Paylaş
Bir Fransız atasözü der ki “Bir atı suya götürebilirsiniz ama ona zorla su içiremezsiniz.”
İnsanın başarılı olmasının ilk şartı; “Ben bunu yapmak istiyorum!” cümlesinde yatar. İstek olmadan ne öğrenci dersine çalışır, ne basketbolcu oyununu oynar, ne de şirket elemanı verimli çalışır. Bizim yanlışımız bunun yerine zorlamayı, mecbur kılmayı, şartlandırmayı, kandırmayı koymamızdır. Bir kişiyi karşımıza alıp; “Bunu yapmak zorundasın, yoksa aç kalırsın” dediğiniz anda o kişi o işi yapar ama istek duymaz. Eğitim sistemimizde ve çalışma hayatımızda maalesef çoğunlukla bu yanlış yapılmaktadır, bu sebeple de başarılı olamamaktadır.
Motivasyon güdüleme değildir. Aslında çok kolay açıklanabilen bir kavram da değildir. Buna rağmen motivasyona uyan en anlamlı tanım: Kişide o işi yapmak için istek uyandırabilmektir. Başarının ilk adımı da budur.
Bütün dünyada, ebeveynler ve öğretmenler, öğrencilerin niçin her geçen gün okula ve okul derslerine daha az ilgili göründüklerini anlamak için oldukça fazla uğraş verir durumlar.
Evde ebeveynler bu durumu çözmeye çalışırken, okulda da öğretmenler öğrencilerinin derse karşı ilgisini sağlamaya çalışıyorlar.
Önceleri ebeveynlerin görevi, çocuğu okul için hazırlamak, onu okula götürmek ve ödevlerin düzenli olarak yapılmasını sağlamaktı. Öğretmenlerin görevi, öğrenciye bilgiyi sunmak ve alıştırmalarda onlara yardımcı olmaktı. Bunlar artık çalışır görünmüyor. Hem ebeveynler hem de öğretmenler sürekli olarak, öğrencilerin iyi akademik performanslarını sağlamak için yeni stratejiler geliştirmek zorundalar.
Öyle görünüyor ki problemin en önemli kısmı, öğrencileri gerçekten neyin motive ettiğini anlama eksikliğidir. Motivasyon, genellikle belli bir davranışı neyin uyardığına ve neyin devam ettirdiğine göre anlaşılır.
Paylaş