Paylaş
Yaz sıcakları yine bastırdı. Sıcakların bedenimiz üzerinde yarattığı rehavet pek çok danışanım gibi sizde de isteksizlik ve motivasyon düşüklüğü yaratmış olabilir.
Sabah yataktan kalkmakta zorluk çekiyor, çalışmak içinizden gelmiyorsa merak etmeyin yalnız değilsiniz.
Peki, sıcakların ortamdaki gerginliği de arttırdığını gözlemliyor musunuz? Trafikte, bankada her yerde patlayan, ani çıkışlar yapan tahammülsüz kişileri de görebilirsiniz. Belki siz de onlardan birisiniz…
Pek çok Akdeniz ülkesi gibi biz duygusal bir toplumuz. Beden dilini bolca kullanan, ses tonu ve vurgusuyla duygusunu hissettiren tepkisel insanlarız. Futbol izlerken küfrediyor, dizi izlerken ağlıyoruz. Duygulara hitap eden şeyler oldu mu çocuk gibi bağlanıyoruz. Genelde kararlarımızı da mantığımızla değil duygularımızla veriyoruz.
Duygularıyla hareket eden bir toplum olmaktan dolayı bazen sıkıntı yaşıyoruz. Özellikle öfkelendiğimizde. Stresin arttığı ortamlarda çocukluktan öğrendiğimiz davranış kalıplarına geri dönüyor, kontrolümüzü kaybediyoruz. Erkeklerin öfkelendiğinde bağırmasını, küfretmesini normal karşılarken kadınların öfkesini yadırgıyoruz. Öfkeyi, bir kadını ‘hanımefendilikten, kadınlıktan, annelikten, cinsel çekicilikten’ uzaklaştıran erkeksi bir tutum olarak algılıyoruz ve hoşumuza gitmiyor. O yüzden pek çok kadın gerçekte öfke ya da tepki uyandıran durumlarda sessiz kalıyor; ya da gözyaşlarına boğulup kendini suçluyor veya öfkesini saklıyor.
Erkekler kadınlara göre öfkelerini daha rahat ifade etseler de kontrolsüz çıkan öfke özellikle iş ortamı ve ilişkilerde pek çok erkek için sıkıntı yaratıyor. Bazılarının iş ortamında yükselmesini engellerken bazılarının evliliklerinin çökmesine yol açıyor. Günümüzde pek çok şirket potansiyel gördüğü yöneticilerine öfke kontrolü eğitimi, psikolojik ve koçluk desteği aldırıyor. Artık erkekler de öfkesini kontrol etmesi gerektiğinin farkında.
Öfke doğuştan getirdiğimiz temel bir duygumuzdur. Eğer öfkeli hissediyorsanız bilin ki bu bir işarettir;
• İncindiğimizi, haklarımızın ihlal edildiğini, gereksinimlerimizin ya da sadece, işlerin yolunda gitmediğini gösteren bir ileti olabilir.
• Yaşamımızdaki önemli bir duygusal sorunu ihmal ettiğimizi ya da ilişkimizde kendimizden; inanç, değer, arzu ya da hırslarımızdan çok şey feda ettiğimizi gösterebilir.
• Başa çıkabileceğimizden çok daha fazlasını yaptığımızı ya da verdiğimizi gösteren bir işaret olabilir.
• Başkalarının bizim için, kendi gelişimimiz ya da yeterliliğimiz pahasına çok fazla şey yaptıklarına dair bir uyarı olabilir.
Öfkemizi yok saymak yerine, onunla sağlıklı bir şekilde başa çıkmayı, kontrollü ifade etmeyi öğrenebiliriz. İşe size dört tavsiye;
1. Öfkemizin gerçek kaynaklarına odaklanmayı ve nerede durduğumuzu açıklığa kavuşturmayı öğrenebiliriz. Aşağıdaki soruları kendinize sorun ve cevaplarını bir kağıda yazın.
Bu durumda beni öfkelendiren şey ne?
Burada asıl sorun ne?
Ne düşünüyor ve hissediyorum?
Ulaşmak istediğin şey ne?
Kimler nelerden sorumlu?
Değiştirmek istediğim şey tam olarak ne?
Yapacağım ve yapmayacağım şeyler ne? Sorular sormak, tepkisel olmak yerine çözüm odaklı olmamızı sağlar. Öfkenin altında yatan duygu ve düşüncelerinizi fark etmek, başa çıkabilmek için en önemli basamaktır.
2. İletişim becerilerini öğrenebiliriz.
İletişim becerilerini öğrenmek, söylediklerimizin duyulması ve çatışmalarda farklılıkların tartışılması şansını artıracaktır. Patlamak ya da kavga etmek geçici bir rahatlama sağlasa bile fırtına dindiğinde genellikle hiçbir şeyin değişmediğini görürüz. Dahası bazı ilişkilerde sakin ve suçlamalardan uzak bir konum sağlamak, uzun soluklu bir değişim yaratmak açısından çok önemli olabilir.
3. Verimsiz etkileşim modellerini gözlemleyip bunlara müdahale etmeyi öğrenebiliriz.
Duyguların yoğun olduğu durumlarda sakinleşmeyi ve yakındığımız etkileşimlerde oynadığımız rolün farkına varmak üzere biraz geri çekilmeyi öğrenebiliriz. Geri çekildiğinizde derin nefes alıp vererek gevşemeyi deneyin. Eski bir dansta diğer insanın adımlarını değiştirmesini sağlayamayız ama kendi adımlarımızı değiştirdiğimizde dans artık aynı, önceden tahmin edilebilir modelde devam edemeyecektir.
4. Karşı adımları ya da diğerlerinin “Eskisi gibi ol” tepkileriyle başa çıkmayı öğrenebiliriz.
Eski sessizlik ya da etkisiz kavga ve suçlama modellerimizi değiştirdiğimizde güçlü bir direnç ya da karşı adımla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Bu “Eskisi gibi ol” tepkisi hem kendi içimizden hem de çevremizdeki önemli diğer kişilerden gelir. Bu tepkilere hazırlıklı olmalı ve kararlı davranmalıyız.
Yukarıda bahsettiğim gibi öfke doğuştan getirdiğimiz temel bir duygumuzdur. Eğer öfkeli hissediyorsanız bilin ki bu bir şeyleri değiştirmeniz gerektiğini gösteren bir işarettir. Onu bastırmaya çalışmayın. Sadece yönetin.
Ve kendi başınıza başa çıkmakta zorlanıyorsanız da mutlaka uzman desteği alın.
Paylaş