Nilay Uzun İnan
Nilay Uzun İnan
Nilay Uzun İnan

Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Gökbakar kardeşler, Celal ile Ceren filmiyle rekora koşuyor.

Haberin Devamı

Şahan Gökbakar ve Togan Gökbakar fenomen haline gelen Recep İvedik’ten sonra şimdi de Celal ile Ceren filmiyle izleyici rekoru kırmaya devam ediyor. Yakında Recep İvedik 4 ile seriye kaldıkları yerden devam edeceklerini söyleyen Togan Gökbakar, “Celal ile Ceren’i çekerek araya farklı bir lezzet katmak istedik” diyor ve Çamaşırhane film adı ile yeni kurdukları yapım şirketinden ilk çıkan bu filmin perde arkasını anlatıyor.


Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Celal ile Ceren yeni vizyona girdi, filme nasıl tepkiler geliyor?

Şaşırtıcı derecede iyi tepkiler alıyoruz. Sürekli 15 saniyede bir tweet geliyor ve olumlu sözler duyuyoruz. Daha önceki filmlerimiz de çok beğeniliyordu, Recep İvedik zaten fenomen oldu artık ama bu filmde sanki daha fazla bir ilgi gördük. Filme gidenlerin çıktıklarında “Gülmekten karnımız ağrıdı, yanaklarımız kızardı, öldük resmen” dediklerini duyuyoruz. Çok az bir kesimden kötü tepki aldık, daha yeni olmasına rağmen epey izlendi ve iyi eleştiriler çoğunlukta.

Haberin Devamı

Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Bu film de Recep İvedik kadar gişe yapar mı sizce?

O hiç belli olmaz. Onun bir formülü olmadığı için bilemiyorum. Şu an çok iyi gidiyor. Sömestir tatili de yaklaşıyor, bu sayı daha da artacaktır. Toplum bir şekilde bazı şeyleri seviyor, bazı şeyleri sevmiyor. Bakalım göreceğiz.

Recep İvedik mesela… Ya çok sevenler var ya da hiç sevmeyenler.

Fanların ve nefret edenlerin olması demek, filmin bir seviyeye atladığını gösteriyor bence. Bazı şeyler nedeni olmadan seviliyor. Gangnam Style mesela adamın 6.albümü ama bu sefer bir şeyler denk geldi ve patladı. Celal ile Ceren çok iyi gidiyor o kadar gişe yapar mı göreceğiz. Recep İvedik’e yaklaşır.


"CELAL İLE CEREN'İN HİKAYESİ BİR GRUP KIZ ARKADAŞIMIZ SAYESİNDE ORTAYA ÇIKTI"

Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Haberin Devamı

Celal ile Ceren’i çekme fikri nereden çıktı?

Recep 4’ü çekmeden araya farklı bir soluk olsun istedik. Bizim çocukluğumuzdan beri tanıdığımız bir grup kız arkadaşımız var. Şahan, onların erkekleri çekiştirdikleri bir sohbete şahit olmuş. "Sex and the City’nin Türk versiyonu" diyebiliriz. Kızların erkekleri gömmeleri, Şahan’da bir kıvılcım yaratmış ve “Böyle bir film neden olmasın?” demiş. Böylece Celal ile Ceren’in hikayesi ortaya çıktı.

Filmin türünü aşk komedisi olarak adlandırıyorsunuz sanırım.

Evet, bu film bir aşk komedisi. Romantik komedi fazla aşkla doludur ve az güldürüdür, bu film tamamen komedi ama tema aşk ve ilişkiler.

Filmi izleyen birçok çiftten “Celal ile Ceren aynı bizim gibi” dediklerini duydum, erkeklerin aralarında geçirdiği sohbetler çok gerçekçi. Siz ne diyorsunuz bu konuda?

Haberin Devamı

Herkesin hayatında unutamadığı bir aşkı vardır ya. Ayrıca hep size gaz veren erkeklerden oluşan bir arkadaş grubunuz da vardır. Sevgili bulduklarında kaybolurlar ama ortadan (gülüyor). Bir yandan filmdeki gibi her erkek hem özgür olmak hem de ilişki yaşamak ister. İlişkisi olduğunda özgür olmak ister. Özgür olduğunda da ilişkisi olsun ister. Bu böyle bir döngüdür. Bunlar zaten herkesin yaşadığı hisler olduğu için her izleyen kendinden bir şeyler bulabiliyor.


Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Peki, sizin ilişkiye bakış açınız nasıl? Erkeklerin “özgürlük” adına yalana başvurma durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence herkes, en baştan birbirine karşı dürüst olmalı. Bu sırf aşkta değil, iş ve arkadaşlık ilişkilerinde de böyle olmalı. Herkes en baştan dürüst olursa her şey daha yolunda gider. Doğruyu söylemek hiç kimse için sıkıntı olmamalı. O zaman daha mutlu ve huzurlu oluyorsunuz.

Haberin Devamı

Filmde paylaşımda bulunduğunuz, ortak kararlar aldığınız çok yer oldu mu?

Biz yeni bir yapım şirketi kurduk: Çamaşırhane film. Bu film bizim ilk prodüksiyonumuz. Daha önce Aksoy film üstleniyordu yapımcılığımızı. Şimdi ise sadece yönetmen olarak değil yapımcı olarak da düşünmeye başladım. Bu film fikri Şahan’dan çıktı ama sahneleri beraber geliştirdik.

Komedi daha önceki filmlerde Recep’in üzerinde dönüyordu daha çok ama bu filmde rol dağılımı olduğunu gördük. Gökçen Gökçebağ’ın canlandırdığı “Kubi” karakteri de ön planda mesela, bu karakter nasıl ortaya çıktı?

Ana iki karakter ve yan, onlara zıt karakterler var. Celal’e benzemeyen Kubi, Ceren’in (Ezgi Mola) de Gözde adında erkek gibi gaz veren bir arkadaşı var. Gökçen, Şahan’ın hem liseden hem de üniversiteden sınıf arkadaşı. İkisi de Bilkent Tiyatro Bölümü’nde okudular. Gökçen, daha sonra Amerika’da tiyatro eğitimi aldı. Gerçekte de değişik hareketler sergileyebilecek potansiyelde bir arkadaşımız olduğu için Gökçen, Kubi karakteri için çok uygun oldu. Hafif deli bir tarafı vardır onun da (gülüyor).

Haberin Devamı

“YETENEĞİN NEREDE VE NASIL BULUNACAĞI BELLİ OLMAZ”

Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Filmdeki oyuncuları genelde arkadaş ortamınızdan mı seçiyorsunuz?

Biz filmlerimizde özellikle çok tanınmış oyuncuları kullanmamaya çalışıyoruz. Filmde Gökçen, oyuncu ama arkadaşımız. Sakallı Timur karakteri de arkadaşımız. Dövme yapan adam da benim dalış hocam. Gay manav, rolündeki kişi de filmin sesçisi. Onlar denk geldi, o roller için uygun oldu ve öyle dahil oldular. Ama çoğunlukla ajanslardan oyuncu seçiyoruz. Filmin %70’i casting yapılarak bulunuyor. Casting sürecinde internetten de duyurusunu yaptık. Amatör insanlar da mail atıp, seçmelere geldiler. Yeteneğin nerede ve nasıl bulunacağı bilinmiyor. Mesela, Recep 2’de bir anneanneyi oynattık. O normal bir vatandaştı. Gerçek bir kadın bu yüzden doğal ve içtendi. Biz filmlerimizde bu doğallığı sağlamaya çalışıyoruz.

Celal ile Ceren’in devamı olacak mı peki?

Halkımız beğenirse olabilir tabii ki.

Recep 4 için nasıl fikirleriniz var?

Gerçekten daha hiçbir şey belli değil. Bazı fikirler tabii var ama daha net bir şey yok.

“RECEP’İN BİTMESİNİN KİME, NE FAYDASI OLACAK?”

Recep daha ne kadar devam edecek?

Sevildiği sürece devam edebilir. Kesilmesinin kime, ne faydası olacak ki. Pembe Panter’i düşünün kaç seri ve hepsi birbirinden değerli. Recep İvedik serisini de öyle görüyorum ben. İnsanlar sıkılırsa izlemezler zaten, o zaman da bitirebiliriz.

İnsanlar sıkılsa da merak ettikleri için gene de filme giderler gibi geliyor bana.

Bence gitmezler. 10 kişiden biri gider, mutlaka azalır.


Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Genç bir yönetmen olarak sizi hep gişe filmlerinde gördük. Sanat filmi, gişe filmi ayrımı için ne düşünüyorsunuz?

