Paylaş
Daha evliliklerinin birinci yılında onlara ne olduğunu anlayamıyordu. Ruh eşi olduğuna inandığı eşi Deniz artık eskisi gibi onunla ilgilenmiyordu. Evliliğin ilk günlerinde her şey o kadar mükemmeldi ki. O zamanlar Deniz’in dünyasının merkezinde Su vardı. Son derece şevkatli ve tutkuluydu. Durmadan sevişirlerdi. Gün ortasında elinde çiçekler ve bir hediyeyle ona sürpriz yapmak için işyerine gelir her anını onunla paylaşmak isterdi. Ne zaman konuşmak istese hep yanındaydı…
Şimdiyse, Su kendini yalnız ve mutsuz hissediyordu. Böyle zamanlarda ona en iyi gelen şeyi yaptı, psikoloğu Irmak Hanım’ı ziyaret etti. İçini döktü, duygularını paylaştı. Onca yıl beklediği, ruh eşi olduğunu düşündüğü Deniz’le ilişkilerindeki soğukluktan bahsetti. Gereksiz şeylere kavga ediyorlardı. Deniz çok yoğun çalışıyordu, işi ve başarısı onun için çok önemliydi. Kendini ikinci planda hissediyordu. Bir de mutlaka her hafta annesini ziyaret etmek istiyordu. Buna da sinir oluyordu.
Irmak Hanım ona evlilikteki ilk yılın öneminden bahsetti. Tutkulu, romantik aşk durulunca ilişkide çok önemli bir evrenin başladığını anlattı. Sağlıklı pek çok ilişki bu dönemin ardından bir güç savaşı evresine giriyordu. Bu evrede, eşlerin biri diğerini ‘ideal’ eş görüntüsüne sokmaya çalışıyordu. Bu sürecin doğası gereği çoğu çift çekişme ve kavgaya sürüklenirdi. Bazıları ‘soğuk savaş’ başlatır ve çatışmanın asıl ifade edilmesi gereken noktalarına dokunmaktan kaçınırdı. İlişkinin ilk günlerindeki duyguları tekrar yakalamak adına çiftler birbirindeki suçluluk duygusunu kullanarak birbirini kontrol etmeye çalışırlardı.
Bunları duymak Su’yu biraz olsun rahatlattı. Irmak hanım ona bir çocukken en sevdiği masalı sordu. Önce hatırlayamadı, sonra Sindrella masalı aklına geldi. ‘Küçük bir kızken hep yakışıklı bir Prens’le evleneceğimin hayallerini kurardım. Bütün ömrümüzü birbirimize adayacağımızı ve hep mutlu olacağımızı düşlerdim. Biz her zaman beraber olacaktık, birlikte eğlenecek, birlikte gülecek, en derindeki duygu ve düşüncelerimizi birbirimizle paylaşacak ve tutkuyla birbirimizi arzulayacaktık.’
Irmak Hanım ev ödevi olarak aşağıdaki dört sorunun cevaplarını düşünüp yazmasını istedi:
1- Eşinin roller, tavırlar, inançlar, alışkanlıklar ve değerler açısından hoşlandığın ve hoşlanmadığın yanlarının bir listesini yap. Bu özelliklerin hangileri sende de mevcut?
2- Eşinin senin hoşlandığını ya da hoşlanmadığını düşündüğün yanlarının listesini yap. Listeyi eşine göstererek teyidini al. İki liste arasında benzeyen ve benzemeyen noktaları not et.
3- Sahip olduğunuz ortak ilgi, değer ve inançların bir listesini yap. Çatıştığınız noktaları da listele. Eşinin onayını al.
4- Şu anki düşünce ve duygularını yansıtan bir şiir yaz.
Ve de evlilikle ilgili düşünülmesi gereken sekiz önemli noktanın altını çizdi:
1- Bir ilişkinin tutkulu aşk evresi sonsuza dek sürmez. Romantik aşkın bitmesi yanlış bir ilişki yaşadığınızı ya da ciddi bir probleminiz olduğunu göstermez. Romantik aşk olgun bir aşk değildir.
2- Tutkulu evre bitip de hayal kırıklığı başladığında tatminsizlik ortaya çıkar. İki insan artık kişiliklerini harmanlayıp gerçek birer eş olarak birlikte yaşamayı öğrenmeye hazırdır. Anlaşmazlığın ortaya çıktığı noktalarda çözülmesi gereken konular vardır.
3- Yüzleşme, anlayışın ortaya çıkmasını sağlar. Bir ilişkinin ikinci evresi uzayıp giden bir güç savaşına benzer. Bu evrede yüzleşmeyi öğrenmek ilişkinin olgunlaşmasını sağlar. Bu sayede eşler birbirini nasıl etkilediğini öğrenir. Bu evredeki zorluk, ilişkide neyin değişebileceğini ve neyin olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini bulmaktır.
4- Olgun bir aşk ilişkisinde eşler bilinçli olarak ruh seviyesinde ilişki kurmayı öğrenirler. Eşler geçmişlerinde yarım kalan ve ilişkilerinin ilk yıllarında yaralayıcı deneyimler olarak ortaya çıkan durumları iyileştirmeleri gerektiğini anlamalıdırlar. İki kişiliğin birbirini kabul etmesi ve sağlıklı bir ilişki oluşturması sırasında zorlukların ortaya çıkmasının da normal olduğunun farkındadırlar.
5- Bir ilişkiyi iyileştirmek kişinin kendini tanımasından geçer. Kendini tanıdıkça eşinizle aranızdaki gizli gündem ve oyunları anlayıp yeni davranışlar geliştirmeye başlayacaksınız. Oyun oynama ve gizli gündemler aşkı öldürür.
6- Bir ilişkide yalnızca kendinizi değiştirebilirsiniz. Amacınız asla eşinizi değiştirmek olmamalıdır. Kontrol edebildiğiniz alanlara, yani kendinize odaklanın.
7- Kendi düşünce, davranış ve iletişim kalıplarınızı değiştirdikçe eşinizle ‘dansınızın’ stili de değişecektir. Siz farklı biçimde dans ederseniz eşiniz de size ayak uydurmak durumunda kalacaktır.
8- Bir ilişkide taraflar karşılanmamış ihtiyaç ve beklentilerini diğerine yansıttığında yanlış anlama ve çatışmalar meydana gelir. Kendisinin bilincinde olan eşler bu yansıtmaları tanımayı öğrenir ve sonunda karşısındaki kişinin gerçek benliğiyle ilişki kurabilmek için bunlardan vazgeçer. Yansıtma, kişinin kendisinde yüzleşmek istemediği veya yüzleşemediği özellikleri başkalarında görmesini sağlayan bir savunma mekanizmasıdır.
Bir insanın bir başkasındaki aynı özelliği fark edebilmesi için o özellikten kendisinde de bir parça bulunması gerekir…
(Harrill, S. Külkedisi Terapide: Beyaz Atlı Prens Hayalinin Ötesi. Kuraldışı Yayıncılık, 2006).
Paylaş