Paylaş
70 yaşını geçip hala yol devam eden, bilgilerini paylaşan, dünyayı gezip ardından gelenlere ışık tutan eğitmenlere hayranım. Her yıl iki kere buluşma şansımızın olduğu Integratif Psikoterapi’nin kurucusu Psikoterapist Richard Erksine geçtiğimiz hafta dört günlük bir workshop için Türkiye’deydi. Bu sefer konumuz utanç, kibir ve obsesyonlardı. Bu haftaki yazımda utanç hakkındaki paylaşımlarımızı aktaracağım sizlere.
Utanç, aşağılanma, eleştirilme, suçlanma, yok sayılma, hor görülme gibi durumların ardından yaşanan içsel deneyimdir.
Utanç, kendinize olan inancınızın kaybına ve yetersizlik hissine yol açar. Utanç duyan kişiler, bunu ifade etmekten de utanırlar. Ve bu yüzden genellikle sır olarak yaşarlar.
Utanç duyduğunuzda yıllarca o duygunun içine hapsolursunuz.
Ve genellikle kimseye bu duyguyla yaşamanın nasıl olduğunu anlatamazsınız.
Utanç, yakınlarınızda bağınızın kopmasına yol açar.
Utanç duyan kimseler yalnızdır.
Bu duygu heyecan ve coşku duyarak yaşamanıza, andan keyif almanıza engel olur.
Yıllardır hayalini kurduğunuz şey gerçek olduğunda dahi heyecan hissedemezsiniz.
Bir çocuğun utanç duyarak yaşaması dayak yemesinden daha acı vericidir. Dayağın yarattığı hasar birkaç gün sonra geçebilirama utancın izi bir ömür boyu kalabilir.
Utanç duyan kimselerin gizli bir umudu vardır. Bir gün gelecek ve adalet yerini bulacaktır.
Utanç duygusunu tanımlamak, etiketlemekten öte kişi için işlevine bakmak önemlidir.
Köpeklerin karşı karşıya geldiklerinde daha güçsüz olanın daha büyük olanın saldırısından korunmak için bedensel olarak kendini daha da küçültmesi gibi utanç, kişinin kendisini saklamasına, korumasına yardımcı olur.
Kişi önce karşısındakinin gözündeki değerini düşürür, onun algısına uyum göstererek kendi değerini de küçültür. Bu sayede gelebilecek eleştirilerin yaratacağı şok ve hayal kırıklığından kendini korur.
Utanç doğuştan getirdiğimiz bir duygu değildir. ÜZÜNTÜ utanç duygusuna dönüşür. Bu, kendisi olarak kabul edilmemenin üzüntüsüdür.
Utanç doğuştan getirdiğimiz bir duygu değildir. Bu, kendisi olmaktan duyulan korkudur.
Utanç duyan kimseler, öfkelenmekten kaçınırlar. Bu duygularını baskılarlar. Öfke hissetmeye izinleri yoktur.
Bu inanç o kadar güçlüdür ki hatayı hem kendilerinde ararlar. Bir şeylerin değişebileceğine yönelik umutları yoktur.
Utanç; korku, üzüntü ve boyun eğme sonucu oluşan bir duygudur.
Doğuştan getirdiğimiz bir duygu değildir, genellikle aşırı eleştirel ya da aşırı koruyucu ebeveynlik sonucu gelişir.
Bazen de okulda ya da ilişkilerimizde yaşadığımız istismar ve ihmal gibi travmaların ardından oluşur.
Özellikle ergenlik döneminde bir gruba ait olmak önemlidir. Grup tarafından dışlanmak utanç verici bir deneyimdir.
Utanç, ifade edilmemiş tüm üzüntü, korku ve öfke duygularımızın ifade edilmesiyle enerji alanımızdan atılmaya başlar.
İfade ettikçe bedenimiz özgürleşir.
Ama tam iyileşmek için şimdi ve şu anda kendimiz olarak kabul edildiğimizi hissettiğimiz ilişkilere ihtiyacımız vardır.
Güven, kabul ve sevginin hakim olduğu ilişkiler bize kendimiz, başkaları ve hayatla ilgili kararlarımızı yeniden tanımlamak için umut vaat eder.
Paylaş