Paylaş
Günümüzde sınavlar tüm öğrencilerinin her yaş diliminde maruz kaldığı bir problem halinde iken, ‘’sınav kaygısına’’ aileler ile birlikte yoğun bir kaçış istediği ile neler yapılması ve yapılmaması gerektiği konusunda derin bir arayış mevcuttur. Aslında sınav kaygısı bir kar tanesi iken, çevrenin sorgulamaları, ailelerin baskıları, Everest’te ikamet eden hedefler ile bir çığ gibi büyüyerek çocukların altında kaldığı bir felakete dönüşür. Öncellikle bilinmesi gereken asıl sınav kaygısını hiç hissetmeyen çocuk için kaygılanmak gerektiğidir. Duygular doğuştan geldiği gibi korku ve kaygı da doğamızın bir parçasıdır hele ki hayatınıza yön verecek durumlarda bu duyguları hissetmek kadar olağan bir durum yoktur. Fakat kaygı sizi tüketmeye başladığında, fizyolojik belirtiler kontrol edilemez hale geldiğinde, hayat akışınız bozulduğunda bir alarm verilmiştir: Kaygı dozunuza dikkat!
Sağlıklı kaygı düzeyi yok olmuş olan kaygı değildir, ortalama düzeyde var olan kaygı düzeyidir. Kaygıyı aşırı düzeyde hissetmek bir problem olduğu gibi, kaygı hissetmemek de bir sorundur. Toplumumuzda sık söz edilen “Çok çalışsaydın heyecanlanmazdın” gibi söylemler işlevsizdir, çok çalışmak kaygı azaltmaya etki etmeyen geleneksel söylemlerdendir. Çünkü derslerine çok çalışan, çok başarılı olan öğrenciler de kaygılanabilir; çalışmayan başarısız olan öğrenciler de kaygılanabilir. Farkları ise kaygılarının altında yatan farklı dinamiklerdir. Her çocuğun sınav kaygısı nedeni farklıdır. Kimisi emeklerinin karşılığını alamamak, aile baskısı görmek, arkadaşından iyi olamamak gibi korkuları içinde biriktirirken kimi çocuk da geleceği için kaygı duyabilir ya da geçmişindeki başarısızlıklarını genelleyerek kendini kaygılandırabilir.
Sınav kaygısı duyulması normalken, sınav kaygı dozu ayarları için bazı öneriler şöyle sıralanabilir:
• En büyük etken olan aileler, çocuklarınızı komşu çocuğunun başarısıyla ya da akrabanızın çocuğunun başarısızlığı ile kıyaslamayın. Çocuklarınız yarış atı değildir. Başarı ya da başarısızlık kavramını, bir başkasını geçmek ya da geçememek olarak algılayıp öğrenmemelidirler.
• Çocuklarınıza hedef koymasını öğretirken öncelikle kendi istediğiniz hedefleri aşılamadığınızdan emin olun, ebeveynlerin gerçekleştiremediği hayalleri, çocukların kendi istekleri ile karışmamalıdır.
• Hedef belirlerken gerçekçi olmak, ulaşılabilecek hedefleri belirlemek en önemli bir diğer etkendir. Ulaşabileceğiniz hedefleri belirlemek, ders çalışmanın anlam kazanmasına ve istikrarına yol açacaktır. Aksi halde ideallerin gerçek ile örtüşmemesi, çok uçlarda belirlenen hedefler, sınav kaygısı dışında başka birçok soruna yol açabilir.
• Her sınavın, ne ilk sınav ne de son sınav olmadığını hem aileler hem de çocukların bilincinde olması gerekir. Bu yüzden çocuklara baskı yapmamak, sınavı kötü geçerse hayatının sonu olacağı ya da artık sevilmeyeceği izlenimlerine dikkat etmek gerekir.
• “Sınavın iyi geçerse…” diye başlayan cümleler çocuğu başarısı doğrultusunda sevildiğini hissettirecektir. Çocuklarınızı tabii ki ödüllendirin fakat sınavı iyi geçtiği için değil, bir emek ve çaba harcadığı için ödülü hak etmiş olması koşulsuz olan sevginizi zedelemeyecektir.
• Öğrenciler için ise özellikle sınav dönemlerinde beslenme ve uyku düzeni oldukça önemlidir. Olumsuz düşünceler, olumsuz duyguların habercisidir. Kalıplaşmış ve kaygıyı tetikleyen içsel konuşmalarınıza dikkat edin, onları olumlu cümlelere çevirerek kendinizle konuşmaya devam edin. Nefes ve kas egzersizlerini öğrenin ve uygulayın. Eğer sınav kaygınız ile baş edemiyorsanız bir uzmandan yardım almaya çekinmeyin.
[fotogaleri=1941]
Paylaş