Çocukların okula adaptasyon sorunu

İzolasyon dönemi dünyanın pek çok yerindeki çocuklar ve ebeveynler için bir hayli zorlu geçti. Ülkemizde de bu dönemin sıkıntılarını hem ekonomik hem sağlık hem de eğitim alanındaki yüzleşmelerimiz ile yaşamış olduk.

Haberin Devamı

Çocuklarda bu sürecin fiziksel ve zihinsel sorunlara yol açtığını görmekteyiz. Yakın zamanda, İtalya’da yapılan ebeveyn temelli anket çalışmasında çocukların yaklaşık %86’sının duygularını ifade edebilmede zorluklar, davranışlarında konsantrasyon bozukluğu, agresiflik, huzursuzluk, kaygı bozuklukları gibi sorunların meydana geldiği sonucuna ulaşılmıştır.

Yaşadığımız stresli dönemi ve durumları değerlendirme, bu durumlar karşısındaki tepkilerimizi bilişsel ve duygusal gelişmişlik düzeylerimize göre yönetiriz. Çocukların verdikleri tepkiler ve tutumları yaşlarına, kültürel çevrelerine, psikolojik işlevlerine, cinsiyetlerine göre değişebileceği gibi en güvendikleri yetişkinlerle olan yakın duygusal ilişkileri onları fazlasıyla etkiler. Değişkenliği ve belirsizliği yönetmek, uyum sağlamamak için ise başka çıkma stratejilerini kullanır. Bu kavramın dayanıklılık kavramı ile yakın ilgisi bulunmaktadır. Zorlu süreçlerin ardından, sorunu tanıyan ve doğru savunma mekanizması geliştirerek dirençle ayakta kalmasına vesile olan dayanıklılıktır.

Haberin Devamı

Çocuklar okula adapte olmakta güçlük çekebilir hatta direnebilirler. Bazen ise okul moduna girmek hem aileler hem de çocuklar için hayli zorlayıcı bir hal alabilir. Çocukların pandemi sebebiyle içinde bulundukları krize karşı stresle baş etme stratejileri farklılıklar gösterebilir. Bu durum karşısındaki tavır, destekleyici, ben dilini içeren ve çocuğa yönelik olmalıdır. Duygularını ifade etmesine yardımcı olunmalı, güven duyması konusunda açık fikirli bir yol izlenmelidir. Stres ve beraberinde yaşanan olumsuz duyguların (sinir, kaygı, yalnızlık hissi, korku vb.) pek çok insan tarafından yaşandığı ve normal olduğu özellikle dile getirilmelidir. En önemli detay ise günlük aile rutinleri oluşturmak, çocukları ev işlerine dahil etmektir. Zorlu süreçlerdeki aile dayanışmasının, tüm aile fertleri açısından bağlayıcı bir etkisi olduğu unutulmamalıdır.

Eğitim yönünden adaptasyonda görülen en önemli sıkıntı, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin “Her şey kaldığı yerden devam ediyor/etmeli” düşüncesidir. Bu düşünce çocukların biricikliğine yönelik desteklenmediği gibi, müfredatta yapılan çocuk hazır bulunuşluğundan uzak yüklemeler, telafi dersleri, ağır ve yoğun ev ödevleri çocukları henüz alışamadıkları okul ikliminden uzaklaşmaya, kaygılı ve stresli çocukların duygu durumlarından hasara sebebiyet verecektir. Okulların ilk görevi müfredatı yetiştirmekten önce, çocukların sosyal- duygusal ihtiyaçlarına yönelme, psikolojik yönden destekleme ve bilişsel becerileri dayanıklılık temelinde yeniden inşa etmek olmalıdır. Ancak böyle bir durumda akademik alanda yapılacak yoğun ve tempolu çalışmalar sağlam temeller üzerinde bir anlama kavuşacaktır.

Haberin Devamı

Okul eylem planı içerisinde eğitimciler, çocukların belirsizlik karşısındaki tutumlarını ve uyumlarını kolaylaştırmak adına, duygularını açıkça ifade edebilmesine katkı sağlayacak işlevsel, okul iklimine yönelik ve duygusal aidiyeti destekleyici deneyimlerle desteklendiklerinde, yeni baş etme stratejilerini öğrenen ve hayatına tecrübe eden çocuklar hayat boyu kalıcı bir becerinin de temellerini atmış olacaklar.

    

Yazarın Tüm Yazıları