Paylaş
9 ay boyunca oğlumun annesine elimden geldiğince destek olmaya çalıştım. Beklenen gün gelip çattığındaysa bu desteği son ana kadar bırakmamak için doğumda da onun yanında olmak istedim. Biraz tereddütlerim olsa da bu mucizevi anda onun yanında olmayı başardım.
Tüm baba adaylarına ve baba olmayı düşünenlere tavsiyem doğumda eşlerinin elinden tutup onun gözlerinin içine bakarak birkaç saniye sonra kucağınıza alacağınız mucizenin çığlıklarını beraber duymanızdır. Eşiniz ameliyathanede doğum yaparken sizde dışarıda hem eşiniziniz hem de bebeğinizin sağlığı hakkında endişe edip dokuz doğurmaktansa o an yanında olup hayatınız boyunca unutamayacağınız bir deneyimi birlikte yaşamak inanılmaz bir duygu olacaktır.
İnanın korkulacak hiçbir şey yok tam tersine o an öyle bir cesaret geliyor ki sanki dünyanın en cesur adamı siz oluveriyorsunuz. O andan itibaren zaten siz çocuğunuz için artık bir kahraman olacaksınız. Hayatınız boyunca koruyup kollayacağınız, gözünüzden bile sakınacağınız yavrunuz ailenizin bir parçası oluyor.
Oğlumuz Kartal’ın o ilk çığlıklarını duyduğumda aklıma gelen ilk şey Cem Karaca’nın yıllar önce seslendirdiği “Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son” şarkısının sözleriydi. Her anne baba çocuğunun ağlamasına dayanamaz ama o ilk ağlama mucizenizin ciğerlerinin havayla buluşup hayata gözlerini açması için şarttır ve bu çığlıkları duyduğunuzdaki mutluluğun ise tarifi imkânsızdır. Şarkının devamındaki sözler ise bir anne babanın çocuğuna söyleye bileceği en güzel dizeler olsa gerek…
“Bugün sen çok gençsin yavrum
Hayat ümit neşe dolu
Mutlu günler vaat ediyor
Sana yıllar ömür boyu
Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni
Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son…”
Doğumu atlattık ama ya sonrası... Hayata gözlerini yeni açmış bir bebek ne Cumhurbaşkanı bilir ne de Başbakan, hayat ona güzel :) Tek derdi var karnını doyurmak, bunu anlatabilmesi için tek iletişimi de ağlamak. Allah oğlumuz Kartal’ı sağ salim kucağımıza almayı nasip eyledi. İsteyen herkese de bu duyguyu yaşatıp, yokluklarını aratmasın.
Annelik sanırım kadınların genlerinden gelen ve bebeğini karnında 9 ay boyunca taşıdığı için (çoktan bir bağ kurulduğundan olsa gerek) doğar doğmaz adapte olunabilen bir duygu olabilir. Babalık ise erkeklerin hemen adapte olamadığı zamanla yaşayarak öğrenebileceği bir duygu, 2 hafta geçmesine rağmen hala kucağıma aldığımda bu benim mi diye bakıyorum. “Baba ya da baba bana para ver” dediğinde tam olarak bir baba olduğumu anlayacağım herhalde diye düşünsem de herkes merak etme çok çabuk alışırsın diyor. Şu an için üzerime düşen görevler sadece kucağımda gaz çıkarıp, uyutmak ve evin eksiklerini gidermek olsa da zamanla sorumluluklarımın daha da artacağının bilincindeyim. Annelerin görevleri ise saymakla bitmez. Her şeyin gün içerinde başa dönüp tekrar ettiği kısır bir döngünün yaşandığı bu süreçte annelere olabildiğince psikolojik olarak destek olmak gerekiyor. Yoksa bu süreci yönetmek çok daha zor bir hal alıp işler bir anda çıkmaza girebilir.
Doğum epidural anestezi ile gerçekleştiğinden böyle doğum yapmayı düşünen annelere de tavsiyem doğumdan sonra olabildiğince erken ve fazla yürümeye, hareket etmeye çalışın. Unutmayın ki bir ameliyattan çıktınız ve bağırsaklarınız hava aldığından dolayı sizin de çıkarmanız gereken bir gaz var. Bunu dikkate alsanız iyi edersiniz yoksa çekeceğiniz ağrı çok fazla olacağından size kalp krizi geçirdiğiniz hissi verebilir.
Yoğun ısrarlarıma dayanamayıp doğuma girmeme izin veren ve tüm süreçlerde bize destek olup aydınlatan doktorumuz Mehmet Ömer Demirelli’ye, hastanede kaldığımız 2 gün boyunca her türlü desteği sağlayan çocuk doktorumuz Eda Balanlı’ya ve tüm hemşirelere yardımları için bu satırlardan bir kez daha teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Tüm kahraman babaların Babalar Günü'nü de kutlarım.
Paylaş