Paylaş
Pozitif psikoloji, dünyada ilk olarak 2000’li yılların başında ortaya çıktı ve teorik temelleri o zaman atıldı. Ortaya çıkış sebebi ise şuydu; 2000’li yılların başında ABD’de bir istatistik yayınlandı. ABD Çocukları Savunma Fonu tarafından yayınlanan istatistik çarpıcı sonuçlarıyla dikkat çekiyordu.
342 bin çocuk okula silah götürüyor, binlerce çocuk tutuklanıyor ve şiddet kurbanı oluyorlardı. Aile içi şiddet kurbanı olanların % 57’sinin çocuklar olduğunu rakamlar ortaya koydu. Bu tablo üzerine federal hükümet 1950 ve 2000 yılları arasındaki istatistikleri mercek altına aldı. Mutluluk puanına, kişi başı gayrisafi gelire bakıyor. Kişi başı gayrisafi milli hasıla 1950’de 20 bin dolarken 2000 yılında 35 bin dolara çıkıyor fakat mutluluk puanının hep aynı olması dikkat çekiyor.
“Kendimi çok mutlu hissediyorum” diyenlerin oranı %26 civarında kalıyor, hatta hafif azalma eğiliminde gidiyor. Bunun üzerinde hükümet, maddi refah arttı ama niye insanlar mutsuz, toplumda intihar olayları, şiddet olayları, suç oranları neden artıyor diye bir araştırma yapmaya karar veriyor.
Para, saadeti satın alamıyor…
Penn State Üniversitesi’nden Martin Seligman ve ekibine 5 milyon dolarlık bir bütçe veriyorlar. Seligman ve ekibi 2005 yılından 2008 yılına kadar projeyi sürdürüyor. 2008 yılında projeyi bitiriyor, raporunu hazırlıyor. Raporda refahın ve gelirin artmasının mutluluğu eş zamanlı yükseltmediği belirtiliyor. Türkçe’de “Parayla saadet olmaz.” diye bir söz vardır. Amerika’da bu sözün karşılığı, “Para saadeti satın almaz.” diye geçiyor.
O halde mutluluğun artırılması için neler yapılabilir? Martin Seligman ve ekibi raporlarında pozitif psikoloji diye bir bilim dalı kurulmasını tavsiye ediyor. Pozitif psikolojinin popüler bilimdeki karşılığı, mutluluk bilimi olarak geçiyor. 2009 yılında ilk kongresini yapıyor ve halen de bu kongreler devam ediyor.
Pozitif Psikoloji Kongresi’nin ilki düzenlendiğinde merak edip inceledim. Neden böyle bir şeye ihtiyaç oldu ve neler bilimsel çözüm olarak sunuluyor? Baktığım zaman şunu gördüm, bizim Doğu bilgeliğini ve Anadolu irfanını almışlar sistematize etmişler, metodoloji geliştirmişler bize bilim dalı olarak sunuyorlar. İyi ki de sunuyorlar.
Şu an psikiyatride üçüncü nesil psikoterapiler var. Burada kabullenme, minnettarlık eğitimi, bağışlayıcılık, ilişki yönetimi, stres yönetimi, öfke yönetimi modüller tarzında anlatılıyor.
Mutluluk hormonu ne zaman ve nasıl salgılanıyor?
Pozitif psikolojinin nörobiyolojik bir temeli de var. Nörobiyolojik temel, insan beyninde mutluluk hormonunun nasıl ve ne zaman salgılandığını araştırıyor. Budist rahipler üzerinde bir araştırma yapılıyor. Budist rahipler meditasyona girdiği zaman ne hissediyorlar ve beyinlerinde ne oluyor, ona bakılıyor. Budist rahipler trans haline girdikleri anda beyinlerinde müthiş bir mutluluk hormonu salgılanıyor ve belirli bir gen proteini aktif hale geçiriyor. Buna inanç geni, Tanrı geni gibi isimler veriliyor.
