Paylaş
Her pazartesi seyirciyi ekran başına kilitleyen Karadayı dizisi, herkesi şaşırtacak gelişmelerle son hız devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Nazif Kara’nın (Çetin Tekindor) hapishane arkadaşı Vural’ın (Emre Taştekin) idam sahnesi, izleyen herkesi gözyaşlarına boğdu. Tüm Türkiye onu konuştu, biz de bu sahnenin başrolündeki Vural karakterine can veren Emre Taştekin’i konuşturduk.
Emre Taştekin, sadece Karadayı ile değil, daha önce de oynadığı reklamlardan aşina olduğumuz bir yüz aslında. Eskişehir’de doğup büyüyen oyuncumuz konservatuvara başlamadan önce sinema-radyo-tv ve tiyatro ile bir hayli ilgiliymiş zaten. Uzun süre Eskişehir’de radyo programı yaptıktan sonra kendisinin yazdığı “Tek kısalık komedi” adlı stand-up gösterisi ile sahneye ilk adımını atmış. Daha sonra ekranların dev adamı “Minik Kardeş” Halil İbrahim Kuzucu ile uzun yıllar çocuk tiyatrosu yaptıktan sonra Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuvarını bitirmiş. Mezun olduktan sonra çocuk tiyatrosu ekibini kurmuş. Cast 33’ün kurucusu Sumru Onat vasıtası ile birçok reklam filminde oynamaya başlamış. Ardından bir tesadüf sonucu Ay Yapım’ın “Son” dizisinde ufak bir rol üstlenmiş. İşte bu rol aslında Karadayı’nın kapılarını kendisine açmış, suçsuz yere idam cezasına çarptırılan Vural karakteri için uygun görülmüş.
Gerçekten de bu rol için ne kadar uygun olduğunu ve o idam sahnesiyle hafızalara nasıl kazındığını, röportaj esnasında dizinin takipçilerinin “Ah çocuk, bizi ne ağlattın!” demeleriyle bir kez daha anladık. Gelin, gizli yetenek Emre Taştekin’in ağzından hem o sahnenin ayrıntılarını öğrenelim hem de onu daha yakından tanıyalım.
“ÇETİN TEKİNDOR, BAŞARININ TESADÜF OLMADIĞINI GÖSTERDİ BANA”
Öncelikle Çetin Tekindor gibi büyük bir ustayla oynayacağınızı duyunca neler hissettiğinizi merak ediyorum. O süreç nasıldı?
Benim ciddiye aldığım her işte midemde inanılmaz kasılmalar olur. Çetin Tekindor ile karşılıklı oynayacağımı söylediklerinde de işte o kasılmalar oldu midemde (gülüyor). Setin ilk gününü ilaçlarla geçirdim. İlk kez böyle büyük bir ustayla karşılıklı oynama şansına eriştim. Sonrasında Çetin Hoca sağ olsun beni çok rahatlattı. Çetin Hoca, başarının hiçbir zaman tesadüf olamayacağını gösteren insanlardan biri oldu. Onu tanıyınca “Başarı tesadüf değil” diyebiliyorsun.
İdam sahnesi tüm izleyenlerin yüreğini burktu, peki siz neler hissettiniz o sahnede?
Bu rolü oynamak benim için zordu elbette. Üstüne epey düşündüm. Çünkü ölüme bile bile gitmek, yaşam içerisinde sıkça yaşadığımız bir duygu değil. Öncelikle zor olan buydu. Ölüme giden suçsuz bir adamın, ardında bıraktıkları ile birlikte yaşadığı hüznü, pişmanlıkları, vazgeçmişliği ve ölüm korkusunun harmanlanması gerekiyordu. Senaryo bana bu konuda epey yardımcıydı zaten. Geriye de sadece yazılanlara inanmak kalıyordu. En zoru da ipe götürülürken Çetin Tekindor'a olan son bakışımdı. Tüm saydığım duyguları o son sahnede elimden geldiğince yansıtmaya çalıştım. O son bakışın benim için adı “son gülüş” idi. Umarım böyle bir duyguyu hiç kimse yaşamaz.
İŞTE İZLEYİCİLERİ EKRANA KİLİTLEYEN İDAM SAHNESİ
[video=hurriyetaile_video/karadayivuralinidamsahnesi.flv]
Dizide Nazif Kara, Vural’ın suçsuz yere idam edilişinden sonra bu konu üzerine bir röportaj verdi. Peki, bu durum ilerleyen bölümlere nasıl yansıyacak, Nazif Kara’nın davasında da önemli gelişmelere yol açacak mı, ne dersiniz?
İlerleyen bölümlerde bu durumun Nazif Kara’yı ne yönde etkileyeceği ile ilgili ne söylesem boş olur. Fakat haksız yere idam edilmiş Vural; günümüzde veya geçmişte adaletsizliğin kurbanı olan nice insana, unutulmadıklarına dair güzel bir selamdı.
