Paylaş
Günümüz toplumunda evliliklerde yaşanan pek sorunun ve aile terapisi başvurusunun altında kişilerin kendi anne babalarına aşırı bağımlılıklarının yattığını belirten Psikolog Murat Sarısoy, çocuğu yetiştirmen tarzının evliliklere nasıl yansıdığını anlatırken, patates ve meyve benzetmelerini kullanıyor.
Ülkemizde halen temel olarak iki tipte çocuk yetiştirilmektedir. Bu çocuk yetiştirme tarzlarına tarımsal benzetmelerle meyve, çocuk ve toprak altı gövde çocuk diyebiliriz. Yani ilk yetiştirme tarzında çocuğumuz elma olarak yetişirken, diğer çocuğumuz ise adeta bir patates olarak yetişmektedir. Bu çocukların temel farkları biri dalın ucunda yetişir ve zamanı gelince ağaçtan kopar ve bağımsız olarak kendi ağacını yaratır ve kendi meyvelerini yetiştirir. Ancak patates çocuğumuz ise ana gövdeye bağlı bir yumru olarak büyür ve ruhsal ve fiziksel anlamda asla gövdeden kopamaz. Tek derdi kendisinin bağlı olduğu gövdeyi beslemek daha da büyütmektir. Zaten gövde yani çocuğun ailesi de kendisinden maddi manevi sürekli destek bekler ve hatta onu sömürür.
Yetişme Tarzı Evliliklerin Kaderini Değiştiriyor
Özellikle geleneksel yaşam tarzını benimsemiş ve bundan kurtulamayan ailelerde büyütülen çocuklar, eğer süreç içinde kendilerini koparmanın bir yolunu bulamazlarsa bağımlı kişiler olarak yaşar ve çoğunlukla evliliklerinde beklediklerini bulamazlar. Onlar için tek çözüm yolu, kendileri gibi patates çocuklarla evlenmektir. Patates ve meyve çocukların evlilikleri çok uzun sürmez ya da çatışmalar ve kavgalarla doludur. Diğer bir versiyon da meyve aile olan ancak meyvenin daldan düşmesine izin vermeyen, görünürde geleneksel olmayan ailelerin çocuklarıdır ki bu çocuklar da daldan kopamadan orada kurur ya da çürürler.
Patates Kocalar Kadınların Hayatını Zorlaştırıyor
Evlilikte erkeğin patates ya da dalda kurumuş meyve olduğu yani bağımlı bir erkek olduğu zamanlarda ise evlilik hayatı kadın için çok güçleşir. Sürekli olarak kendi ailesini besleyen ya da daha doğrusu aile olarak hala anne babasını gören bu erkek tipi, çoğunlukla eşini hatta çocuklarını ihmal eder ve ikinci plana atar. Özellikle annelerine aşırı bağlı bu erkekler, aslında gerçekte sadece kadın olarak annelerini ya da onlara benzeyenleri severler onlarla ilgilenirler. Eşlerinin de aynı şekilde kendi anneleri gibi davranmasını isterler. Onlar için annelerinin böreği, yemeği, tatlısı hep eşlerininkinden daha lezzetli ve daha güzeldir. Bayram ve özel günlerde hep öncelikle kendi anne ve babasına gidilir, onların elleri öpülür.
Ancak bu durum kadın için belli bir süre sonra çekilmez bir hal alır, çatışmalar gerilimler başlar. “Benim annem-senin annen, benim ailem-senin ailen” tartışmaları içinde kişiler aslında yeni bir aile sahibi olduklarını unuturlar ve bu aile bakımsız ve ilgisiz kalır. Bakımsız ve ilgisiz kalan her şeyi ise tabiat belli bir süre sonra geri alır. Yani bu evlilikler konusunda uzman bir psikolog tarafından terapiye alınmazsa bitmeye mahkumdur.
Bağımlı Kişilerden Oluşan İlişkilere Tavsiyeler
• Eşinize durumunu uygun bir dille anlatın.
• Eğer kabullenmiyorsa psikolojik yardım almasını teklif edin.
• Aile olarak öncelikle çekirdek yani yeni ailenizi görün.
• Eşinize bunu uygun bir dille yeri geldikçe hatırlatın.
• İhmal ediliyorsanız bunu uygun bir şekilde dile getirin.
• Tüm bunlara rağmen halen bir şeyler değişmiyorsa birlikte aile, evlilik ya da çift terapisi için konusunda uzman bir psikoloğa başvurun.
• Terapi alacağınız uzmanın, eğitim düzeyi (lisans eğitimi 4 yıl, uzmanlıkla 7 yıl, doktora ile 12 yıldır), aile yaşantısı (tercihen evli, çocuklu), tecrübesi, vaka sayısı ve başarı oranı hakkında bilgi alın.
Paylaş