Paylaş
Konuyu hoşgörü, yardımseverlik veya paylaşım kavramları üzerinden ele alacak olursak ilkokul çağındaki bir çocuğun evrensel bir değere sahip olamaması, önce aileyi ardından okulu sorgulamamızı gerektirmez mi? Peki okullarda değerler eğitimi adı altında kimi etkinlik ve derslere katılan çocuk, evde ailesinden, okulda öğretmenlerinden, öğrenilen şeylerin gerçek hayattaki somut karşılığını göremediği zaman, ahlak değerlerinin çelişkilerden meydana geldiğine inanmaz mı?
Ders içeriklerinin ve değerler eğitimi çalışmalarının, hayat boyu öğrenmeyi kalıcı kılması ve özellikle öğrendiklerini kullanabilmesini nasıl aktif hale getiririz’in cevabı, okul ders müfredatı içerisinde anaokulu sürecinden başlayan bir karakter kazanma eğitimini var etmemizi ve eğitim politikası içine harmanlamamızı gerektirmez mi?
Her sorunun cevabını kitaplarda katı kurallar ve maddeler içerisinde aradığımız müddetçe başta kendi çocuklarımızı ardından öğrencilerimizin değişimlerini ne yazık ki kaçırmaktayız. Her çocuk özeldir inancını benimsemiş bir eğitimci isek, herkese uygun tek program olduğunu bilincini taşımamız tezatlık oluşturmaktadır.
Çocuklar ile çalışmak sınırsız ve kalıpsız düşünmeyi gerektirir. Kalıpsızlık ise dayatılan öğretilerin ötesini görmek, ötesine geçmeye cesaret ederek elde edilir. 1 oda, 1 masa ve 3 sandalyenin, kağıtların dosyaların içerisinde, mesai saatinin dolmasını beklemek, aldığı teorik eğitimin pratikte bir ömür boyu işine yarayacağını ummak hiç kimse için kabul edilebilir değildir. Öğretmenlerin kendi içlerindeki idealizm ve öğretmen liderliği becerilerinin, açık fikirli ve özgürce kazanım odaklı çalışmalarının zamanı geldi de geçiyor.
Mevlana’nın da dediği gibi, “Dün dünde kaldı, bugün yeni şeyler söylemek zamanı.” Yeni nesil çocuklara dün bilinen yöntemler çerçevesinde yaklaşmak, katı normlar ile çember dışına çıkamamak önce mesleğimizi ardından çocuklarımızdaki değişimleri yakalayamayışlarımızın sebebi olabilir.
Rehber öğretmenler için alternatif bir yaklaşım olan kazanım odaklı felsefe etkinliklerinin, anaokulları, ilkokullar ve ortaokullar için amaca yönelik yapılandırılması ile rehberlik birimini yeni ve işlevsel bir sürece girecektir. Çocuklar, psikolojik ve gelişimsel alt yapısı amaca yönelik hazırlanmış bu alternatif yöntem içerisinde, bir rehberlik görüşmesinden ziyade sohbet ortamında kendini bulacaktır. Felsefe denince ilk akla gelen, antik çağ, filozoflar, kuramlar, -izm’ler olmamalıdır. Felsefe, çocuklara doğru düşünmenin yanında, dayatılanın sorgulanmasına, sorgularken korkmamasına ve özgür hissetmesine de yardımcı olacaktır. Çocuklar, bir konu üzerinde tartışırken kendi hayatlarından bolca örnek vermekte, ailevi ve kişisel süreçlerine değinmektedirler. Aynı zamanda, akranlara göre üstün potansiyelli kimi çocuklar ve çoklu zeka kuramından varoluşsal zekası yüksek olan çocuklar için bu bir iletişim aracı olarak yeniden tasarlanmalıdır.
Okul rehberlik birimleri için alternatif yaklaşım olarak felsefe çalışmalarına başlamak için gerekli en önemli detaylar, kalıpsız düşünmeyi içselleştirmiş, felsefe etkinliği yapabilmek içine ne bir gruba ne katı normlara ihtiyaç duyan bir öğretmendir. Sınırları olan her şeyin sistematik tekrarlandığı müddetçe zihnin doğasına ters düşeceği bilinmelidir. Sınırları olan yerde Felsefe olamayacağı gibi çemberin dışında düşünen çocukları bir çembere hapsetmek de yeni nesil iletişimsizlik olarak anılacaktır.
Paylaş