Paylaş
İsmi lazım değil, yakın bir arkadaşım var. Evde yemek yapmayı pek sevmez. Uzun süreli ev kadınlığı hayatından sıkıldığında çocukların fast food beslenmesi onun kolayına gelmiş, rahata da ermişti. Ekonomik durumu da iyi olunca misafir ağırlamaları bile lokantalarda yapmaya başlamış, bu yükten kurtulmuştu.
İki çocuğu var. İkisi de bir hayli kilolu. Küçükken “bir dirhem et bin ayıp örter” sözünü pek seven biz anneler gibi o da çocuklarının enlemesine genişlemesini pek önemsememiş, ama iş çığrından çıkınca ufak ufak rahatsız olmaya başlamıştı.
Bizlerin de uyarılarını kulak arkası eder, bu konuda çocuklarına laf geçiremediğinden şikayetçi olurdu. Çocuklardan iricesi geçtiğimiz günlerde hastalandı. Rutin doktor kontrolünde, alı al moru mor çıktığından itibaren evde sıkıyönetim ilan etti.
Evde Sıkıyönetim Var
Doktor, “Bu çocuğun bütün tahlilleri kötü. Şeker hastası olmak üzere. İnsilün direnci üst safhada. Sabah akşam ilaç kullanmak zorunda.Çok kötü beslenmiş” diyerek arkadaşımı bir güzel azarlamış. Onun, “Ben laf geçiremiyorum” sözlerine ağzına tıkayarak, “Siz eve gazlı içecek almazsanız, fast food’a alıştırmazsanız bu çocuklar nasıl alabilir? Böyle bir beslenme alışkanlığı kazandırırsanız, bunlardan nasıl vazgeçer?” diyerek sert bir şekilde çocukların sağlık durumu hakkında bilgi vermiş.
O gün bugündür arkadaşımın evinde sıkıyönetim var. Bütün beslenme düzenleri değişti. Evde eşinin deyimiyle “ottan geçilmiyor” . Sebze ve meyveyi adeta yeniden keşfettiler. Bu arada sıkı bir beslenme uzmanı kesildi. İçeceklerde ayran ve sudan, yiyeceklerde meyve ve sebzeden başkasını tanımıyor.
Çocuklar annelerindeki bu kararlığı görünce çaresiz boyun eğdi. Bir ayda 4-5 kilo vermeye başladılar bile. Tabii bugüne kadar hiç spor salonu yüzü görmeyen ailenin hafta sonlarını spor salonlarında, parklarda yürüyüş yaparak geçirdiğini söylemeye gerek yok.
Hani diyorum, ufak bir benzerlik siz de kendinizde görüyorsanız iş işten geçmeden siz de önleminizi alın. Doğru beslenme şeklinizi bulun.
Paylaş