Paylaş
Takıntı, (obsesyon) neredeyse çalıştığım tüm danışanlarımda gördüğüm bir problem.
Takıntılarımız hayatımızı kontrolü altına alıp kendimizin ve yakınlarımızın hayatını çekilmez hale getirebiliyorlar.
Belki sizin de evinizi sürekli temizlemesinden, sizi ve çocukları uyarmasından bıkıp usandığınız bir eşiniz var…
Belki çocuğunuza bir şey olacağından, eşinizin sizi aldatacağından öylesine korkuyorsunuz ki kendinizi sürekli onları ararken buluyorsunuz…
Yeme bozukluğu olan bir danışanım içindeki bir sesin onu yememesi için sürekli kışkırttığını, tehdit ettiğini bu yüzden de yemek yiyemediğini ifade ediyor.
Yoksa siz de yukarıdaki örneklerde olduğu gibi iradeniz dışında zihninize hücum eden tehdit edici düşüncelerinizden muzdarip misiniz?
Saçma ve mantıksız olduğunu bildiğiniz halde bu düşüncelerinizi kontrol etmekte güçlük mü çekiyorsunuz?
Öncelikle takıntılı kişilerin 4 özelliğini tanıyalım:
Takıntılı bir yönetici yaptığınız işi kolay kolay beğenmez, inisiyatifi size bırakmaz, sık sık sizi takip eder ve müdahale ederler. Takıntılı bir anne gün içinde defalarca çocuğunu arayarak kontrol etmek ister. İçi rahat etmesi adına tekrarlayıcı davranışlarını gözlemleyebilirsiniz.
Sürekli bir tedirgin halleri vardır. Kimseye, hiçbir şeye tam olarak güvenmezler. Takıntılı bir eş evlilikte çok zordur çünkü eşinin onu aldatabileceğinden sürekli şüphe duyar.
Şüpheci ve kontrolcü olmalarından dolayı karar vermekte, seçim yapmakta zorlanırlar.
Karar veremediklerinden ertelerler, her şeyi son dakika yaparlar.
Takıntılı olmak bir kişilik özelliğidir. Takıntılı kişiler alıngan ve inatçıdırlar. Genellikle mantıkçı görünür duygularını belli etmezler. Takıntılı kişiler aynı zamanda saygılı, düşünceli, çok çalışkan, geniş hayal gücüne sahip, ayrıntılara önem veren, dürüst, kuralcı, sevilen ve güvenilir kişilerdir.
En sık görülen takıntılar (obsesyonlar) temizlik, hastalık ve evham konularındadır. Takıntılı kişilerin kontrol edemedikleri düşünceleri onlarda kaygı yaratır. Bu kaygıyı azaltmak ya da nötrlemek adına bir takım tekrarlayıcı davranışlar geliştirirler. Bunlar el yıkamak, duş almak, elektrik şalterini kontrol etmek, simetri gibi. Bunlara da kompulsiyon diyoruz.
Kaygıyı azaltmak adına yapılan bu davranışlar bir süre sonra sık tekrar edilir hale gelebilir ve bu aşamaya geldiğinde kişinin ve yakınlarının hayatını olumsuz etkiler. Hastalık bulaşacağından korktuğu için otobüse binmeyen, insanlarla tokalaşmayan, bu yüzden sosyal hayattan kopan ve hatta evinden dışarıya çıkamayan danışanlarım oldu.
Takıntıları yüzünden kişinin yaşam işlevselliği bozulduğunda bu artık bir hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Takıntılı kişilik özelliğine sahip bir kişide obsesif kompulsif bozukluk gelişmesi için tetikleyici bir takım travmatik yaşam olaylarının yaşandığı görülür. Çocukluk travmaları, hastalıklar, ölüm gibi travmalar yaşanmış olabilir.
Yaşam işlevselliği bozulmuş bir kişinin psikolog ya da psikiyatrist desteği olmadan iyileşmesi mümkün değildir. Çünkü bu kişilerin beynindeki frontal lob bölgesindeki kan akımı, seratonin ve oksijen azalmış, biokimyasal enzimler değişmiştir.
Takıntılar; depresyon, şizofreni, fobi, kaygı bozuklukları ve donuk zeka gibi hastalıkların beraberinde de sıklıkla görülür.
Takıntıların tedavisinde en etkin terapi yöntemi BDT (bilişsel davranışçı terapi)’dir. Bu tedavi yönteminde kişinin kaygı duyduğu ortamlardan kaçınmak yerine maruz kalması, tekrarlayıcı davranışlarını ise durdurması hedeflenir. Önce davranışlarına odaklanılır, daha sonra da gerçekçi olmayan davranışları üzerinde çalışılır.
Eğer takıntıları yüzünden kendi ve sizin hayatınızı işkence haline getiren bir eş ya da çocuğunuz varsa bunun bir hastalık olduğunu kabul edin ve mutlaka bir uzmandan destek alın.
Terapistin yapacağı ilk şey onu ve sizi takıntı, kaygı ve korkular konusunda bilgilendirmek olacaktır.
Takıntılar her ne kadar ailesi olarak sizi zorlasa ve yaşamı çekilmez hale getirse de tedavi için sizin desteğiniz çok önemli bunu sakın unutmayın.
Paylaş