Okuldan mezun olduktan 1 ay sonra ilk uzun metraj filmim olan Gen’i çekme fırsatı yakaladım. Yapımcısı aile dostumuzdu ve çok düşük bütçeli bir filmdi. O filmi çektiğimde 21 yaşındaydım, birçok şey öğrendim. Bu mesleğe adım atmış oldum. Gen, Altın Koza’da 4 tane ödül aldı. Gişesi çok başarılı olmadı ama geri dönüşü çok iyi oldu. Ödüller başarısı oldu. Şahan, Recepleri yapmaya karar verince ailenin yönetmen bireyi olarak projeye dahil oldum. Recepler sayesinde bugünlere geldik, iyi ki çekmişiz. Ben şu an bu şirket ile sadece yönetmen değilim artık yapımcı kimliğiyle projelere karar vermek durumundayım. Bu projeler de popüler sinema ürünleri olacaktır. Daha az insanın seveceği, sanat filmi çekmeyi pek düşünmem. Benim tarzım o değil zaten. Benim kendime örnek aldığım filmler Amerikan filmleri. Michael Haneke değil, Steven Spielberg’i örnek alıyorum. Ben Indiana Jones izleyerek, Jaws izleyerek büyüdüm. Öyle filmler beni cezbediyor. Bu yüzden popüler sinema hiçbir zaman bana “kötü” gibi gelmiyor.

Maalesef ülkemizde popüler sinema ve sanat sineması diye bir ayrım var. Bu da Avrupa’dan kaynaklanıyor. Çünkü Fransız sineması, Amerikan sineması ile baş edemediği için yeni dalgayla beraber sanat filmlerini ön plana çıkardı. Öbürleri kötüdür, bunlar iyidir gibi bir ayrım yarattılar. Bu ayrım Amerika’da yok, orada Oscar var. Buna da eğlence sektörü adını veriyorlar. Oscar ödüllerinde de zanaate önem veriliyor. Mesela,Yüzüklerin Efendisi. Sanat filmi diye kötü ve sıkıcı film çekmek moda oldu. Temposu çok yavaş, içinde müzik olmayan bir film çeksem iyi mi olacak? Pulp Fiction filmi hem popüler hem de çok iyi bir sinema eseri örneğin. Cannes’da da ödül aldı. Benim idealim o. Ben insanların sevmediği bir film düşünemiyorum. Hem kitleleri sinemalara götürecek hem de kaliteli bir iş olacak. Francis Ford Coppola’nın yönettiği The Godfather mükemmel bir film, sinematik olarak da çok başarılı hem de popüler. The Fall diye bir film vardır, o film sinema sanatının gelebileceği son nokta bence. O da sanat filmi ama muazzam. Wesley Wales Anderson’ın filmleri gişede iyi değildir ama mücevher gibidir her filmi. Bence sanat odur. Sizin ruhunuzu etkilemesi gerekir. Ülkemizde de Nuri Bilge Ceylan, kendine has bir tarzı var. Ülkemiz adına son 20 yılda yapılabilecek en iyi şeyi yaptı. Vatandaşı olarak da gurur veriyor bana. Nuri Bilge Ceylan sineması diye bir şey var Türkiye’de. Onu taklit etmeye çalışan çok sanat filmi var ve onun ruhuna sahip olmadıkları için de onun gibi olamıyorlar.

Sinema tutkusu ne zaman başladı?

Okul hayatım boyunca ben hep inek bir öğrenciydim. ÖSS’de 50. Oldum bu yüzden beni hep daha zor girilen bölümlere, havalı bölümlere yönlendiriyorlardı “büyük adam” olmam isteniyordu. Sinema daha avare bir meslek ya tavsiye edilmedi bana. Şahan, tiyatro okuyordu o zamanlar. Benim de filmlere merakım vardı, sinema ile ilgili dergiler okuyordum ve fotoğraf çekmeye ilgim vardı. Kamera, lens, renk merakım vardı. Her gün takım elbise giyeceğim bir işim olacağına, hobim olan bir işi yapmayı tercih ettim. Sinema okumaya karar verdim. Spesifik bir olay beni yönlendirmedi.


“ANNEMİZ BİZİMLE GURUR DUYUYOR”

Anneniz ne tepki verdi?

Annem önce şaşırdı ama sonra demokratik bir insan olarak kabul etti. Şahan da tiyatro okuyarak yol açmıştı zaten. Sonra İstanbul’a geldim ve Bilgi Üniversitesi’nde burslu olarak sinema okudum. Şahan’ın da okulu bitmişti o dönem, o da sektör için İstanbul’a geldi. O televizyon, ben de sinema ile ilgilendim.

Annenizden nasıl tepkiler alıyorsunuz? İki çocuğu da ünlü oldu.

Annem Ankara’da yaşıyor. Bizlerle gurur duyuyor. Arkadaşları güzel şeyler söylediğinde çok mutlu oluyor.

Şahan’la çocukken aranız nasıldı, kavga eder miydiniz?

