Paylaş
Yaşım çok fazla olmasa da eskilere özlem duymaya başladım ben, hem de uzun zamandır. Özellikle büyüdüğüm 90’lı yıllar, benim için farklı bir anlam taşıyor. Büyüklerimiz o zaman bile kendi zamanlarının güzelliğinden bahsedip dururlardı. Bu çok doğruymuş en azından o güzelliğe, insanların daha iyi olduğu, İstanbul’un çok daha sakin olduğu, sokaklarda daha rahat oynadığımız, gezdiğimiz o dönemleri hatırlıyorum da cidden bir başkaymış.
Şimdi teknoloji her ne kadar ilerlese de o zamanlar Türk, yabancı sinema yapımları bile daha bir güzeldi bana kalırsa. Bu yazımda 90’lı yılların yabancı filmlerinden benim favorim olanları, tekrar tekrar izlediğim filmleri bir araya getirdim. Türk filmlerinden de en kısa zamanda bahsetmeyi düşünüyorum, atladığım anlamına gelmesin. Şu sıralar özellikle fark ettim ki eskiden izlerken inanılmaz keyif aldığım filmleri ve dizileri kendimi tekrar tekrar izlerken buluyorum. Sinemaya her hafta mutlaka giderim, yeni filmleri de kaçırmam ama o eski filmleri izlerken aldığım hazzı alamıyorum ne yazık ki. Eğer bir parça da olsa benim gibi hissediyorsanız önereceğim filmleri izlemiş bile olsanız benden sonra tekrar izleyeceğinize bahse girerim, canınız çekecek eminim :)
Tabii bu liste uzar gider aslında ama ben ilk aklıma gelen 7 filmi sıraladım, sizin favoriniz hangisi acaba?
Julia Roberts ve Richard Gere’a birçok kişi gibi hayran kaldığım filmdir. Filmin konusunu hatırlamamız gerekirse varlıklı bir iş adamı olan Edward gösterişli olmasına rağmen sahte şeylerle örülü hayatından oldukça sıkılmıştır. Bir gece Vivian isimli oldukça çekici bir sosyetik hayat kadınına rastlar ve o geceyi birlikte geçirirler. Ardından aldıkları karar ise hayatlarını baştan aşağı değiştirecektir.
Mel Gibson… Muhteşem oyunculuk ve yönetmenlik daha ne söylenebilir ki… Mel Gibson’ın ünlü İskoç halk kahramanı William Wallace’ı canlandırdığı filmin konusu ise çocukluğunda yaşadığı acılar sonrası İskoçya’ya dönen William Wallace’ın asıl amacı çiftçilik yaparak sakin bir hayat sürmektir fakat çocukluk aşkına rastladığı günden sonra her şey tersine döner. Bu aşkın yarattığı intikam duygusu bir dönemin değişimine sebep olacaktır.
Jodie Foster ve Anthony Hopkins’in başrollerinde oynadığı, içimizi ürperten muhteşem yapıt! 1992 yılında 7 dalda Oscar’a aday olan film, yönetmeni ve başrol oyuncularına Oscar kazandırırken en iyi film ve en iyi senaryo uyarlaması dalında da ödüle hak kazanmıştı. Filmde, akademiden mezun olmuş genç FBI ajanı Clarice Starling, FBI ajanı kurbanlarının derilerini yüzen sapık bir katilin elinden bir kadını kurtarmaya çalışır. Clarice, katile ulaşmak için başka bir psikopat olan ünlü doktor Hannibal Lecter ile yakınlaşır. Ardından hem Lecter’ın güvenini kazanmak hem de katili kısa sürede yakalamak için uğraşır.
Luc Besson’un muhteşem yazarlığını mı, yönetmenlini mi övsek yoksa Natalie Portman, Jean Reno ve Gary Oldman’ın şahane oyunculuğunu mu bilemedim. Masum bir kız ve bir katil bir araya gelirse ne mi olur? 12 yaşında New York’ta yaşayan Mathilda, bir gün tüm ailesinin katledildiği zaman alışverişte olduğu için şans eseri kurtulur ve en çok ihtiyacı olduğu sırada Léon’un dairesine saklanarak kendini kurtarır.
James Cameron tarafından çekilen görkemli bir film olan Titanic, Kate Winslet ve Leonardo DiCaprio ile hafızamıza kazındı. Teknolojiye güvenmenin, şan-şöhret uğruna yapılan ihmalkarlığın hazin sonu. Yaşamlarını çok acı kaybeden insanların hikayesinde içimizi ısıtan Jack adlı genç bir ressam ile nişanlısı ve annesiyle Philadelphia`ya giden Rose adlı genç bir kızın aşk hikayesine tanık oluruz. İki genç, şans eseri tanışacak, aralarındaki sınıf farkına aldırmaksızın birbirlerine aşık olacaktır. Yola çıkılmasından dört buçuk gün sonra Titanic’in sulara gömülmesiyle son bulan, hazin olayların başlamasına neden olacak buz dağına çarpacaktır. James Cameron'ın, bu muhteşem yapımı, tam 14 dalda Oscar adayı olarak 'En İyi Film' dahil 11 ödül kazanmıştı.
“Run Forrrest, run!” cümlesiyle hafızamıza kazınan Forrest Gump filminde öncelikle Tom Hanks’i tebrik etmek gerekiyor. Muhteşem oyunculuğuyla engelli bir bireyin neler yapabileceğini bizlere çok iyi aktaran Tom Hanks ve Eric Roth’a ait senaryo bir muhteşem! Filmde, düşük I.Q. sahibi Forrest Gump, Jenny ile tanışır ve aşık olur. Gump aralarında Elvis Presley, Kennedy, Nixon’ın da olduğu tarihsel kişilerle kaza eseri tanışır ve 50’lerden 70’lerin sonuna kadar gelen bir süre zarfında olaylar gelişir. Gump tamamen tesadüf olarak Vietnam Savaşına ve Amerikan yakın tarihinin önemli olaylarına şahitlik eder ve hatta rol alır. Ancak bilmeden yaptıklarının ne kadar önemli sonuçları olduğundan da haberi yoktur.
Aslında ilk filmi 1985 yılında çekilmesine rağmen son filmi 90’da çekildiği için Geleceğe Dönüş serisini de bu listeye eklemek istedim. Zamanda yolculuk temalı filmlerin en popülerinden olan Geleceğe Dönüş, hem yönetmeni Robert Zemeckis’in hem de dönem sinemasının popülaritesini artırmıştır. Filmde ise deli dolu bilim adamı Dr. Brown, zamanda yolculuğu mümkün kılan bir araba geliştirir. Bu makineyi ilk kullanan genç Marty ve bilim adamı Brown’ın maceralarına tanık oluruz.
Paylaş