Paylaş
Bizim kültürümüzden kaynaklanıyor orası net.
Çünkü Avrupa’da Amerika’da anormal sayılanlar bizde normal sayılıyor.
Bizde çocuğun anne babaya bağımlı olması normal.
Çocuğun acıkmasına, üşümesine annesinin karar vermesi normal.
Ders çalışmasına, hangi mesleği okumasına ailesinin karar vermesi normal.
Bizde çocuğun evlenene kadar anne babayla oturması normal.
Kiminle evleneceğine, hangi şehirde yaşayacağına ailesinin karar vermesi normal.
Bizde çocuğa evlendikten sonra bile ailesinin bakması normal.
Çünkü bizde birey olmak anormal, başkaları odaklı olmak normal!
Bu yüzden bizim çocuklar büyüdüğünde de kaygılılar.
Büyüdüğünde de başkalarını kendisinden daha fazla önemsiyorlar.
Kendi başına karar veremiyorlar.
Çözümleri hep dışarıda arıyorlar.
Yaşadıklarının ya da yaşamadıklarının sorumlusu hep başkaları.
Bu yüzden bizim çocuklar büyüdüğünde de çocuklar!
Peki sonra o çocuklara ne mi oluyor?
Bir gün bir yerde tıkanıyorlar ve o çocuklarla 30'lu 40'lı yaşlarda terapi koltuğunda karşılaşıyoruz.
Çok mutsuz ve öfkeliler.
İnsanlara ve hayata öfkeliler.
Genellikle terapiye bir sihirli değnek beklentisiyle geliyorlar.
Sonra gerçeklerle yüzleşmeye başlıyorlar.
Genellikle 4 davranıştan birini sergiliyorlar:
Bazıları hiçbir şey yapmıyor. ‘Ben ne istiyorum’ sorusu hakkında düşünmeye pek alışmamışlar. Genellikle dışarıdan gelen çözümler üzerinde durmak tercihleri (ağrı kesici, anti-depresan vs).
Bazıları her şeyi yapıyor. Ama problemlerini çözmek için kendi hedeflerini belirleyemiyor, genellikle başkalarının hedeflerinin kendi hedefleri olduğuna inanıyorlar.
Bazıları ajite (gergin). Amaçsız ya da hedef odaklı olmayan tekrarlayıcı aktiviteleri sergiliyorlar. Kendini yetersiz hissedip problemini çözmeye başlayacak eylemleri gerçekleştirmiyorlar.
Bazıları şiddete başvuruyor. Serbest bırakmaları gereken enerji vücutlarında biriktiğinde şiddetle sonuçlanıyor. Bunu niye yaptıkları hakkında fikirleri yok ve davranışlarının sorumluluğunu kabul etmiyorlar. Genellikle söyledikleri ‘karşı duramıyorum’ oluyor.
Bu davranışlara "Pasif davranışlar" diyoruz.
Düşünmeyen, sorumluluk almayan ve problemini çözmeyen çocuğun bir yere varmayan davranışları bunlar.
Bedel ödemekten korktuğu için orada tıkanıp kalmış.
Bu yüzden arabasının direksiyonunu hep başkaları kullanmış.
Arabası onlar nereye gitmek istiyorlarsa hep oraya gitmiş.
Onlar bırakıp gittiklerinde ise araba gidemez olmuş.
Kanadı kırılmış kelebeğin hikayesi böyle...
Eğer siz de o kelebeklerdenseniz artık silkelenme ve kendine gelme zamanı!
Büyümek korkutucu biliyorum ama eğer büyürseniz şimdikinden çok daha özgür ve güvenli hissedeceksiniz.
Arabanızı nereye gitmek istiyorsanız oraya götüreceksiniz.
Karar sizin…
Çocuk olarak kaldığınızda, aslında hayatınızın her dakikasında bedel ödüyorsunuz farkında değilsiniz…
Paylaş