Kişi o anda bütün sorunları çözülmüş, bütün ihtiyaçları karşılanmış, bütün istekleri giderilmiş ve evrenle sınırları ortadan kalkmış, bütünleşmiş gibi hissediyor. Uçma duygusu gibi bir şey aslında. O an beyin mutluluk hormonu salgılıyor.
Biz ruh sağlığı uzmanları, koruyucu ruh sağlığının önemine odaklanıyoruz. Aslında pozitif psikoloji de buna odaklanıyor. Kişinin sağlığı bozulduktan sonra tedavi etmek zaman alan, maddi ve manevi külfeti olan bir süreç. Koruyucu ruh sağlığı hizmetleri, kişinin sağlığının bozulmadan hayatının devam etmesine katkı sunmayı amaçlıyor.
Pozitif psikoloji, sıfırın üzerine çıkarıyor
Pozitif psikoloji denilmesinin sebebi ise şu; klasik psikoloji ne yapıyor patolojiyi, arızayı düzeltiyor, sıfıra getiriyordu. Pozitif psikoloji sıfırın üzerine çıkarıyor. İyilik hali, nasıl yaşarsan mutlu olursun, nasıl yaşarsan kendini iyi hissedersin, nasıl yaşarsan hasta olmazsın… Bu aslında koruyucu ruh sağlığı çalışması ve koruyucu hekimlikte altın standarttır.
İnsan ilişkisel bir varlıktır
Modernizm insanı bireyselleşme adı altında yalnızlaştırdı. Küresel olarak buna çözüm olarak şimdi insanların sosyal bir doku içinde birlikte yaşama bilincine sahip olması ve ancak gerçek mutluluğun böyle yakalanabileceği tavsiye ediliyor. İnsanın ilişkisel bir varlık olduğu ve tek başına yaşamaya göre zihinsel olarak kodlanmadığı vurgulanıyor.
Sosyalleşmenin ilk faydası insanın kendisine, ikinci faydası ise başkalarınadır. Batı dünyası, bizim kültürümüzdeki ‘sadaka’yı sosyal sorumluluk adı altında hayata geçirmeye çalışıyorlar. Los Angeles Kaliforniya’da birçok lise öğrencilerine iyilik projeleri yaptırılıyor. 6 -8 haftalık dersler konuyor.
Çocuklar yaşlı bakım evlerinde ya da sokaklardaki evsizlere yardım ediyorlar. Bunları raporluyorlar ve not alıyorlar. Bu aslında bir yandan çocuğun hayatı öğrenmeye başlamasına sebep oluyor.
Pozitif psikoloji, 21. Yüzyıl becerisi olmalı
Pozitif psikoloji şu anda 21. yüzyıl becerisi olarak kabul ediliyor. 20. Yüzyıl bilgi çağıysa 21. Yüzyıl bilgelik çağı olacak. Bunun da bilimsel formatı, bilimsel karşılığı pozitif psikoloji. Bunu biz öğretirsek ancak küresel mutluluk olacak, küresel barış olacak. Eğer öğretemezsek dünya yaşanılır bir yer olmaktan çıkacak.
Rahibe Terasa’ya soruyorlar; “Dünya daha yaşanılır nasıl olur?” diye çok güzel bir cevap veriyor, diyor ki; “Birebir iyilik yapmakla.”
Birebir iyilik yapmak nedir, bütün semavi öğretilerin sunduğu bir şeydir, bire bir iyilik yap, rastgele iyilik yap, karşılıksız iyilik yap, göstererek yapma. Bunu biz kendi hayatımızda gerçekleştirirken çocuklarımıza da bunu anlatabilmemiz, gösterebilmemiz gerekiyor. Bunu sağladığımız zaman dünya daha yaşanır bir yer olacak, Türkiye daha yaşanır olacak ve aile daha yaşanılır hale gelecek.
Paylaş