Paylaş
Diş hassasiyeti, dişlerde keskin, geçici ağrı ya da sızıya neden olan ve çok sık rastlanan bir sorundur. Genç-yaşlı, kadın-erkek hepimizin zaman zaman yaşadığımız diş hassasiyetini, çoğunlukla soğuk, sıcak, tatlı ya da ekşi bir şey yiyip içtiğimizde, bazen soğuk havalarda ağızdan nefes aldığımızda hissederiz. Diş hassasiyeti, rahatsız edici ve acı verici olmasının yanı sıra, ağız ve diş sağlığıyla ilgili önemli sorunların habercisi olabileceğinden dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur. Ancak bu konuya gerekli önemi vermez ve çoğu zaman kendiliğinden geçmesini bekleyerek ihmal ederiz. Diş hassasiyeti zaman içinde geçmediği gibi, altta yatan sorunun ilerlemesiyle ağız ve diş sağlığımız açısından daha önemli sorunlar ortaya çıkabilir.
Diş minesi insan vücudunun en sert maddesi olmasına karşın aynı ölçüde dayanıklı değildir. Ağız içindeki bakteriler ve asidik ortam başta olmak üzere birçok nedenle aşınıp zarar görebilir. Diş minesinin aşınması sonucunda alttaki dentin tabakasındaki kanallar vasıtasıyla ( dentin tübülleri ) canlı doku pulpaya ( sinir tabakası) ısı iletimi olur. Ve sinirler hassasiyet kazanır. Diş hassasiyeti herkeste görülebilecek bir sorun olmasına karşın, dişlerin canlı dokusunun en geniş olduğu 25-35 yaş arasındaki kişilerde çok daha sık yaşanır. Zamanla yaş arttıkça canlı doku pulpa küçülür, kemik doku ( dentin ) kalınlaşır. Hassasiyet azalır.Dişlerde hassasiyet oluşturan pek çok faktör vardır. Bu faktörleri şöyle sıralayabiliriz:
Gereken ilk şey ağız ve diş temizliğine özen gösterilmesidir. Ağız ve diş sağlığı için dişlerin günde iki kez, orta yumuşaklıkta diş fırçası ile fırçalanması ve günde bir kez diş ipiyle temizlenmesi gereklidir. Dişlerin çok sert ve hızlı bir şekilde fırçalanmaması ve dişle sert şeylerin koparılmaması ya da çiğnenmemesi de alınması gereken öncelikli önlemlerdir. Hassas dişler için üretilen florür içerikli diş macunlarının düzenli olarak kullanılması dişlerin daha az hassas hale gelmesine yardımcı olacaktır. Hassasiyetin yoğun olduğu durumlarda gece yatmadan önce bu macunu parmağınızla hassas bölge üzerine ince bir tabaka halinde sürülebilirsiniz.
Gazlı içecekler, yüksek şeker içeren yiyecek ve içecekler zamanla diş minesine hasar verdiğinden bu gıdaları tükettikten sonra ağzın suyla çalkalanması etkilerini en aza indirmeyi sağlayacaktır. Ağzı çalkaladıktan sonra bir parça peynir ya da süt tüketilmesi ağız içindeki asit-baz dengesinin sağlanmasına yardımcı olur. Asitli içeceklerin dişlerle temasını azaltmak için pipet kullanılarak içilmesi de alınabilecek önlemler arasındadır. Asitli yiyecek ya da içecek tükettikten hemen sonra dişlerin fırçalanması sakıncalı olabilir çünkü asit diş minesini yumuşattığı için fırçalama sırasında minenin zarar görmesi söz konusudur.
Kendinizin uygulayacağı bu yollara rağmen hassasiyetin sürmesi durumunda diş hekiminin müdahalesi gerekecektir. Diş minesinin hasar gördüğü durumlarda, mineyi güçlendirmek ve ağrıyı azaltmak için dişlerin hassas bölgelerine diş hekimi tarafından florlu jeller uygulanır. Diş kökünün diş eti dokusu kaybettiği durumlarda ağızda başka bir yerden alınan küçük bir miktar diş eti dokusu bu bölgeye yapıştırılarak açıkta kalan diş kökü kapatılıp hassasiyet giderilir. İltihaplı çürükler ya da diş eti hastalıkları için antibiyotik kullanılması ya da cerrahi müdahale gerekebilir. Diş çürümelerinde dolgu ve kanal tedavisi yapılır. Diş kırılmaları ve çatlakları dolgu ve restorasyon maddeleriyle onarılır. Ayrıca diş sıkma sorununun çözümünde ağız içi aparatları ve çeşitli kas gevşetici ilaçlar kullanılır. Bu sorunun giderilmesi için stres terapisi ve ek ilaç tedavileri de gerekebilir.
Altı ayda bir düzenli olarak diş hekimi kontrolü ile diş sorunlarının saptanması ve giderilmesi, tartar, plak ve diş taşlarının temizlenmesi, diş hassasiyeti oluşumunu önleyerek ağız sağlığınızın sürekliliğini sağlayacaktır.
Paylaş