Paylaş
Bu haftaki konumuz: Sosyal Dayanıklılık. İnsanlar sosyal bir tür olarak bireysel olduğu gibi takım olarak da çalışır ve düşünürler. Kurtlar ve aslanlar grup olarak avlanarak tek başlarına yakalayamayacakları avları yakalarlar. Medeniyetler, insanların farklı yeteneklerinin uzmanlaşma, farklılaşma ve yönetilmesiyle kolektif olarak bireysel çabamızla yapabileceğimizden çok daha fazlasını başarmamız üzerine kurulmuştur.
Farklı ilgi, yetenek ve kaynakları olan insanlar birlikte çalışarak öngörülemeyen problem ve tehlikelere daha iyi yanıt verirler. Farklılıklardan oluşan gruplarda tek bir bireyin işlevi o kadar görülür ve önemli değildir. Önemli olan, farklı bireylerin bir araya gelerek grubun başarabildiği işlev ve kapasiteyi arttırabilmesi ve yeni zorluklara meydan okuyabilmesidir.
Bireyler reddedildiklerinde, dışlandıklarında, değersizleştirildiklerinde ya da sevilmediklerinde grubun bir parçası olarak verimli çalışamazlar ve karşılaştıkları zorluklarda yaratıcı çözümler sunamazlar.
Sosyal dayanıklı bireyler farklı bakış açılarına değer verirler ve pek çok görevin farklı geçmişlerden, değerlerden ve önceliklerden gelen kişilerin koordinasyonuyla gerçekleşeceğinin farkındadırlar. Profesyonel bir futbol takımının bütün oyuncuları aynı özellik ve becerilere sahipse başarılı olma olasılığı çok düşüktür. Sosyal dayanıklılık sadece farklılıkları kabul etmek değil grup aktivitelerine farklı bakış açılarını dahil ederek farklılıkların sunabileceği yaratıcı çözümlerden faydalanmaktır.
Sosyal gücü düşük kimseler ise farklı olan bireyleri dışlayarak tekdüzeliliğe yönelik baskı uygularlar. Kendi gibi olanlarla çevrelenmek kişiliğimizin onaylanması için iyidir ama yeni zorluklarla karşılaştığımızda adapte olmak ve çok zor bir durumu çabuk atlatmak konusunda işe yaramaz. Homojen yapıların heterojen yapılara göre çevresel yeni bir zorlukla karşılaştıklarında yok olma ihtimalleri daha yüksektir.
Sosyal dayanıklılığın özü; farklı bireylerin dahil edilmesi, önemsenmesi, kabul edilmesi, karşılıklı saygı ve ilgi gösterilmesi ve ihtiyaçlarına yanıt verilmesidir. Minik bir dokunuş arada bağ kurulmasını sağlayarak uyumu ve birleşmeyi teşvik edecektir.
Yapılan bir çalışma, sınıfta destekleyici bir yaklaşım gören bir çocuğun iki misli daha fazla katılımcı olduğunu, başka bir çalışma da cana yakın bir doktorun hastalarının yanında iki misli zaman geçirmiş algısı yarattığını gösteriyor.
• Fırından yeni çıkardığın yemekleri komşularınla paylaşmak,
• Bir arkadaşına ‘Seni düşünüyorum’ yazan bir kart göndermek ve el yazısı bir şeyler yazmak,
• Bir arkadaşına maddi bir hediye almak yerine deneyim fırsatı sunan bir hediye vermek. Hatta iki kişilik bir bilet alarak bu deneyimi paylaşmak,
• Önce başkalarının menfaatlerini gözeterek konuşmak, sonra da ortak noktaların altını çizerek karşılıklı menfaatlerini doyurmak,
• İnsanları rutin çevrelerinden çıkartarak onları kişilerarası bariyerlerinin kalkabileceği güzel bir yerde toplamak ve açıklık, yaratıcılık ve üretkenliği teşvik etmek,
• Para yerine takdir, saygı ve onaylama ile sosyal etkileşimleri teşvik etmek,
• Birlikte yemek yapıp yiyerek bu tecrübeyi paylaşanlar arasındaki bağları güçlendirmek,
• İnsanları konuşmaya teşvik etmek ve o ‘an’da orada olmak ve dinlemek. Birini eleştirecek olduğunuz durumlarda yapıcı olarak onun saldırı ya da tehdit gibi algılamasına izin vermemek. Örneğin pozitif yorumlarla başlayarak konuşmayı pozitif bir çerçeveye oturtmak.
• ‘Acil’ ve ‘önemli’ konuları birbirinden ayırmak, ‘acil’ olanları iyi yöneterek ‘önemli’ olanları birlikte belirlemek. Email, cep telefonu ve mesajlar birilerine ulaşmayı kolaylaştırsa da, gelen bütün talepleri karşılamaya çalışmak bazen gerçekten ‘önemli’ olana çok az zaman ayırmaya yol açabilir.
Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi sosyal dayanıklılık bağlanma, deneyimlerle bütünleşme ve kişisel menfaatlerin karşılıklı menfaatlerle birleşmesi ile oluşur.
Günümüz dünyasının hızı insanları birbiriyle konuşurken bile başka işler de yapar hale getirdiğinden günümüz ilişkileri de fast food kıvamında. Besleniyoruz ama tat alamıyoruz.
Modern dünyanın sosyal network teknolojileri iyi dinleme becerilerini geliştirmeyi pek teşvik etmese de stresle başa çıkabilmek ve travmaları daha rahat atlatabilmek için hepimizin sosyal desteğe ihtiyacı var.
1. Katılım gösterin
Gerçek bir ilgiyle birbirinizi dinleyin.
2. Orada olun
Orada olun ve birbirinizin ihtiyaçlarına yanıt verin.
3. Bakım verin
Birbirinize ilgi gösterin ve bir şeylerin başkasının gözünden farklı göründüğünü kabul edin.
4. Kesmeyin
Diğerinin söylemek istediklerini sonuna kadar dinleyin.
5. Cesaretlendirin
Birbirinizi cesaretlendirin, karşılıklı saygı ve değer verin.
Bu stratejileri düzenli uygulayarak iyi hissettiğiniz sağlıklı ve tatmin bir yaşam sürmek sizin elinizde!
Paylaş