Paylaş
Evlilik yeterliliği ve evlilik olgunluğu aynı şey mi? Değil… Evlilik yeterliliğinde çiftlerin yaşının tutması ve iki tarafın da birbirini istemesi yeterli gözüküyor. Bu evlilikte yeterlidir. Evlilik olgunluğu ise evlenecek kişilerin yeniden bir aile inşa etmeleri demektir. Yani iki kişi yeniden toplumsal bir birim inşa edecektir. Bu bir inşa faaliyeti olduğu için orada belli bir olgunluk gerekiyor. Yeterliliğin dışında yetkinlik gerekiyor ve olgunluk gerekiyor.
Tüm bu nedenlerle evlilik olgunluk ölçekleri geliştirildi. Bu ölçekler evlilik olgunluğu konusunda bir fikir üretebiliyor, orada ölçeklerin psikolojik (duygusal) boyut, ekonomik boyut, sosyal (toplumsal) boyut, cinsel (biyolojik) boyut gibi alt boyutları var. Bu alandaki denklik çok önemli. Çiftlerin bu boyutlarda denk olmaları halinde evlilik olgunluğu ortaya çıkıyor.
İlk 5 yılda boşanma oranları yüksek…
Evlilik kurumu, ehliyet almak ve araba kullanmaktan daha önemsiz değil. Araba kullanmak için bir ehliyet gerekiyor, evlilik için de aynı şey geçerli olmalıdır. Evlilik olgunluğuna sahip olmayan rastgele evlilikler büyük ölçüde yürümüyor. Dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde ilk 5 yılda boşanma oranı %50’nin üzerinde, Türkiye’de ise bu oran %39.
Evlilikte bağlılık güven alanı oluşturuyor
Evlilik olgunluğu olan kişiler sorunları aşabiliyor. Evlilikte üç dönem vardır. Birinci dönem; romantizm dönemidir. Bu dönem, tarafların birbirlerinin kusurlarını görmedikleri, balayı gibi bir dönemdir. Romantizm dönemi genellikle birkaç aydan iki seneye kadar sürüyor. Ondan sonra hayatın gerçekleri karşısına çıkınca güç çatışmaları ve kişilik çatışmaları başlıyor. Bu dönemde taraflar yaş aldıysa ya da akıllıca çözüm üretirlerse olgunluk dönemine yani bağlılık dönemine geçiyor. Evlilikte bağlılık oluşuyor. O zaman evlilik güven alanı haline geliyor. Evlilik bir sığınak haline geliyor.
Evliliğe yatırım yapılmalı
Evliliğin sığınak hale gelmesini sağlamak için evliliğe yatırım yapmak ve evliliği inşa etmek gerekiyor. İki kişinin bir araya gelip inşaat yapıyorum demesiyle olmuyor. Ciddi bir şekilde ilgi lazım, iki kişinin de gayret etmesi ve zaman ayırması gerekiyor. Önüne çıkacak engelleri aşması gerekiyor. Bütün bunları yapabilmesi için de muhakkak kişilerin bununla ilgili planlı hareket etmesi gerekiyor.
Fırtınasız evlilik mümkün değil…
Evliliklerde de mutlaka fırtınalı dönemler yaşanabiir. Fırtınasız evlilik beklemek hoş olurdu ama mümkün değil. Evlilik, bir geminin limandan ayrılıp hedefe doğru yola çıkması gibidir. Yola çıkarken fırtınalar olacak, çeşitli zorluklar olacak. O zorlukları nasıl aşacağını kişinin bilebilmesi gerekiyor. Onu öğrenirse ve hazırlıklıysa kolay aşılıyor yoksa sorun büyüyor. Bu hastalıklara karşı önlem almaya benziyor. Kişi, hijyenine dikkat ediyorsa bağışıklık sistemini güçlü tutuyorsa bir miktopla karşılaştığında vücudu direnir ve hasta olmaz. Ufacık kıskançlık ya da kriz durumunda taraflar başa çıkmayı ve sağlıklı bir şekilde çözüm üretmeyi bilirse sorun büyümeden kendiliğinden düzeliyor ve böylece iki kişi hayatı öğrenmeye çalışıyor. Evlilik olgunluğu olmayan bir kimse ufak bir pürüzde gemiyi terk etmeye kalkacaktır. Evlilikte her şeyin yolunda gideceği beklentisi yanlıştır, zaman zaman sorunların çıkacağının bilinmesi gerekir.
