Paylaş
Ağız; beslenme, tat alma, konuşma işlevlerini yerine getiren organımızdır. Ağız boşluğu aynı zamanda çok sayıda hastalığa ait lezyonların görüldüğü bir bölgedir. Kanserden tiroid hastalıklarına, diyabetten sfilize kadar pek çok hastalık detaylı bir ağız muayenesi ile tespit edilebilir. Çoğu zaman basite aldığımız ağız yaraları ve diş eti iltihapları ciddi ölümcül hastalıkların erken tanısında hayati öneme sahip olabilmektedir.
Diş çürükleri ve diş eti hastalıklarından sonra ağız içerisinde en çok görülen hastalık ''ağız yaraları'' diye adlandırabileceğimiz oluşumlardır. Ağız yaraları, ağız içerisinde derin veya yüzeysel doku kaybına neden olan çoğu ağrılı ve sızılı belirtilerdir ve hepsinin de ciddi hastalıkların belirtileri olarak dikkate alınmaları gerekir. Ağız içerisindeki derin yaralar özellikle ağız içi kanserlerini düşündürmelidir. Genellikle daha önceden var olan kırmızı veya beyaz belirtiler üzerinden çıkarlar ve hızla yayılırlar.
"Aft", ''ağız yarası'' sözcüğünün en çok kullanıldığı hastalıktır. Etrafı kırmızı, ortası sarımsı yara şeklinde olup, aniden ortaya çıkar ve 8 - 10 günde geçerler. Başlıca nedeni stres olan aft, vücudun dirençsiz kaldığı zamanlarda daha sık ortaya çıkar. Kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülür. Isırma, çarpma veya ağız içi operasyonlarından sonra da oluşabilir. Ağrılı olan hastalık, birden fazla sayıda ve sık yineleyerek seyrettiğinde çok rahatsız edici olabilir. Ayrıca çok sık yineleyen aftlar Behçet hastalığının da belirtisi olabilmektedir.
Aftlar kadar sık görülen bir diğer patoloji, daha ağrılı ve enfekte özelliğe sahip olan uçuklardır. Virüs kaynaklı oluşumlardır. İçi sıvı dolu ağrılı kabarcıklar halinde, ağız içinde, dışında hatta yüzün başka bölgelerinde de çıkabilir. Bu yaralara Herpes Simplex virüsü sebep olur. Bu virüs, kişinin vücuduna bulaşıp uçuğu meydana getirdikten sonra, uçuk tedavi edilse dahi vücutta bekleyebilir. Vücudun direnci azaldığı an sinsice bekleyen bu virüs, aktif hale geçer ve yeniden uçuk oluşturur. Genellikle aynı yerde çıkma eğilimine sahiptir. Direncin düşmesi sonucu tekrar başlama eğilimi gösteren uçukların oluşmasında diğer yardımcı faktörler de güneş ışınları ve hormonsal düzensizliklerdir.
Uçuk, çok hızlı yayılabilen ve başka insanlara da bulaşabilen bir hastalıktır. Bulaşma riskinin en yoğun olduğu dönem yaranın patladıktan sonraki dönemdir. Uçuk çıkaran kişinin özellikle uçuk bölgesine temas eden kişisel eşyalarının, sağlıklı kişiler tarafından kullanılmamasına özen göstermek gerekir. Uçuğu sıkmak, oynamak gibi davranışlar oldukça yanlıştır. Uçuğu çıkaran kişinin sıklıkla ellerini bol sabunlu su ile yıkaması hastalığın tedavisi ve yeni bir uçuk oluşumunun önlenmesi açısından oldukça önemlidir. Tedavide antiviral kremler ya da oral ilaçlar hekim tarafından önerilir.
Ağız içerisinde beyaz leke şeklinde görülen birçok hastalık vardır ve birbirleriyle karışma olasılıkları da çok fazladır. Ağız içi beyazlıkları arasında en iyi tanınanı ''pamukçuk'' adı verilen mantar hastalığıdır. Beyaz, peynirimsi veya süt kesiği gibi parçacıklar halinde ve yapışık olarak, tüm ağız içinde bulunabilirler ve silmeyle, biraz zorlansa da, çıkabilirler. Maya mantarları (kandida) ile oluşan hastalık; genellikle direnci küçük kimselerde, bebekler, yaşlılar, kanser tedavisi veya benzeri tedaviler görenlerde sık görülür. Günümüzde çok iyi etkili ilaçlar olduğu için tedavisi kolaydır. Bir diğer beyaz belirti türü, sertçe ve alt dokulara yapışık, net sınırlı ve porselen beyazı olan ve silmeyle de çıkmayan leke veya kabartılardır. ''Lökoplazi'’ adı verilen bu hastalığın, %10 - 15 oranında ağız içi kanserine dönme olasılığı vardır ve çok sigara içilmesi bu olasılığı arttırır ve gelişim sürecini hızlandırır. Nedenleri arasında en çok görülenler olarak; iyi oturmamış protezler veya eksik dişlerden dolayı diş etlerinde oluşan sürekli zedelenme, tütün çiğneme, çok sıcak yeme ve içme sayılabilir. En az tanınan ve aksine sıkça görülen, beyaz lekeli bir hastalık da; Liken Planus adını verdiğimiz hastalıktır. Liken planus, dilde, yanaklarda, damak ve dudaklarda beyaz, ağımsı, ağacımsı görüntüler yapar, bazen yanma ve sızlama da eklenebilir. Bu hastalık, bazen, daha önce sözünü ettiğimiz, ''lökoplazi'' adlı hastalığa dönüşebilir, sigara içimi ve zedelenmeler, bu dönüşümü hızlandırır.
Ağız kanserleri çoğunlukla 45 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve erkeklerde oluşma olasılığı kadınlara oranla 2 kat fazladır. Görüldüğü yerler ise sıklıkla; dil, ağız tabanı, dil köküne yakın yumuşak damak alanları, dudaklar ve dişetleridir. Ağız kanserlerinin kesin nedeni tam olarak bilinmez. Bununla beraber, tütün ürünleri, alkol, bazı besinlerdeki kanserojen maddeler ve özellikle ağız dışı bölgelerde (dudak gibi) fazla güneş ışığına maruz kalınması gibi faktörlerin kanser riskini artırdığı bilinmektedir. Genetik yatkınlık da ağız kanserleri için risk faktörleri arasındadır.
Alt veya üst çenede meydana gelen şişlikler ve bunun sonucu mevcut protez uyumunun bozulması, ağız kanserinin belirtileri arasında yer alır.
Ağız kanseri lezyonları başlangıç döneminde ağrısızdır ve bu nedenle de ihmal edilebilirler. Ağız kanserleri erken dönemde teşhis edilerek tedavi sağlanmazsa yayılarak sürekli ağrı, fonksiyon kaybı, tedavi sonrası düzeltilmesi mümkün olmayan yüz ve ağız deformiteleri, hatta ölümlere neden olabilir. Diş hekimine düzenli aralıklarla gidilmesi ağız kanserlerinin erken dönemde yakalanması açısından çok önemlidir.
Ağız kanseri riski bazı önlemler alınarak azaltılabilir. Bu önlemler arasında;
Paylaş