Paylaş
Bizim ergen irisine son zamanlarda sinir bozucu bir inatlaşma musallat oldu. Tam tatil modunda. Ne desem, neyi yapmasını istesem, “5 dakika sonra” sözü dudaklarında dökülüyor.
"Dişlerini fırçala, hadi uyu, tabağını kaldır, kapıyı aç" sözcükleri daha ağzımdan çıkmadan, “5 dakika sonra!” lafı yapışıyor.
Bir ara oturup sakin sakin konuşmayı denedim. Bu sözcükleri duyduğum andan itibaren dişlerimin gıcırdadığını, kanın beynime sıçradığını, kafatasımın içinde yıldızların beynimi zorladığını anlatmaya çalıştım, ama nafile. Sonuç 5 dakikada indirim oldu. Yeni söylemi “3 dakika!”
Kime sorsam, ne yapsam hepsi “sabır!” diyor başka bir şey demiyor. Geçecek biliyorum, bu da aynı 2.5-3 yaşındaki rastladığım ve uzun bir süre mücadele ettiğim inatlaşma dönemi gibi. Ama bu kez o öfke nöbetleri geçirmiyor, ben içten içe yaşıyorum.
Ben Ona Emretmeyeceğim, O da Ertelemeyecek
Geçtiğimiz günlerde onunla arkadaş gibi konuşmaya karar verdim. Aldım yemeğe götürdüm. Karşılıklı iki yetişkin gibi oturup konuştuk. Önce ona bende rahatsız olduğu davranış ve sözleri sordum. Hemen her şey döküldü. Onu “hadi”lememden, acele etmemden, disiplinli olmamdan, her şeyi zamanında yapmasını istememden, eğlenceden çok, öğrenmeye önem vermemden tek tek şikayet etti.
Sıra bana geldi, onunla ilgili ben de ufak tefek (!) şikayetlerde bulundum.
Sıra “5 pardon 3 dakikalara” geldi. Bu duygunun bende ve bedenimde yarattığı tepkileri bazen komik bir dille, bazen ciddi bir ifadeyle aktarmaya çalıştım. Şaşırtıcı ama dikkatle dinledi. Sonra “Anne, bunu baştan söyleseydin ya, bundan sonra yapmamaya dikkat ederim” demez mi!
Etrafa umursamadan, boyumu geçen oğluma sıkıca sarıldım, öptüm. İçim rahatladı, neşeyle eve döndük. Ben de sık sık ona emir kipiyle bir şeyler söylememeye, rica etmeye dikkat ederken, o da şimdilik dakikaları erteledi. Ne kadar sürer bilemem. Ama iki gündür oğlum da, ben de mutluyuz.
Paylaş