler, anne babayı takmamalar, “ben büyüdüm” havaları artık başka yazı konusu.
Bu "genç mi, çocuk mu" arasında gidilip gelinen zaman diliminde bizimki de git-geller yaşamıyor değil tabii ki. Geçen hafta Buz Devri’nin galası için şahane bir teklif geldi. Ben oldum olası bu filmi pek sevdiğim için bu teklifi de geri çevirmedim. Ve heyecanla bizim ergen irisini aradım. Tabii unuttuğum bir şey vardı. O aslında bana göre küçük ama herkese göre büyük biriydi. “Anne, şaşırdın galiba benim çocuk filminde ne işim var?” beklemediğim ilk tepkiydi. Ama “ben gidiyorum, sen bilirsin” dediğimde zaten içten can attığı bir şeye “Seni yalnız bırakmayayım” cevabı yapıştırıldı.
Bu arada bu yaş grubu ellerindeki telefon mesajlarıyla birbirlerine nerede olduklarını belki hava olsun diye, belki meraktan bildiriyorlar. Bizimki baktım telefonu kapattı. Bir ara “Sen filme geldiğini yazdın mı?” dedim. Tabii yazmamıştı. Çünkü, çocuk filmi diye düşündüğü Buz Devri’ne geldiğini yazarsa akranları arasında “bebe” muamalesi görür endişesini taşıyordu. Ama orada birkaç arkadaşını görünce vazgeçti ve paylaşmaya başladı. Sonra zaten salona girdiğinde kendisinden pek de büyük abi ve ablaların keyifle ve hatta kahkahalarla filmi seyrettiğine tanıklık yapınca ertesi gün arkadaşlarına bu durumu ballandıra ballandıra anlatmaya başladı.
Anlayacağınız zor dönemler yaşıyoruz. Kafamız biraz karışık. Sonunda ne çocuk, ne de yetişkin olmadığımızı kabullenip, yetişkinliğe doğru adım attığımızı kabullenirsek her şey kolaylaşacak.
Paylaş