Paylaş
Karakterimiz Su ile yollarımız ekim ayında kesişti. Psikoloğu Irmak Hanım eşinin işi dolayısıyla başka bir şehre taşınınca Su’yu benimle tanıştırdı. Irmak Hanım Su için çok özel biriydi. Ailesinin bir parçasıydı. Gidiyor olmasına çok üzülmüştü…
Bir gün Su ve Irmak benim ofisime kahveye geldiler. Normalde danışanlarıma kendi hayatımı açmam…Ama Su hikayemi merak etti…Ben de anlattım…İşte benim hikayem….
“Benim hikayem 1980 yılında İzmir’de başlamış. Tombiş, uslu ve güzel bir çocukmuşum.
Çikolata, şeker ile kandırıp beni sıkıştırmaya çalışırlarmış ama nafile…Öyle kolay kolay kendimi sevdirmezmişim.
İlkokul yıllarım Hakimiyeti Milliye’de, ortaokul ve lise yıllarım İzmir Amerikan Lisesi’nde geçti. İlkokul öğretmenim bana sağlam bir temel verdi. Amerikan Lisesi ise özgür düşünmeyi, tartışmayı, birey olmayı öğretti bana…Hep çalışkan, uyumlu, sevilen bir öğrenci oldum.
Ardından Boğaziçi Üniversitesi psikoloji yılları başladı. Kendimi keşfetmeye başladığım yıllar. Çok şanslıydım ki İzmir Amerikan Lisesi’nin güzel kampusunu bırakıp boğaz manzaralı Boğaziçi’nde buldum kendimi. Hırslı, başarılı öğrencilerle vizyoner bir okulun parçası oldum. İstanbul’un tadını çıkarttım.
Sonra da kader beni İzmir’e geri getirdi. Hayalim uluslararası bir şirkette çalışmak ve bol bol seyahat etmekti. Renkli bir hayat istiyordum.
Büyük bir lojistik firmasının içinde dört yıl satış-pazarlama sorumlusu olarak çalıştım. İstediğimin o olmadığını belki 1.yılın sonunda anlamıştım ama yolumu çizmek ancak 2006 senesinde oldu.
Büyük bir şirket içinde zincirin bir halkasıydım, o halka gittiğinde yerime gelecek binlerce insan vardı. Satış pazarlama show dünyasıydı. Hırslı, agresif, abartılı olman ve yeri geldiğinde yalan söyleyebilmen gerekiyordu. En çok da politik olman…
Bana göre değildi…Ben küçükken bile annem ve ablamı abarttıkları zaman düzeltirdim. Tabii zamanla düzeltmemeyi öğrendim ama hiçbir zaman abartmayı sevmedim. Doğallıktan yana oldum hep…
İş dünyasına girdiğimde hayalim değişmişti…İstediğimin o olmadığını anlamıştım. Ve 2006 yılında lise arkadaşım klinik psikolog Pınar Özgüner ile birlikte psikolojik danışmanlık ve koçluk merkezimizi kurduk.
26 yaşında kendi işini kurmak hem heyecan verici hem de korkutucuydu. ‘Kaybedecek neyim var ki’ diyerek yola çıktım, bazen zorlandığım zamanlar oldu, ama hiçbir zaman pişman olmadım…
Kıbrıs Şehitleri’nde başlayan yolculuğumuzda pek çok ergen, genç ve ailesine koçluk ve danışmanlık yaptık. Pek çok okul ve dershanede anne babalara ve öğrencilere seminerler verdik. Hayalimiz bir gün büyümekti, ismimize yakışır bir merkez olmak, kendi yerimizde eğitimler vermekti. Bir süre sonra da farklı şehirlerde hatta ülkelerde şubeler açmaktı…
İşte o gün geldi. Bu yaz kadromuz büyüdü, aile ve bağımlılık uzmanı Selin Tabak Altınkaya da bize katıldı. Yaz boyunca süren koşuşturma ve hazırlıktan sonra artık yeni yerimizdeyiz. 6 Ekim’de açılışımızı yaptık ve yeni “evimize” yerleştik. Evimiz diyorum çünkü bir yaşam alanı yarattık. Hem kendimize hem de gelen danışanlarımıza ışık ve ferahlık versin diye…
Merkezimizde miniklerden Pınar, ergen ve gençlerden ben, yetişkin birey ve çiftlerden Selin sorumlu. Tam da hayal ettiğimiz gibi bir eğitim salonumuz var. Bizim inancımıza göre ruh, beden ve zihin sağlığı bir bütün. Eğer hayatımızda pozitif bir değişim istiyorsak üçüne de iyi bakmak zorundayız. O yüzden merkezimizde yoga, nefes, reiki, sanat atölyeleri gibi çalışmalara da yer vereceğiz. İlk çalışma 30 Ekim Salı akşamı Yoga ile başlıyor.
Eğitim salonumuzla ilgili asıl hayalimiz düzenli devam eden ‘Ana-Baba Okulu’ eğitimleri açmaktı. Çünkü her şeyin temeli çocuklukta atılıyordu. Pek çok anne baba farkında olmadan çocuğuna bir ömür boyu taşıyacağı izler bırakıyordu. O yüzden bizim misyonumuz mutlu nesiller için sağlıklı ebeveynler yetiştirmek olmalıydı…
Başlangıç olarak anne babalar için 2 eğitim planladık. 0-6 yaş anne-babaları için ‘Benim Küçük Meleğim’, 7-14 yaş anne-babaları için ‘Kendini Dev Aynasında Gören Cüceler’ adlı eğitimlerimiz 3 kasım cumartesi günü başlıyor.”
Son olarak da kendimle ilgili şunları şöyledim ona…
“32 yaşındayım. Girişimci olmak son 7 yılda epey şey öğretti bana. Hala doğallıktan yanayım. Ruhum mütevazı, eğitimiyle, güzelliğiyle, başarılarıyla böbürlenen biri olmak asla istemem. Zarafetten yanayım. Eğitimci bir dostumun sözü benim yaşam felsefeme çok uygun;
"Zarafet, tüm güzelliklerin yan yana olduğu ama hiçbirinin öne çıkmadığı ve sonsuz uyum içinde yaşadığı, tarif edilemeyen ancak hayranlık duyulup hissedilen duru, gösterişsiz, asil güzelliktir."
Ama işim konusunda mütevazı olmamaya kararlıyım artık…
Çünkü hayallere ulaşmak bir başarı…
Başarı da bir iddian var demek hayatta…”
Su, hikayemi de hayallerimi de sevmişti sanırım…
Sevgili ‘Hayat Denen Oyun’ okurları; yaşamınızı anlamlı kılacak manevralar yapmaya kararlıysanız, yollarımızın buluşması dileğiyle…
Paylaş