Paylaş
Sokakta, özellikle oyuncak mağazalarında, alışveriş merkezlerinin koridorlarında direten, annesinin zorla kolundan çektiği, ağlayan, bağıran çocuklara eminim rastlamışsınızdır. Oldum olası bu tip hareketlerden pek haz etmem. Oğlum küçükken de öyle bakardım, şimdi de düşüncem değişmedi. Çocuklara “hayır” demeyi öğretemeyen anneler bana göre bu tip hareketlere neden oluyor.
Yani çocuklara önceliklerini anlatmayan, aktarmayan, alternatif seçenekler sunamayan, ağladıktan sonra çocuklarının isteklerine boyun eğenler hem çocuklarını mutsuz ediyor, hem de topluluk içinde zor durumda kalıyorlar.
Örneğin sürekli evin koridorlarını, salonun duvarlarına çizen bir çocuğa bağırmak, azarlamak yerine onu bunun yanlış olduğunu anlatmak ya da alternatifler sunmak daha iyi değil mi?
Uzmanlara göre çocuklara kuralları ve sınırları yeterince net ve açık bir biçimde öğretmezsek bu tür davranışlarla karşılaşmamız mümkün.
Malum çocuklar her zaman sınırları aşmayı dener, denemeye devam eder ve asla vazgeçmezler. Ama sizin kararlı olduğunuzu görürlerse artık vazgeçerler.
Bütün bunları yaparken de cezaya başvurmak da pek doğru gelmiyor.
Oğlum küçükken mümkün oldukça her şeyi hiç bıkmadan, usanmadan oturup konuşarak anlatmaya çalıştım. Alışverişe mi gideceğiz, önce onunla konuştum. Birlikte liste yaptık, alacaklarımızı belirledik, hatta beraber aradık. O listenin dışına ne kendim için, ne de onun için çıktım. Kuralları birlikte koyduk, birlikte uyduk.
Programlarımızı birlikte yaptık. Oyuncak mağazalarını da sık ziyaret ettik, hatta en çok sevdiğimiz yerlerdi. Ama hiçbir zaman “bunu alacağım” diye diretmedi, inatlaşmadı, hatta hiç ağlamadı.
Biz ona doğum günü, çocuk bayramı ve dini bayramlarda oyuncak alabileceğimizi çoktan anlatmıştık. Bayram harçlıklarını aldığında biriktirdiği kadarıyla dilediğini alabileceğini biliyordu. 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda törenlerden sonra sabırla beklediği şeyleri almak için sabırsızlanıyordu.
Doğum günleri için daha önce gezip gördüğü mağazalardan aile yakınlarına, arkadaşlarıma bol bol sipariş verirdi.
Hala da en sevdiği şeyleri almak için beklemesi gerektiğini biliyor.
Bütün bunları yaparken biz de ona örnek olup, destekledik.
Bize karşı çıktığı zamanlar olmadı mı? Tabii ki oldu. Öfkelendiği, uykusunun geldiği, acıktığı zamanlarda huysuzlaştı, ama inatlaşmadı, direnmedi. Hep sabırlı davranarak, onu anlamaya çalıştık. Onun vermeye çalıştığı mesajı aldık, iletişimi hiç koparmadık.
Şimdi bile sevdiği şeyleri almak için para biriktirmesi gerektiğinin, her şeyin bir zamanı olduğunun farkında. İstediğini zaman zaman dile getiriyor ama her şeye aynı zamanda sahip olamayacağını biliyor, anlıyor.
Hoş hatırlarsınız biz anneler ekonomik durumumuz ne olursa olsun en sevdiğimiz şeylere bayramlarda kavuşmadık mı? Heyecanla alınacak şeyleri annemizin kulağına fısıldamadık mı? Onlara kavuşunca kıymetini daha iyi bilmedik mi? Tertemiz ayakkabılarımıza kimse basmasın diye yandan yandan yürüyüp, paltomuzu kimse çekiştirmesin diye özenle yürümedik mi?
Sabırla, severek ulaştığımız şeyler her zaman daha kıymetli oldu.
Sanırım unuttuğumuz bu oldu.
Paylaş