Paylaş
Geçmiş yıllarda yapılan araştırmalara dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; yaşadığımız toplumda görülen hastalık, çevrede olan bir yakının ölümü, uzun süren sosyal izolasyon ve yetersiz beslenmenin bu kişiler üzerinde derin ve kalıcı etkiler bırakır. Şu andaki yaşadığımız pandemi süreci ise toplumlardaki eşitsizlikleri korkunç şekilde açığa çıktığı bir dönem. Özellikle ırkçılık, yoksulluk, aile içi şiddet, çocuk bakımındaki yetersizlik ve ihmal trajik bir şekilde önümüzdeki süreçte çocuk gelişimi ve akıl sağlığı gelişiminde olumsuz etkilerini muhtemelen artıracaktır.
Bu özel kriz döneminde bazı konularda daha dikkatli olmalı ve ailemizle birlikte çocuğumuzun sağlığını koruyacak önlemleri mutlaka gözden geçirmeliyiz. Covid -19 pandemisi sadece ekonomiyi değil, halk sağlığını ve aile yaşamını da kökten değiştirmiş, hayatımıza yeni kurallar ve alışkanlıklar katmıştır. Burada en savunmasız kalan ve yönergelere uyan belki de bu doğrultuda ezilen çocuklar olmakta ve ruhsal olarak büyük tehlike altında kalmaktadır. Pandeminin hayatının her alanındaki yıkıcı etkileri aile hayatına da olumsuz bir şekilde yansımıştır. Evde kaldığımız ve hastalığın tedavisi ile ilgili belirsizliğin sürdüğü bugünlerde çocuklara ve gençlere yönelik şiddet yaygınlaşmakta olup, bunun etkileri gelecekte yıkıcı olabilecek sonrasında da yüksek maliyetlere neden olacak sonuçlar doğuracaktır. Çocuğa uygulanan şiddetin en önemli nedenlerinden biri ise çocuğun yemek yemeyi reddetmesidir.
İştahsızlığın nedeni psikolojik olabilir
İştahsızlığın pek çok nedeni vardır ancak özellikle psikolojik yeme reddi çocuklarda zor geçen bu günlerde unutulmamalı ve üzerinde durulması gereken bir konu olarak ele alınmalıdır. İştahsızlıkta aile içi çatışmaların bir sonucu olarak çocuktaki psikolojik bozulma sürecinin en başındaki belirti olabilir. Son zamanlarda artan boşanmalar ve aile içi tartışmalar çocukların yeme bozukluklarıyla birlikte anne veya babanın çocuk üzerinde olan baskıyı artırmasına neden olabilmektedir. Genellikle çocuklar kendini ifade edemediğinden ve savunmasız olduğundan, ebeveynler streslerini çocuktan çıkarmaya ve çocuğa karşı şiddet uygulamaya meyillidir.
Özellikle olgunlaşma ve gelişme dönemindeki çocuklarda çevresel ve besinsel etkiyle büyüyen beyin yapısı, psikolojik etmenlerle de genetik yapıyı etkileyecek düzenlemelere maruz kalır. Epigenetik düzenlenme dediğimiz bu durum; sağlıklı gelişim sürecinde olmayan çocukta normal genetiğinde olan bir çocuğun stres yanıtları artmasıyla, zararlı genlerin aktivasyonuna ve olumsuz psikolojik sürecin başlamasına katkı sağlayabilir. Bununla ilgili makalelerde epigenetik değişimler ve reseptör düzeyinde kanıtlar tıp litaratürüne girmeye başlamıştır. Bu nörobiyolojik süreç uzun dönemde oluştuğundan ilerideki yaşamda pek çok izler oluşturacak sorunlara neden olacaktır.
Dünyada her yıl yüksek sayılarda çocuk istismarları ve şiddete maruz kalmış çocuk hikayeleri yaşanmaktadır. Bu insanlığın utanç duyması gereken ve korumasız çocukların acı çekerek katlandıkları tatsız bir durumdur. Hele bir de bu öz anne ve baba tarafından çocuğa yaşatılıyorsa bu çocukların genelde yaşam ile ilgili deneyimleri maalesef hiçbir zaman normal standartları yakalayamamaktadır. Bu noktada zihinsel, fiziksel veya duygusal travmalar konusunda aile bireylerinin özellikle bilinçli olması gerekmektedir. Bazen çok iyi eğitim almış olsalar bile anne veya baba öfke kontrolünü sağlayamadığında, çocuklarına karşı farkında olmadan duygusal travmalar yaşatmaktadır. Bu şiddet olayları genelde çocukluk çağının en önemli psikolojik gelişim dönemi olan 13-24 yaşlar arasında izlenmektedir.
Çocuklarda iştahsızlık hastalık belirtisi olabilir
Ev içi beslenme gelişimin en önemli parçasıdır. İştahsız olan çocuklar özenle üzerinde durulması gereken altta bir patoloji varsa düzeltilmesi gereken çocuklardır. İştahsız çocuklarda alerjiden tutun da kansızlığa kadar pek çok neden saptanmıştır. Hatta bağırsaklardaki parazitler bile çocuklarda iştahsızlık ve kilo kaybı yapabilmektedir. İştahsız çocuğun duygusal istekleri de önemlidir. Bu istekler de bir açlık durumudur eğer bunlar doyurulmazsa ve çocuk gittikçe kendini yalnız hissederse sıvıları bile içmez bir hale gelebilir. Böyle çocuklar yoğun psikolojik destek ve ilaçla bile zor düzelebilmektedir. Bundan dolayı evde iştahsızlık yaşayan çocuğun mutlaka her yönüyle ele alınıp, bir uzmanca takibi en sağlıklı yoldur. Zorlamak hele bir de zaten stresin fazla olduğu salgın sürecinde sinirlerine hakim olmayan bir anne baba modeliyle çocuğu hırpalamak, hiç doğru bir davranış olmayacaktır.
İştahsız çocukta kansızlık, parazit durumu, alerjik olaylar çocuğun tercihleri ve daha birçok neden göz önüne alınmalıdır. Son zamanlarda multivitamin ve L-arginin içeren gıda takviyelerinden de fayda görebilmekteyiz. Sonuç olarak; iştahsızlık bir sorun değil sonuçtur. Sorunları çözersek, iştah düzelir. Çocuğa uygulanacak şiddetin ise bunu çözmeyerek, tersine sorunu daha da büyütecek bir yol olduğunu kesinlikle unutmamalıyız.
Şiddete maruz kalan çocuğun beyin gelişimi olumsuz yönde etkileniyor
Yapılan araştırmalar erken çocukluk döneminde şiddete maruz kalmanın beyin gelişimini olumsuz etkileyerek depresyon ve anksiyete bozukluğuna sebep olabileceğini söylemektedir. Ayrıca aile içi şiddetin çocukların ileriki yaşamında kalp rahatsızlıklarına zemin hazırladığını hatta diyabet riskini artırdığını raporlamıştır.
Olumsuz çocukluk çağı deneyimleri beyin fonksiyon ve yapısını etkileyerek, ileride çocuklarda depresyon, bipolar bozukluklar için zemin hazırlama potansiyeline sahip kötü bir süreçtir. Bu süreç özellikle aile içi şiddetle sonuçlanabilecek iletişim sorunlarının da başlangıcı olabilmektedir. Yoğun ev içerisinde geçirilen zaman, ailenin yaşadığı ekonomik sorunlar ile birleşince çocuklar önünde yaşanan ebeveyn kavgaları çocuklar üzerinde büyük travmalar yaratmaktır. Bu travmatik süreç genelde depresyon ile sonuçlanabilmektedir.
Paylaş