Paylaş
Çocuğun doğumundan sonra ise gerek kitaplarda gerekse kendi ebeveynlerinde gördükleri yöntemleri çocuk üzerinde uygulamaya başlarlar. Nadir durumlar dışında ebeveynlerin önceliği çocukları olmakta ve her şeyi dünyaya getirdikleri çocuğun iyiliği için yapmaktadırlar. En iyi bezi almak, en pahalı en güzel oyuncakları almak, en kaliteli biberonu almak, en iyi kreşe göndermek, en iyi davranışları kazandırmak, en iyi mesleği seçmesini sağlamak…
Yaşla birlikte artan gereksinimler doğrultusunda bu listeyi uzatmak mümkün. Biz burada ebeveynlerin amacı üzerine odaklanırsak tüm davranışlarının çocukları için mükemmeli isteme çerçevesinde toplandığını görürüz. Peki, amacımız çocuklarımız için en iyisini isteyip her detayı düşünmekken sonuçta nelerle karşılaşabiliyoruz?
Şimdi bazı senaryolar üzerinden amaç ve sonucun nasıl farklı olabileceğini inceleyelim.
Her ebeveynin çocuğu, o ebeveyn için eşi benzeri olmayan niteliktedir. Dolayısıyla anne babalar çocuklarının onlara bağımlı olduğu düşüncesiyle, çocukların yapabilecekleri birçok şeyi onların yerine kendileri yaparlar. Burada amaç iyi anne baba olmaktır ancak çocuğun kazanması gereken becerilerin doğal sürecinde kazanılamaması sonucuyla karşılaşma olasılığı oldukça yüksektir.
Bunun dışında dışarıdan gelen bazı basit tehlikelere karşı çocuk yerine mücadele edip, çocuğun ileride karşılaşabileceği sorunlara kendi başına çözüm getirebilme konusunda yeterliliği de engellenebilir. Aşırı korumak ve kollamak temel ebeveynlik görevlerinden biri olarak görülse de çocuğun kişilik gelişimi ve özgüveni üzerinde olumsuz etkileri olabileceği açıktır. Temelde önemli olan çocuğa yapabileceği beceriler, çözebileceği problemler konusunda fırsat tanımak ve cesaretlendirmektir.
Bu başarı genellikle akademik başarıyı içerir ve çocuk okula başladığı andan itibaren genellikle onun için iyi olacağı düşünülen mesleğe yönlendirilmeye çalışılır. Özellikle eğitim konusunda anne babalar üstün bir çaba gösterirler. Çünkü çocuklarının güzel bir gelecek kazanması ancak akademik başarı sonucu gelen güzel bir meslekle mümkündür.
Bu doğrultuda çocuklarının sürekli başarılı olmasını isterler ve başarısızlıklarında ya da dikkatlerini ders dışında bir aktiviteye yönlendirdiklerinde farklı tepkiler gösterebilirler. Bazı ebeveynler böyle bir durumda çocuğa kızmakta, çocuğu kınamakta, aşağılamakta, “Sen adam olmazsın, tembelsin.” gibi ağır sözler söylemekte ve ancak bu şekilde çocuğun derslerine gereken özeni göstereceğini düşünmektedir. Bunun dışında sınıfın en çalışkan çocuğuyla kıyaslayan, çocuğa kendini değersiz hissettiren ya da tehdit eden tutumlarla da karşılaşılmaktadır. Burada yine amacı sorguladığımızda ebeveynlerin çocuklarının iyiliği için bu davranışlarda bulunduğunu söyleyebiliriz ancak çocuklar üzerinde ağır sonuçlar doğurabileceği gerçeği de yadsınamaz. Çocuğun akademik başarısızlığı, dikkat dağınıklığı gibi olumsuz davranışları cezalandırılarak değil, olumlu davranış pekiştirilerek aşılabilir. Çocuğa her koşulda onu sevdiğimizi ancak bazı davranışlarından rahatsız olduğumuzu açıkladığımızda davranışı değiştirmek için bizimle işbirliğine daha açık hale gelecek ve sevilmeme hissi sonucu agresyon göstermeyecektir.
Bir başka dikkat edilmesi gereken nokta da çocukları için en iyi koşulları sağlamak adına çalışan ebeveynlerin iş yorgunluğu, iş yerlerinde yaşanan problemler sonucunda çocuklarıyla çok fazla ilgilenememesi, gerekli sevgiyi gösterememesi, duygusal ve sosyal tepkilerinin yetersizliğidir. Okulda yaşanan herhangi bir olayı, bir başarısını, arkadaşıyla yaşadığı bir problemini ebeveyniyle paylaşmak isteyen çocuk; karşısında onu dinlemeye istekli bir anne ya da baba görmek ister. Ancak ebeveyn yorgunsa çocuğa istediği tepkileri verememekte ve sürekli hale geldiğinde çocuk da daha az paylaşımda bulunmaya başlamaktadır. Anne ya da babanın amacı burada çocuğuna refah içinde bir yaşam sağlamakken, bu amaç aynı zamanda duygusal olarak çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi olumsuz bir sonuç doğurabilir. Dolayısıyla ebeveynlerin çocuklarına kaliteli zaman ayırabilmeleri de çocukların fizyolojik ihtiyaçları kadar önemli bir ihtiyaçtır.
Sonuç olarak, amaçlarımızı çocuğun yüksek yararına göre şekillendirirken duygusal ve psikolojik olarak zarar görmemelerini de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Aksi takdirde çocuk ebeveynleri tarafından anlaşılmadığını, sevilmediğini ve aslında istenmediğini düşünebilir. Bu durumda da bazı çocuklarda akademik başarısızlık, dikkat dağınıklığı, duygusal tutarsızlıklar, güven duygusunun kaybı, ruhsal gerginlik, depresyon, içe kapanıklık, düşük benlik saygısı ve aileden uzaklaşma sonuçlarıyla karşılaşılabilmektedir. Bu sonuçlarla karşılaşmamak adına çocukla empati kurabilmeli, çocuğu her durumda kabul ettiğimizi hissettirmeli, her ne olursa olsun ona sevgimizin azalmayacağını ifade etmeli ve amaçlarımızı çocuğun duygusal iyilik halini de düşünerek belirlemeliyiz.
"Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir."
M. Kemal ATATÜRK
Paylaş