Paylaş
Prematüre bebekler yoğun bakım ünitesinden taburcu edildikten sonra ilk olarak 7-10 gün sonra kontrol edilmelidirler. Bu ilk kontrol bebeğin ev ortamına uyumunu, büyümesini, beslenmesini, ailenin bebeğin bakımı konusundaki performansını değerlendirme açısından çok önemlidir. Prematüre bir bebeğin uzun süreli izleminde bebek öncelikle genel sağlığı, büyümesi, beslenmesi ve aşı uygulamaları açısından izlenmelidir. Bunun yanında nörolojik durum, görme - işitme, davranış, konuşma/lisan/sözcük kapasitesi, fonksiyonel kapasitesi belirli zamanlarda yaşına göre değerlendirilmeli ve okul öncesi döneme hazırlanmalıdır.
Bu ilk kontrolden sonra değerlendirme dönemleri düzeltilmiş yaşa göre belirlenmelidir. Düzeltilmiş yaş, bebeğin gebelik yaşının (hafta olarak) 40 haftadan çıkarılması ile elde edilen farkın doğumdan sonra geçen süreden çıkarılması ile hesaplanır. Örneğin; gebelik yaşı 32 hafta olan yani ( 40-32= 8 hafta erken doğmuş bir bebeğin doğumdan 3 ay sonra (12 haftalıkken) düzeltilmiş yaşı (12-8=4 hafta) yani bir aydır. Bir aylık zamanında doğmuş bir bebekle aynı yaştadır. Üç yaşından sonra düzeltilmiş yaşın kullanılmasına gerek yoktur.
Gebelik yaşları ve doğum ağırlıkları ne olursa olsun, intraventriküler (beyin boşluklarına) kanama veya ilerleyici nörolojik bulguları olmayan prematüre bebekler durumları uygunsa zamanında doğan bebeklerde olduğu gibi iki aylık oldukları zaman aşıları yapılabilir. Bebek iki aylık olduğu zaman genel durumu iyi ise difteri, boğmaca, tetanoz (DBT) ve Hemofilus influenza tip B (Hib) ve Pnömokok aşılarına başlanabilir. Boğmaca aşısı asellüler olmalıdır.
Poliyo aşısı inaktive olanı yani enjeksiyon şeklinde olanı tercih edilmeli, oral poliyo aşısından kaçınılmalıdır. Hepatit B aşısı 2000 gram altında olan bebeklere 1 aylık olunca yapılmalıdır. BCG aşısı (verem) bebeğin ağırlığı 3000 gram üzerine çıkınca yapılmalıdır. Prematüre bebeklerin derileri ince olduğu ve BCG aşısının deri içine enjeksiyonu zor olur.
Prematüre bebeklerin gelişimsel yönden risk altında olduğu her zaman hatırlanmalıdır. “Zayıf doğduğu için biraz geç yürüyebilir” gibi kanaatlere varılmadan önce mutlaka gelişimde bir gerilik olup olmadığı normallerle karşılaştırılmalıdır. Bu çocukların zamanında doğmuş olanlardan farklılıkları ilk altı yaşta gözlenebilmektedir. Gelişimsel yönden risk altında oldukları bilinen bu bebekler, erken ve sık izleme alınmalıdır. İzlemde standart tarama testleri tercih edilmeli, gelişimsel yaş kronolojik yaşa göre düzeltilerek o yaşın normalleri ile karşılaştırılmalıdır. Gelişme geriliği ortaya çıkmadan da, bu bebekler taburcu edilirken fiziksel ve zihinsel uyaranlardan zenginleştirilmiş bir ortam tarif edilmeli. Ayda bir yapılan kontrollerde kilo alma, retinopati (göz dibi gelişimi), işitme gibi özelliklerin yanı sıra mutlaka mental-motor gelişim basamakları da değerlendirilmelidir.
