Paylaş
Bizim ergen irisi malum 13 yaşında. 13 yıldır onunla zaman zaman inatlaşıyorum. Laf aramızda ana-oğul arasındaki bu inatlaşmadan mağlup çıkan hep ben oluyorum. Kimi zaman direkt pes etmesem de, indirekt yapıyorum, kimi zaman bir güler yüzü, bir sarılması mağlubiyet için koşulları oluşturuyor.
Tipik ikizler burcu olan benim nedense çocukla ilişkimde hep duygusal tarafım ağır basıyor. Ne yapıp edip beni ikna ediyor. Bazen çok uğraşmasına da gerek kalmıyor.
Bakmayın sizin onun onlu yaşlarda olduğuna. Bu yumurcaklar (hoş bizimki artık o çağı geçti ama) bizleri bizden daha iyi tanıyorlar. Benden söylemesi... Zayıf taraflarımızı önce keşfediyorlar ki, kullansınlar. Emin olun onda çok başarılılar.
Küçükken yemek savaşında, sonrasında isteklerinde hep kaybettim. Pes ettim itiraf ediyorum. Ya baştan işi sıkı tutup, duygularınızı bertaraf edeceksiniz, ya da bunu kabul edeceksiniz. Sonrasında benim gibi ikilemde kalmayacaksınız.
Kaplan Anne kitabını okudukça kendimi bir hiç hissettim. İçimde “Kaplan Anne”, dışımda pamuk nine gibi hareket ettim. Şunu da söyleyeyim: Bütün bu inatlaşmalar öyle bağırarak, çağırarak olmadı. Bizans oyunları şeklinde gerçekleşti. Dışardan bize bakan hiçbir şey anlamaz, tırnaklarımızı görmez. Ama içimizde fırtınalar eser.
Ergen irisi ile bu aralar yine çaktırmadan, hissettirmeden inatlaşıyoruz. Babayı neyse ki yanıma aldım. Ama bizimki ikimize karşı aslanlar gibi mücadele ediyor, farklı taktikler deniyor. Bütün bunlarda oynadığı satrancın rolü büyük. Her adımında sonraki hamleyi düşünüp, olası ihtimallere göre hareket ediyor. Bu aralar sormayın bu konuda dehalar yaratıyor.
Bir babaya, bir bana yanaşıyor. İkimizden de hayır gelmediğini anlayınca müthiş performans sergiliyor. Farklı taktikler izliyor.
Biliyorum bu son inatlaşmanın da galibi o olacak, ama olsun bol bol antrenman yapıyor.
Paylaş