Paylaş
Bu diyette; beyaz un, şeker, tuz gibi rafineleştirilmiş gıdaların, işlenmiş ve içeriğinde katkı maddesi bulunan market gıdalarının tüketimine izin verilmemektedir. Bu besinlerin yanı sıra, diyette mümkün olduğunca doğal beslenmeye ağırlık verildiğinden pastörize süt ve süt ürünleri, konserve veya dondurulmuş sebzeler ve işlemden geçmesi sebebiyle bitkisel yağların mümkün olduğunca tüketilmemesi gerektiğine değinilmektedir.
Öte yandan diyette özellikle tüketilmesi istenen yiyecekler; doğal ortamda yetişen hayvanlardan elde edilen et ürünleri, serada yetiştirilmemiş sebze ve meyveler, mandıra sütleridir. Diyette patates, havuç, turp gibi sebzelerin glisemik indeks değerleri (kan şekerini yükseltme özellikleri) fazla olduğundan tüketilmemesine özen gösterilmesi vurgulanmıştır.
Diyet genel anlamda incelendiğinde; günümüzde tükettiğimiz gıdaların atalarımızdan aldığımız genetik mirasımıza uygun olmadığı ve buna bağlı olarak obezite ve diğer hastalık prevelanslarının yükseldiği sonucuna varılmıştır. Bu yüzden diyet programı, ilk çağdaki insanların avcı-toplayıcı beslenme düzenleri baz alınarak programlanmıştır. Diyetin içeriğindeki besin öğeleri incelendiğinde düşük karbonhidrat, yüksek protein ve yüksek yağ içeriğine sahip olduğu görülmektedir.
Taş devri diyeti besin tüketimine herhangi bir sınır getirmemesi açısından kolay uygulanabilir bir diyet gibi gözükse de, özellikle şehir hayatında yaşayan insanların bu diyeti uygulayabilmesi oldukça zor. Diyette bahsedilen tamamen doğal besinlerin tüketilmesi koşulu, biz şehir hayatına alışmış ve pratik alternatiflere ihtiyacı olan bireyler için uygulanması oldukça güç bir madde. Çünkü gerek konserve besinler, gerek güvenilir markaların ürettiği ambalajlı gıdalar, iş, ev ve sosyal hayat arasında zamana yetişmeye çalışan bizler için bulunmaz bir nimet.
Diyette ekmek ve tahıllı gıdalara hiç yer verilmemesi ve proteinli gıdaların fazla olması da diyeti uygulamak isteyenlerin, diyetin devamlılığını sağlamakta zorlanabilecekleri bir diğer nokta. Her ne kadar işlenmiş ve yüksek miktarda katkı maddesi içeren gıdaların tüketiminin mümkün olduğunca az olması gerektiğine inansam da, sağlıklı bir şekilde kilo vermek ve bu kiloyu hayat boyu korumak için diyette mutlaka karbonhidratların yeri olması gerektiğine inanıyorum. Özellikle sinir sistemi üzerinde etkili B vitamini kaynağı olan esmer pirinç, kepekli makarna, kinoa, karabuğday ve tahıllı ekmekler sağlığınız için mutlaka beslenme düzeninizde yer almalı.
Diyette et ve et ürünleri tüketiminde herhangi bir sınırlama olmaması ve protein içeriğinin bu kadar yüksek olması, diyetin uzun süreli kullanımında böbrek hastalıkları, şeker hastalığı, sinir sistemi hastalıkları ve hayvansal kaynaklardan gelen yüksek yağlı tüketime bağlı olarak kalp ve damar hastalıklarına sebep olabilir. Bu yüzden diyette mutlaka her besin öğesinden yeterli ve uygun miktarda tüketilmelidir.
Özetle taş devri diyeti, genel anlamda incelendiğinde özellikle şehir insanının kolay uygulayabileceği bir diyet programı değil. Diyetin, doğal ürünlerin tüketimine ve rafine gıdaların kısıtlanmasına yönlendirmesi genel sağlığa pozitif etkisi olan oldukça önemli bir özellik. Ancak diyetteki besin öğelerinin dengeli olmayan dağılımı; diyetin uzun vadede uygulanmasını zorlaştıran ve ileride bir takım hastalıklarla karşılaşmaya sebep olabilecek bir dezavantaj. Bu yüzden bu diyeti özellikle herhangi bir metabolik hastalığa sahip olanların (diyabet) hastalığı, böbrek hastalığı, kalp-damar hastalığı, vb.), hamile veya emziren kadınların, ergenlik dönemindeki gençlerin ve çocukların kesinlikle uygulamamaları gerektikleri kanısındayım. Sağlıklı kilo vermek ve bu kiloyu hayatınız boyunca korumak istiyorsanız bir diyetisyene danışarak, dengeli bir besin dağılımına sahip ve kendi hayat tarzınıza uygun bir beslenme programı uygulamanızı öneririm.
Paylaş