Paylaş
Bugün size iki hikaye anlatacağım. İki hikayemizde de üç ana karakter var.
İlk hikayemizdeki birinci karakter yaşadığı acılar karşısında korkan, dışlanmış, kendine acıyan küçük bir çocuk. Bir gün bir meleğin ya da bir prensin gelip onu bu hayattan kurtarmasını bekliyor. Başkaları kendisinden daha güçlü ve başarılı.
İkinci karakter bir kurtarıcı. İnsanları koruyan kollayan, yardım eden, hep veren, becerikli, erdemli bir kahraman.
Üçüncü karakter ise hak ve adalet peşinde koşan, kendini tehdit ve baskı altında hisseden, öfkeli, eleştirel, suçlayıcı bir karakter.
Birinci karakterimiz yıllarca suçlayıcı ve kötü karakterlerle acılarla dolu bir hayat geçirdikten sonra bir gün bir kahraman gelip onu kurtarıyor ve hikayemiz mutlu sonla bitiyor.
Hepimiz böyle hikayelerle büyüyoruz. Büyüdükçe hikayelerin yerini romanlar, filmler, tiyatrolar, diziler alsa da ana roller değişmiyor. Kurbanlar kurtarıcılar ve suçlayıcıların üçgeninde yer alan oyunları dinliyoruz hep.
Bir gün bir kurtarıcının gelip sizi hatta ülkeyi kurtaracağına yoksa siz de inananlardan mısınız?
İlişkilerde çoğumuz bu karakterlerden birine bürünüyoruz. Bazen biz bazen karşımızdaki bizi bu oyuna davet ediyor ve bir anda içinde buluyoruz kendimizi.
Her hikaye gibi ilişkiler de hep güzel başlıyor. Ama o hikaye hep aynı devam ederse kim okumak ister ki? Hikayelere mutluluk olduğu kadar acı, sevgi olduğu kadar nefret ve kavga da katılır ki heyecanlı ve sürükleyici olsun.
İlk başta karşımızdaki öylesine güçlü bir kahraman ki bize iyi geliyor. Bizi sahipleniyor. Bütün ipleri onun eline bırakıveriyoruz. Teslim ediyoruz kendimizi güvenle.
Ama bir süre sonra roller değişmeye başlıyor ve heyecan başlıyor. Bazen o kurtarıcı kahramanımız ipleri kontrol edemediğinde mutsuz olmaya suçlamaya başlıyor.
Bazen kurban rolündeki karakter istedikleri olmadığında söylenmeye suçlamaya başlıyor.
Bazen de kurtarıcı kahramanımız o kadar verici ve fedakar olmasına rağmen kimseyi mutlu edemediğinden kullanılmış hissedip kendine acıyor.
Eğer siz de kendinizi Transaksiyonel Analiz kuramında Karpman Drama Üçgeni adı verilen bu oyunun içinde görüyorsanız ömür boyu içinde debelenip durma riski taşıyorsunuz. Çünkü bu oyun sizi bu üç rolden birinde sürekli yer değiştirmeye teşvik eder ve içinde gerçek sevgi ve yakınlık yoktur.
Kurban Kurtarıcı veya Suçlayıcı rollerinden çıkmak istiyorsanız Kazananların Üçgeni üzerine kurulan ikinci hikayemi dinlemenizin vakti geldi.
KAZANANLARIN ÜÇGENİ üzerine kurulan bu hikayede; 1. KURTARICI rolünün yerinde DUYARLI rolü vardır. Duyarlı insanlar kendine ve başkalarına karşı sorumludur. Kurduğu ilişkilerde sorumluluğu ve beklentisi karşısında nettir. Ne yapabileceği konusunda duyarlı davranır. İstenenden ne daha az ne daha çok verir. Kendine karşı da sorumlu olduğundan HAYIR demeyi bilir. Empatik, güvenli ve güçlüdür. Şu tarz cümleler kurarlar: - Anladığım kadarıyla senin şu anda yaşadığın şey şu… Proaktif insanlar, potansiyelini kullanan, geribildirim veren, sınırlarını çizen kimselerdir. 3- KURBAN rolünün yerinde SAVUNMASIZ rolü vardır. Deneysel, kendini kabul eden ve meraklıdırlar. Şu tarz cümleler kurarlar: - Bu konuyla ilgili ben böyle hissediyorum. |
Kazananlar üçgeninde yer almak için önce drama üçgeninde kendi oynadığınız ana rol ya da rolleri fark etmeli ve bu oyuna davet edildiğinizde reddetmelisiniz.
Kazananlar üçgeni üzerine kurulmuş bir hikayede yer almak sorumluluk ister. Çaba ister. Özveri ister. Kendi gücüne ve ilişkilerine sahip çıkmak ister.
Kazananlar üçgeninde iki taraf da birbirini olduğu gibi kabul eder ve saygı duyar. Onun gücünü elinden almaya çalışmaz. Bu yüzden böyle hikayelerde kumar yoktur gerçek bir yakınlık güven ve sevgi vardır.
Paylaş