Nilüfer Şişman
Nilüfer Şişman
Nilüfer Şişman

Çocuklara ölüm kavramı nasıl anlatılmalı?

Gerçeği söylemekten çekinmeyin ve duygularınızı ondan saklamayın!

Haberin Devamı

Ölümle birlikte çocuk, yeni bir duyguyla tanışır. Yetişkin ve çocukların ölümü algılaması oldukça farklıdır. Uzman Psikolog Nilüfer Şişman, işte bu nedenle ölüm kavramını anlatırken oldukça dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdi, çocuklara ölüm ve yas zamanlarında nasıl yardımcı olunabileceğini anlattı.

Hepimiz yaşam döngüsü içinde yakınımızdaki ya da uzağımızdaki bir kişinin ölüm haberini alabilir, hatta bu haberi kendimiz vermek durumunda da kalabiliriz. Bir kişiye yakınının ölüm haberini vermek oldukça üzücü bir durumdur, bu nedenle dikkatli davranmak gerekir. Durumu açıklarken karşıdaki kişinin yaşı da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu haberi verirken uygun ortam ve zaman yaratılmalı, karşı tarafın sağlığı için ani söylemlerden kaçınılmalıdır.

Çocuğa ölüm kavramını açıklamadan önce, karşımızdaki kişinin bu kavramı anlayabilecek yaşta olup olmadığına, gelişim ve entelektüel düzeyine, sosyal çevresine, yaşam deneyimlerine bakmamız gerekir.

  • 5-6 yaş: “Ölüm” kavramını anlamaya başlar ama geri dönülmezliği anlamayabilir.
  • 6-7 yaş: Bu yaşlardan itibaren ölümün herkes için ve kaçınılmaz olduğu anlaşılmaya başlanır.
  • 7-10 yaş: Bu kavramı tam olarak anlar.
  • 10-12 yaş: Felsefi bir ilgileri vardır. Tehlikeli olabilir. Bu yaşlarda çocuklar ergenlik çağında olduklarından televizyondan gördükleri intihar vb. olayları model alabilirler.

Kaybı olan çocuk hangi duygular içindedir?

  • Anne, baba kaybında “Ben ne hata yaptım?”, kardeş kaybında ise “Kazandım! Ama…” düşüncelerinden kaynaklanan suçluluk duygusu yaşanabilir.
  • Yas sürecindeki anne ve baba, ölen kardeşi “Çok iyiydi/hatasız bir çocuktu” diye anar. Sağ kalan kardeş, bunun gerçek olmadığını düşünür ama açıklayamaz ve bu onda duygusal bir yük yaratır.
  • Çocuk, benzer bir tehlikenin altında olduğunu düşünür ve “Ben de mi öleceğim” ya da “Ben de mi tehdit altındayım” diye düşünür.
  • Anne baba kaybı, çocuğun “güvende olma” duygusunu sarsabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir.
  • “Hani beni hep koruyacaklardı, neredeler?” , “Neden öldüler?” , “Bana mı kızdılar?” , “Yanlış bir şey mi yaptım?” gibi şeyler düşünerek dalgalanmalar yaşayabilirler.
  • Tepkilerinde tutarsızlıklar olur ve kendilerine olan güvenleri azalır.

Nasıl davranmak gerekir?

  • Özellikle küçük yaştaki çocuklara “gitti” vb. yerine “öldü” denmeli. Aksi takdirde ölen kişinin geri dönmesini bekleyebilirler.
  • Ona sadece gerçeği söylemeliyiz; hastanede, yolculukta vb. söylemler, gerçeği öğrendiğinde size olan güveninin sarsılmasına yol açabilir.
  • Duygularımızı (üzülmek, ağlamak vb.) ona göstermekten çekinmemeliyiz. Bu sayede o da duygularını ifade etmenin bir sakıncasının olmadığını anlayacaktır.
  • Soru sorduğunda anlayacağı bir şekilde ve sadece sorulan soruya yönelik cevap vermeliyiz. Böylece soru sorması için onu cesaretlendirmiş oluruz.
  • Çocuğa bu kaybı söyleyecek kişi, ona duygusal olarak en yakın olan aile büyüğü olmalıdır. Eğer gereksinim duyulursa bir uzman eşlik eşliğinde söylenmelidir.
  • Çocuğun bulunduğu ortamdan uzaklaştırılmaması daha uygundur. Alışkın olduğu fiziksel çevreden ve diğer güven duyabileceği yetişkinlerden ayrılması, yalnızlık ve güvensizliğini daha fazla alevlendirebilir.

Çocuktaki ölüm korkusu fobiye dönüşmüşse ne yapılmalı?

Tüm sözel ve fiziksel desteğe rağmen, ölüm durumu çocuğun işlevselliğini ileri derecede bozmuş; davranışlarını, okula gitmesini, uyumasını, çevreyle iletişimini engellemişse, bu durum artık çocuğun bir uzmana ihtiyacı olduğunu gösterir. Çocuk bir uzmandan yardım alırken yanında ailesinin de bulunması onu daha rahat hissettirecektir. Günümüzde birçok fobi ve psikolojik problem için uzmanların kullandığı “Oyun Terapisi” ve “EMDR Terapisi” ile çocuk kısa sürede günlük yaşamına tekrar dönebilmektedir.