Biz Şahan’la çok eğlenirdik çocukken. Yaşlarımız yakın zaten, 4 yaş var aramızda. Sürekli oyunlar oynardık. O biraz daha haylazdı. Bizim çocukluğumuz bilgisayar oyunlarının geliştiği çağa denk geliyor. Beraber bilgisayar oynardık. Ben, Şahan’ın arkadaşlarıyla benden büyük çocuklarla takılırdım. Onlarla oynamak isterdim. Pek kavga etmezdik. Şu an çocukların yaşayamadığı, sokakta oyun oynayan öyle eğlenen kesimdik biz. Son örnekler biziz herhalde. Bisikletimizin arkasına ayran kutusunu kesip motor sesi yapan çocukluk yaşadık. Sokakta oynamak, bir sürü arkadaşa sahip olmak sosyal olarak gelişmemizi sağladı. Mesela kısa filmim olan Buğra’da o çocuklar bizim yansımamız. Aslında benim adımı Buğra koyuyorlar. Sonra babam araştırıyor ve Buğra’nın “erkek deve” anlamına geldiği ortaya çıkıyor. Mahkemeye başvuruyorlar süreç de uzun olur ya, 2 yaşına kadar benim ismim koyulmuyor. Togan ismini bulana kadar “bebek” diyorlar (gülüyor). O isim çocukluğumu temsil ediyor.

Peki şimdi aranız nasıl?

Ben 28 yalındayım, o 32 yaşında. Şirketi yöneten iki insanız, ayaklarımız daha yere basıyor. Olgunlaştık tabii ama gene çok gülüyoruz, eğleniyoruz.


“CELAL İLE CEREN’İN AFİŞ FOTOĞRAFINI BEN ÇEKTİM”

Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Dalış yapmayı seviyormuşsunuz sanırım, biraz da hobilerinizden konuşalım.

Dalışta şu an Rescue Diver kademesindeyim. Arama kurtarma dalgıcıyım. Küçükken Kaptan Kusto’yu çok severdim. İlgimi çekiyordu su altı. Dünya üzerinde uçmaya en yakın yapabileceğiniz şey dalış. Astronotlar su altında eğitim görür. Üstünüze giydiğiniz şey, suyun üstünde sizi havada tutuyor. Asılı kalmış şekilde duruyorsunuz. Çok güzel bir duygu, herkes mutlaka denemeli. Deepist diye bir dalış kulübü var ona katıldım.

Nerelerde dalış yapıyorsunuz?

En çok Kaş’ta dalış yapıyoruz. Ben meraklı olduğum için Günay Afrikaya da, Galapagos Adaları’na da gittim. Köpekbalıklarıyla da daldım. Yapılabilecek her çılgınlığı yaptım.

Köpekbalıkları mı, ciddi misiniz?

Köpekbalıklarından korktum tabii ama çok da korkunç değiller aslında. Bazı köpekbalığı cinsleri var saldırgan olan, onların dışındakiler zarar vermiyor. Benim altımdam çekiçbaşlı köpekbalıkları geçti o zaman korktum. Cape Town’da büyük bir akvaryuma daldık. Orada boğa köpekbalıkları vardı, önümüzde tur attılar. Biri geri döndü, işte dönmesi tehlikeliymiş. Bizim başımızda da deniz biyaloğu kız vardı. Tahta bir sopayla köpekbalığını burnundan çevirdi ve hayvan gitti ama biz stresten öldük. Görmek güzel bir şey aslında hayvan sizden korkuyor. Gece dalarsanız tehlikeli çünkü o zaman avlanıyorlar.

Başka neler yapmaktan keyif alıyorsunuz?

Seyahat etmek, gittiğim yerlerde fotoğraf çekmek hoşuma gidiyor. Celal ile Ceren’in afişteki fotoğrafını da ben çektim. Fotoğraf stüdyom var orada çalışıyorum. DJ’lik yapıyorum. Evde bir setim var. DJ’lik, dalış ve fotoğrafçılık, en büyük zevklerim.


Togan Gökbakar’dan çok özel açıklamalar

Son olarak sizin filminizle aynı anda vizyona giren Cem Yılmaz’ın sahne gösterisini sinemaya taşıması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Herkesin kendi takdiridir. Emek harcanıyor ve insanlar da izliyor. Bu konuda pek bir yorumum yok aslında. Sinemaya ne kadar çok insan giderse o kadar canlanıyor, önemli olan bu. Emek harcanan şeyler de karşılığını alıyor.

Tüm sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Togan Gökbakar’a teşekkür ediyoruz.

Röportaj: Nilay Uzun İnan

Ana sayfa fotoğraf: Melin Kahraman