Diğer oyuncuları nasıl buluyorsunuz?
Herkes gerçekten çok başarılı. Politik bir cevap da vermek istemiyorum ama kadro o kadar iyi ki herkes üstüne düşen görevi başarıyla gerçekleştiriyor. Çetin Tekindor zaten benim için çok iyi bir usta. Kenan İmirzalıoğlu, Bergüzar Korel ve Savcı Turgut rolündeki Yurdaer Okur, hepsi muhteşem.
Peki, siz diziyi izliyor musunuz?
Klasik bir cevap vermek istemem ama gerçekten televizyonla pek aram yok ama diziyi izlemeye çalışıyorum. İnternetten takip ediyorum.
Açıkçası ben oyuncu olsam “izlemeyeceğim dizide oynamam” diye düşünüyorum. Bir sürü oyuncu var eminim ki asla izlemeyecekleri dizilerde oynuyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Tabii ki katılıyorum, ben de seçici davranıyorum. İdealist bir yanım vardır benim. Bu kadar yıl tiyatroyla ilgilendim ama dizi görüşmelerine gitmeyi tercih etmedim mesela. Dizilerde oynayışım denk geldi ve tabii benim seçimimle de alakalı bu durum. Doğru zaman, doğru yer ve doğru insanlarlaydım. Dizileri çok takip etmiyorum ama neyin iyi, neyin kötü olduğunu biliyorum. Leyla ile Mecnun, İşler Güçler başarılı projeler mesela.
Başka projeler de olacak mı, yakın bir zaman için planlarınız var mı?
Netleşmiş bir şey yok ama tekrar Ay Yapım’la dizi olma olasılığı yüksek. Daha önce nasıl “Tekrar görüşürüz” deyip ayrıldıysak ve bir araya geldiysek gene böyle bir durum yaşanabilir. Her zaman başarılı işler yapıyorlar, iyi insanlarla çalışıyorlar. Yeni projelerinde yer almak isterim tabii ki. Bunun dışında atölye çalışmalarım var benim. Taksim’de haftanın bir günü tiyatro atölyesi veriyorum. Bu yıl Damdaki Kemancı müzikalini çıkarmaya çalışıyorum. Umarım gerçekleşir.
Tiyatro oyunlarınız var değil mi ayrıca?
Evet, “gnlev” adında 2011’de kurduğumuz bir ekibimiz var. Bu sezon Yüksek Derece ve Site adında iki oyunumuzu sahneliyoruz. Yazar ve yönetmenimiz Turgay Doğan. Sahne Hâl’de oynuyoruz. Ayrıntıları www.gnlev.com’dan öğrenebilirsiniz.
Sinemaya ne kadar yakınsınız?
Sinema beni gerçekten çok etkiliyor. İlk sinemaya gidişimde Uçurtmayı Vurmasınlar filmini izlemiştim. Hatta o zaman “Sinema ne güzel bir yermiş” demiştim. O film beni çok etkilemişti. 2011 yılında da Çorum katliamını ele alan Saklı Hayatlar isimli sinema filminde oynadım.
“OYUNCULUĞUN İLK 25 YILI ZORDUR”
İleride kamera arkasını da düşünüyor musunuz?
Yönetmenlik ile ilgili, tiyatro atölyelerinde oyun çıkararak bir nevi tecrübe kazandım. Senaryo yazmayı seviyorum, bir film çekmeyi isterim ileride. Üretmek çok zor diye düşünüyorum. Oynayan birçok insan bulabiliriz ama birilerinin üretmesi şart. “Oyunculuğun ilk 25 yılı zordur” der Müjdat Hoca (Müjdat Gezen). Hayatımın sonuna kadar bu işi yapmak istiyorum (gülüyor).
Son olarak biraz da ailenizden bahsedelim. Onlarla mı yaşıyorsunuz, oyunculuğunuzu nasıl buluyorlar?
Ev arkadaşımla yaşıyorum. Annem ve babam Eskişehir’de. Ablam var, o da İstanbul’da yaşıyor. Babam, resim öğretmeni. Annem ise ev hanımı ama gerçek bir sanatçı. Müthiş yemek yapar, elinden her iş gelir (gülüyor). Babam Anadolu Üniversitesi Türk Sanat Müziği korosundadır. Karadayı’daki performansımı çok beğendiler, benimle gurur duyuyorlar. Ailemin her zaman arkamda olması bana güç verdi. En büyük destekçim onlar.
Bu keyifli sohbet için Emre Taştekin’e teşekkür ediyoruz.
Röportaj: Nilay Uzun İnan
Fotoğraf: Melin Kahraman
Paylaş