Paylaş
Bazı zamanlarımız vardır hepimizin…Arınmaya ihtiyaç duyarız…Kafamızda dönüp duran düşünceleri, kaygıları bırakıp ruhumuzu temizleme ihtiyacıdır bu…
Bu günler belirlenmiştir genelde…Başkaları tarafından…
Biz de bu galeyanın içine girer dönüşmeye çalışırız…
Bu yıl 12.12.12’de olduğu ve 21 Aralık gününde olacağı gibi…
Enerjisi yüksek günlerden nasiplenmektir niyetimiz…
Her yaş günümüz… Her yılbaşı… Her bayram… Her yeniay…
Umuttur eskiden kurtulmak ve yeni bir ‘ben’ yaratmak için…
Umut ve inanç bizi hayata bağlayan, düştüğümüzde ayağa kalkma gücü veren, yaşanan bunca hastalığa, acıya, kayba rağmen devam edebilme gücü veren yegâne ilaçtır…
Çok duydum şöyle diyen danışan: ‘Tek umudum siz kaldınız… Lütfen bana yardım edin’…
Belki biz psikologlar en temelde bunun için varız…
Aslında içinizde olan ama belki kullanmaktan vazgeçtiğiniz, belki tükettiğiniz ya da hiçbir zaman olduğuna inanmadığımız içsel gücünüzü yeniden harekete geçirmek için…
Yeniden umut ve inançla hayata tutunabilmek ve ilerleyebilmek için…
Ama biz psikologların da ruhsal detokslara ihtiyacı oluyor…
Zannetmeyin ki biz ‘mükemmel’iz…
Bizim de yorulduğumuz, üzüldüğümüz anlar oluyor…
Her insan gibi…
Ben de kendi ruhumu arındırmak için bu yılki Şeb-i Aruz törenlerine katıldım. Her yıl 7-14 Aralık arası bir hafta boyunca Hz. Mevlana’nın ölüm yıldönümü kutlanıyor. Mevlana, ‘Benim ölümümün ardından kimse yas tutmasın, tam tersine kutlamalarla kutlansın’ der çünkü onun için ölüm ilahi aşkı Tanrı’ya kavuşmaktır. O yüzden bu kutlamalara vuslat (sevgiliye kavuşma) yıldönümü törenleri deniyor. Şeb-i Aruz da ‘gerdek gecesi’ anlamına geliyor.
7 gece boyunca aynı törenler yapılıyor. Biz 3. geceye katıldık. 2500 kişilik Konya Büyükşehir Belediye Salonu'nda düzenlenen törene her yıl binlerce insan yurt içinden ve yurt dışından akıyor. Tören Ahmet Özhan’ın tasavvuf müziği konseriyle başlayıp sema’zenlerin sema edişiyle son buluyor.
‘Sema’, sembolik olarak, kâinatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, Yüce Yaratıcı’ya olan aşk ile harekete geçişini ve “İnsan- ı Kâmil” e (yetkin insan olma) doğru yönelişini ifâde ediyor.
Sema edişlerini izlerken o ilahi enerjinin, o büyülü atmosferin bir parçası oldum ve gözlerimden ince ince yaşlar süzüldü. Sanki bir enerji boşalması oldu. Kendime, hayatıma, varoluşuma gitmiş buldum kendimi..
Ve ertesi gün Mevlana’nın türbesini ziyaret etmekle daha da güçlendi bu enerji. Türbesi, onun ve yakınlarının türbelerinden oluşan kocaman bir dergahtı. Ben ve benim gibi binlerce ziyaretçinin dualarıyla güçlenen bir ibadet yeriydi. O duaların pozitif enerjisinden olsa gerek, ordan çıkmak hiç istemedim. İçim huzur doldu…
Dua ettim…Sevdiklerim için…Danışanlarım için…Hastalar için…Ülkem için…Dünya barışı için…
Ve gelirken yanımda meşhur semazen bibloları, birkaç kutu Konya tatlısı ve gevreği ile birlikte Mevlana’nın 7 temel ilkesini getirdim…
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol,
Hoşgörülükte deniz gibi ol,
Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol…
Paylaş