Evlilikte ahenk oluşturmak gerekiyor
Evlilikte de tıpkı hayatta olduğu gibi beklentiler vardır ancak beklenti yönetiminin doğru yapılması gerekir. Gerçekçi olmayan beklentiler yani beklentilerin yanlış olması kriz sebebidir. Evlilikte de aynı şekilde, eşle ilgili ve hayatla ilgili beklentiler vardır. Hayat insanın hayal ettiği ve yaşamak istediği şeyler değil, karşısına çıkan, yaşadığı şeylerdir. Hayat insanın hep planladığı şekilde giden bir kavram değil. Hayat insanın tek başına da karar verebileceği bir kavram değildir. Evlilikte de tek bir kişi yok, iki kişi var artık. Kişi iki gözle görmeyecek, dört gözle görecek. İki kulakla işitmeyecek, dört kulakla işitecek. Böyle bir ahenk oluşturmak gerekiyor. Evlilikte çiftler ben kalarak biz olabilmeyi sağlamalıdır.
Sağlıklı çocuklar sağlıklı yuvada yetişir
Unutmamak gerekir ki sağlıklı ilişkilerin ve iletişimin olduğu bir yuvada sağlıklı çocuklar yetişecektir. Evlilikte sıcak bir aile ortamı olmadan sağlıklı çocuk yetişmez. Sağlıklı, iyi ve yüksek ahlaklı çocuklar yetiştirmek ailenin birinci hedefidir. Çocuktaki ahlaki değerler ise yaşantılarla gelişiyor. Birlikte hikâyelerle, birlikte oluşan hayat senaryolarıyla gelişiyor. Çocuğun babası ve annesiyle yaşadığı olaylar gelişen ruhuna birer tohum gibi atılıyor, hayat senaryoları gibi ekiliyor. İleri yaşta karar verirken farkında olmadan kendi davranışlarını şekillendiriyor.
Aile sağlıklı değilse toplumda çürüme başlar
Daha önceki yıllarda ailenin yaptığı kültürel aktarımı, postmodern dönemde, şimdi sosyal medya yapıyor. Bizim çocuklarımız artık bizim çocuklarımız olmayacak, sosyal medyanın ve popüler kültürün çocuğu olacak. Önlem alınmazsa belki 50 yılda birçok kültür yok olacak. Milli özelliğimizi kaybetme ihtimaliyle ciddi ciddi karşı karşıyayız. Vücut milyarlarca hücreden oluşuyor. Toplum da milyonlarca aileden oluşuyor. Eğer hücre bozulursa kanser oluşuyor. Aile sağlıklı değilse o toplumda çürüme başlar. Ailenin zarar görmesi, aslında toplumun kan kaybetmesi demektir. Aile, değerleri öğreten birinci kurumdur.
Akıl ve kalp birlikteliği önemlidir
Sağlıklı bir evlilikte akıl ve kalp beraberliği de çok önemlidir. Otomobille bir yolculuğa çıkmakla evlilikte bir yolculuğa çıkmak çok farklı değil. Otomobille yolculuğa çıkanlar, direksiyonu bırakıp da birbirlerine bakmazlar. Bir hedefleri vardır geleceğe bakarlar ama otomobilin içinde birlikte hareket etmek isterler. Hayat ve evlilik de böyle bir yolculuktur. Akıl otomobilin direksiyonu gibidir. Bir de arabanın motoru var. Motor güç, direksiyon da yön verir. Sadece motor varsa ve direksiyon kötüyse araba gitmez. Duvara çarpar. Ya da direksiyonu iyi ancak motor gücü yoksa araba yine yürümez. Yani bu ikisi birbirlerini tamamlıyor, o nedenle evlilikte de akıl ve kalp dengeli olmalı.
Evliliğin en büyük ihtiyacı diyalogdur
Evliliğin en büyük ihtiyaçlarından biri de diyalogdur. Evliliğin en büyük düşmanı inatçılıktır. İnatçılık, bencillikten kaynaklanıyor. Kişi hep ben biliyorum diyorsa benmerkezcidir. En büyük özellikleri empati yoksunu olmalarıdır. Bu tip kişiler karşı tarafın duygularını, ihtiyaçlarını okuyup anlayamazlar. İnatçı kişiler karşı tarafın penceresinden bakamazlar egolarını kutsallaştırmışlardır. Bu nedenle inatçılık ve bencillik evliliğin düşmanlarıdır.
Paylaş