Paylaş
Yılbaşı alışverişi için oğlumla mağaza mağaza dolaşırken dikkat ettim, bana bazı markaları soruyor. Arkadaşlarından yarım yamalak öğrendiği, ama tam da ne olduğunu bilmediği markaların olduğu mağazalara girmek istiyor.
Tipik bir erkek çocuğu olduğu için gözü spor mağazalarında. Her gördüğüne bir dalıyor, uzun uzun inceliyor. Özellikle topları eline alıyor, bakıyor, fırsat bulursa bir iki sektiriyordu. Formalar ve şortlara da merakı çok. Onların bulunduğu standların önünde birkaç tur atıyor, beğendiklerini eline alıp, şöyle bir gözden geçiriyor. Arkadaşlarından duyduğu ayakkabı ve tişört markalarının olduğu mağazalarında uzun süre bu gezintiler devam ediyor.
Dikkat ettim son zamanlarda belli markalara takılıyor. Tamam, ergenlik dönemi ve bu dönemde akran dayatması çok fazla. Reklamların da etkisi yadsınmayacak kadar çok. Ama onu büyütürken ben özellikle bundan kaçındım. Pazardan da aldım, çok iyi mağazalardan da. Ona hiçbir zaman bir markayı dayatmadım. Küçük yaşlardan itibaren bazı markalarla büyütmedim. Outlet’leri oldum olası sevdim. Alışveriş yaparken ürünlerin naylon içermemesine, pamuklu veya yün olmasına dikkat ettim. Oğlum da küçükken giydiklerinin markasına değil, sadece yumuşak olmasına bakardı. Hala da pamuklu pantolon ve tişörtlere merak duyar. Ama, son zamanlarda belli markaları istemeye başladı. Pek anladığından değil, arkadaşlarından gördüğünden etkileniyor biliyorum.
Biliyorum bazı yetişkinler markayı bir yaşam tarzı, statüsü ve kendini ifade yöntemi olarak kullanıyor. Bazıları da gerçekten kaliteli ve işlevsel olduğu için tercih ediyor. Ben de severim öyle markalı ürünleri. Ama takıntım yoktur. Çok istersem de bu büyük markaların outlet mağazalarında yarı fiyatına hatta indirim zamanları üçte birine alırım. Gereğinden fazla alışveriş yapıp, tüketim çılgınlığına hiçbir zaman işi dönüştürmedim. Alışveriş merkezlerini buluşma yeri olmasından özellikle kaçındım. Çünkü, bu tür yerlerin zamanla tüketim çılgınlığına dönüşeceği endişesini hep yaşadım.
Oğlumun da marka takıntısı olmaması için çok dikkat ettim. Bu dönem de takılıp kalmaması için şimdilik onun dediğini yapıyorum. Ama alıp no name bir mağazaya ya da semt pazarına götürüp bir tişörtü de alıyorum. Onun çevremde gördüğüm bazı arkadaşları gibi istediği markaya sahip olmazsa kendini yetersiz ve değersiz hissetmesini istemiyorum.
13 yaşa kadar böyle devam etti. Şimdi biraz çevrenin etkisiyle sendeliyor. Biliyorum ki markalar bazı akranları gibi onda takıntı yapmayacak. Çünkü, ben ve babası bu konuda önünü açmıyoruz. Aldığı masa tenisi raketinin, spor ayakkabısının ya da tişörtünün markasına değil, kalitesine önem vermesi gerektiğinin sık sık altını çiziyoruz. Üzerine giydiği ürünlerin logolarının onu esir almasını, kişiliğine zarar vermesini istemiyoruz.
Lütfen bu konuda sizler de dikkat edin. Logolarla, markalarla çocuklarınızı yetiştirmeyin. Markaların esiri yapmayın. Giydikleri ya da taktıkları ile kendini ifade etmesinden çok, kişiliği ve yaptıkları ile kendini göstermesini isteyin ve bu yönde destekleyin.
Paylaş