Paylaş
1972 İstanbul doğumluyum. İlkokuldan sonra İstanbul Devlet Konservatuarı bale bölümüne başladım. Babamın tayini dolayısıyla orta iki ve üçü Ankara Devlet Konservatuarı’nda okudum. Yine babamın tayini dolayısıyla yurt dışına çıktım ve baleyi bırakmak zorunda kaldım. Türkiye’de kalıp baleye devam etseydim dahi o senelerde de niyetim liseyi bitirdikten sonra tiyatro bölümüne geçmekti. Yurt dışından döndükten sonra Beşiktaş Atatürk Anadolu lisesini bitirip İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı tiyatro bölümüne başladım. Aslında sektördeki ilk deneyimim sayın hocam Yıldız Kenter’in de rol aldığı Yaz Evi isimli projede oldu. 1995’te Zeki Alasya’nın yönetmenliğini yaptığı Hastane isimli dizide ilk sürekli rolümü oynadım. Konservatuar yıllarında çok fazla projede yer almadım. 1997'de mezun olduktan sonra birçok projede sürekli ve konuk oyuncu olarak rol aldım.
Ankara Devlet Konservatuarı’nda bale eğitimi aldığım sırada tiyatro bölümündeki büyüklerimizin provalarını izlemeye çok sık gittiğimin farkına vardığımda karar verdim.
Aslında 1999 yılında Kara Melek projesinin ikincisi çekilmeye başlanmıştı orda oldukça önemli bir rol oynuyordum, maalesef proje çok uzun ömürlü olmadı.
“TİYATROYU ÇOK ÖZLEDİM”
Öncelikle herkesi çok yakından ilgilendiren günümüz siyasi olaylarının çok benzerlerinin işleniyor olması ve tabii ki oyuncu kadrosu diye düşünüyorum.
Sonuç itibarı ile ben bir oyuncuyum rolüme en iyi şekilde hazırlanıp en iyi şekilde icra etmeye çalışıyorum ancak değerli yapımcılarımız, senaristlerimiz ve yönetmenimiz için günümüzde cesaret isteyen bir iş olduğu da muhakkak.
Savcı karakteri, devletten bağımsız ama devlet içinde etkinlik kurmaya çalışan bir yapının, yargı içindeki adamı olarak konumlanmış durumda. Hırslı, öz güveni yüksek, cesur ve biraz da şöhret peşinde diyebiliriz. Aslında o da herkes gibi yaptığı her şeyin vatan ve milletin yararı için olduğunu düşünüyor.
Yazın çekimlerini tamamladığımız Sayın Ömer Vargı’nın ‘İnşaat 2’ sinema projesinde rol aldım, 7 Kasım’da vizyona girecek, heyecanla bekliyoruz. Dizi ve tiyatronun bir arada yürümesi çok zor, dolayısıyla bu sezon maalesef tiyatro yapamıyorum. Ancak ilk fırsatta tiyatro yapacağım çünkü çok özledim.
“EŞİM VE BEN KIZIMIZA AŞIĞIZ”
Anne, baba ve abladan oluşan bir çekirdek ailede büyüdüm. Birbirimize hep çok bağlıydık ve Allah hepsine uzun ömürler versin, hala da öyleyiz. Aramızda büyük bir sevgi ve saygı var. Akrabalarımızla da sık sık görüşür, çok eğlenceli zamanlar geçirirdik. Hayatta olanlarla halen görüşüyor ve bağımızı daima koruyoruz. Aile olmanın keyfini ve önemini çok iyi bilirim.
2000 senesinden bu yana Nurkan Törün ile evliyim ve dört yaşında dünyalar güzeli Delfin isimli bir kızımız var. Ona aşığız. Eşimin de aile bağları bizimkine çok benzediği için hep beraber gayet mutlu ve huzurlu bir hayat sürüyor kızımıza da bunu aşılamaya çalışıyoruz.
Ben işimi çok seviyorum, kızımın da severek yapacağı bir mesleğinin olmasını isterim. Zamanı geldiğinde tercihini oyunculuktan yana kullanacaksa tabii ki ikimiz için de paylaşımlarımız, diğer mesleklere göre çok daha avantajlı ve keyifli olur. Delfin daha dört buçuk yaşında, eğilimleri farklılık gösteriyor olsa da yoğunlukla aldığımız sinyaller sanatın bir dalını seçeceği doğrultuda şimdilik.
“SAYIN SAVCIM DİYE HİTAP ETMELERİ HOŞUMA GİDİYOR”
Beni televizyonda gördüğü zaman genel tavrının tersine çok daha sakin ve sessiz oluyor, sessizce izlemeyi tercih ediyor. Bugüne kadar hiç şaşkınlık göstermedi açıkçası ama her seferinde yüzünde farklı bir tebessüm oluşuyor.
Tepkiler genelde olumlu yönde, ancak insanlarda iyiyi kötüyü net bir şekilde ayrıştırmak gibi bir eğilim var ve dolayısıyla en çok karşılaştığım tepki iyi misiniz kötü müsünüz anlayamadık oluyor. Ben de zamanla her şey netleşecek diyorum. Çoğunlukla sayın savcım diye hitap etmeleri hoşuma gitmiyor da değil.
Değerli paylaşımları ve içten cevaplarından dolayı Emre Törün’e çok teşekkür ederiz.
Paylaş