Ebeveynle erken ve yoğun iletişim sağlamak, dokunsal, ritmik, görsel, işitsel uyaranlardan zengin bir çevre sağlamak, uygun yatış biçimi tarif etmek nörolojik gelişimi etkiler. Gelişim basamakları normal gözüken çocukların bile ileride bir kısmında okul başarısının düşük olabileceği akılda tutularak okul öncesi eğitime önem verilmelidir. Ayrıca mutlaka okula başlamadan önce gelişimsel değerlendirme tekrarlanmalıdır.
Yapılan araştırmalar prematüre bebeklerin de diğer bebeklerde olduğu gibi aile-bebek ilişkisinden, annenin eğitim düzeyi ve sosyoekonomik durum gibi nedenlerden etkilendiğini göstermektedir. Prematüre olarak doğmak, gerek bebek gerekse ailesi için çok zorlayıcı bir durumdur. Yoğun bakım sürecinde hem bebek hem de ailenin yaşadığı ağır stres daha sonra gelişecek olan aile ve bebek ilişkisini ve dolayısıyla bebeğin gelişimini yoğun olarak etkilemektedir.
Anne karnındaki (intrauterin) ortamdan çok farklı uyaranlar içeren yoğun bakım ortamına çıkmış olmak, sağlığı ile ilgili ağır problemler yaşamak, pek çok ağrılı ve rahatsız edici girişim ile karşı karşıya kalabilmek; yeni doğmuş bir bebeğin temel gereksinimi olan emme, kucaklanma, dokunulma, göz teması gibi rahatlatıcı ve şefkatli bakımdan yoksun olmak bebekte ağır strese neden olur.
Yeni doğmuş bebeklerini kaybetme korkusu, gebeliğin ve bebeğin gerçekliğine daha henüz hazır değilken erken doğuma bağlı sorunlarla karşı karşıya kalma, uzayan yoğun bakım sürecinde bebeklerine bağlanıp bağlanmama, durumu, durumu ağır ve gelecek için de risk taşıyan problemleri olan bebeklerinin yaşamasını isteyip istememe gibi karmaşık duygu ve düşüncelere sahip olma, bebeğe evde bakamama kaygısı, annenin gebeliğini başarı ile tamamlayamadığını düşünerek kendini suçlaması gibi nedenler sayılabilir.
Yapılan araştırmalar anne-bebek arasında yoğun bakım sürecindeki ilişkilerin yoğunluğunun bebekler düzeltilmiş üç aylık olduklarında evdeki anne bebek etkileşiminin belirleyicisi olduğunu göstermektedir. Günümüzde aileler solunum cihazına bağlı veya çok hasta olan bebeklerini görebilmekte, onlara dokunabilmekte, yapabildikleri oranda kucaklayabilmekte ve bakımına katılabilmektedir.
Ailenin yoğun bakıma girişi gerek bebek gerekse ailesi için çok önemli bir girişimdir. Bu bebeğin daha hızla iyileşmesine, daha iyi kilo almasına, daha fazla anne sütü ile beslenmesine, ailenin bebeğinin bakımını daha hızlı ve eksiksiz öğrenmesine ve bebeği daha kolay benimsemesine yol açmaktadır.
Bebeğin ve ailenin eve uyum süreci ile ilgili yapılan çalışmalar ailenin bebekle olan ilişkilerinin yenidoğan süreci sırasında yaşadıkları sorunlarla ilişkili olduğunu göstermektedir. Bebekler ne kadar ağır hasta ise ailelerin onlarla etkileşim içine girmeleri o kadar değişebilmekte ve destek gerektirebilmektedir. Ailenin bebeği çok kırılgan olarak algılaması, özellikle sağlık sorunlarına odaklanarak oyun ve etkileşimi çok geride bırakabilmeleridir. Bebeğin çok kırılgan olarak algılanması ise daha sonra çocukta davranış sorunlarının gelişmesinin en büyük etkenidir.
Paylaş