Paylaş
Alkol ve internet bağımlılığından sonra bu hafta sıra geldi ilişkilere. Bağımlı ilişkilere… Bağımlılıkla ilgili seri hazırlarken tekrar tekrar görüyorum ki o kadar çok bağımlı olduğumuz konu var ki. Hangi birini anlatsam hangisi daha önemli diye düşünüyorum. “Hiçbir bağımlılığı olmayan var mı günümüzde?” diye soruyorum. Günümüzün pazarlama dünyasında bağımlılıkların gittikçe arttığını, bu konuda farkındalığımızı artırıp kontrolü elimize almamız gerektiğini düşünüyorum.
Yazılarım arasında görüyorum ki en çok ilgi çekenler ilişkiler üzerine olanlar oluyor. Benzer hikayeler defalarca işlense, pek çok şarkının, pek çok filmin, kitabın konusu tipik bir aşk hikayesi de olsa aşkla ve ilişkilerle ilgili olanlar her zaman talep görüyor ve görmeye devam edecek. Yaşam dediğimiz şey ilişkiler üzerine kurulu ve istesek de istemesek de hepimiz ilişkiler üzerine kafa yoruyoruz. Çözmeye çalışıyoruz. Pek çok kez anlayamıyoruz. Ama yine de vazgeçemiyoruz…
Bir ilişkimiz olsun istiyoruz… Bağlanmaya, birine ait olmaya ihtiyacımız var… Sevmeye sevilmeye olduğu gibi… Kabul edilmeye, varlığımızın onaylanmasına ihtiyaç duyuyoruz… Evleniyoruz… Sonra bazılarımız anlaşamıyor boşanıyoruz… Ama “umut, tecrübeyi yeniyor” ve yeniden evlenebiliyoruz…
Hayatın bu kadar odağındaki bir konuda haliyle çoğumuz problem yaşıyoruz. Fakat bazılarımızın kişilik özellikleri çocukluktan getirdiği yaşam tecrübeleriyle birleşince ilişkilerinde bağımlı hale gelebiliyorlar. Bağımlı haline geldiğinizde, diğer bağımlılıklarda olduğu gibi kontrol etmek istemenize rağmen davranışlarınızı, duygularınızı ve düşüncelerinizi kontrol edemiyor, kendinizle çatışma yaşıyorsunuz.
İlişki bağımlılığı ilk başlangıcında zevk alınan ancak sonrasında saplantılı düşüncelere dönüşen tekrarlayan davranış kalıpları ile tanımlanır. Başlangıçta zevk veren duygular devamlı olarak belli bir kişi ile birleştirilir ve sonunda o duyguları tekrar yaşamak o kişiyle olmaya bağlanır. Ve bunun tekrar tekrar pekiştirilmesi ile sanki o kişi olmazsa o duyguların yaşanamayacağı düşünülür. Bu istek artarak devam eder ve olumsuz sonuçlar doğurur.
Bağımlı bir sevginin içindeki bireyler kendilerini tükenmiş hissederler. Saplantılı düşüncelerden biri, onsuz yaşayamayacağına inanmasıdır. Yaşama gücünü bir başkasına bağlamak, onun düşünce ve isteklerine göre yaşamak, hayatını ona göre planlamak, bu arada kendi arzu ve gereksinimlerini arka plana atmak, zihinsel enerjinin büyük bölümünü o kişiyi düşünerek harcamak sonunda bireyi tüketir ve gelişimini durdurur.
Bağımlı sevginin içindeki bireyler kendi sınırlarını tanımlamada zorluk yaşarlar. Bağımlı ilişkilerde, sağlıklı bir ilişki için gereken sınır yoktur, “ben” ve “sen” kalkmıştır, bu nedenle kimin ne düşündüğü, kimin ne hissettiği ve hangi davranıştan kimin sorumlu olduğu belirsizleşmiştir.
Bağımlı ilişkilerde genellikle eşlerden birinin ihtiyaçları, planları, arzuları karşılanır diğer partnerin ihtiyaçları ise göz ardı edilir ya da dolaylı olarak doyurulmaya çalışılır. Eşlerden biri verirken diğeri devamlı alır. Taraflardan biri doğrudan doyum sağlarken diğeri bir gün sevileceğini umut ederek vermeye devam eder ve sonunda tükenir.
Bu tür ilişkilerde taraflar birbirlerini sürekli kontrol altında tutmak isterler. Birey olarak etkinlik göstermeleri rahatsızlık vericidir. Birbirlerine yapışırlar ve her şeyi bir arada yapmaya çalışırlar. Çok kısa ayrılık dönemleri bile onlar için tehlike çanlarının çalınmasına neden olur. Belirsizlikler ve değişim onlar için korkutucudur. Kendilerini dengeli, yeterli ve güvende hissedebilmeleri için partnerlerine ihtiyaç duyarlar.
Bahanelerin sık tekrarlandığı, çözümlerin dışarıda arandığı ilişkilerdir. İlişki bağımlılarından “Aslında o kötü niyetli değil, beni çok sevdiği için bunları yapıyor, zamanla beni anlayacak ve düzelecek” gibi cümleleri sıklıkla duyabilirsiniz. Buradaki sorun bireyler değil ilişkinin biçimidir. Bu tür bir ilişki içinde olan birey eğer bu tür bir ilişkide olma nedenlerini çözemezse tekrar başka bir bağımlı ilişki içine girme olasılığı oldukça yüksektir.
Dünyaya gelen her bebek, annesiyle ilk 6 ay bağımlı bir ilişki yaşar, onun uzantısı gibi hisseder. Bu gayet doğaldır. 6 aydan sonra bebek annesinden ayrışmaya birey olmaya başlar. Bu sayede sağlıklı bir kişilik gelişimi başlar. Fakat aşırı koruyucu ebeveyni olan çocuklarda, anneden ayrışma gerçekleşememekte, çocuk annesiyle bağımlı bir ilişki geliştirmektedir. Bu çocukların kişilikleri tam olarak gelişemediğinden ebeveyn figürünün yerine koyabilecek birini bulduklarında onlarla bağımlı bir ilişki kurmaya eğilimlidirler.
Aşk, karşılanmamış ihtiyaçların karşılanması umuduyla karşıdaki kişinin özelliklerinin abartılmasıdır. Bu abartma dönemi genellikle 6 ay sürer. Ebeveyn ile kurulan bağımlı ilişki ne kadar çözülmemişse aşkta da bağımlılık o kadar güçlü yaşanır. 6 aydan sonra taraflar ayrışmaya başlar. Birlikte olurlar ama herkesin kendi hayatı da vardır. Sağlıklı olan budur. Fakat taraflardan birinin bağımlılığı varsa diğerinin ayrışması sorun olur.
İlişki bağımlılığı yaşayan bir kişide algısal ve bilişsel bozulma oluştuğundan psikolojik destek almasında fayda vardır. Bu kişilerin partneri dışında kendine bir yaşam alanı yaratması, hobiler edinmesi, aile ve arkadaş ilişkilerini, sosyal yaşamını güçlendirmesi gereklidir.
Sağlıklı bir ilişkide çift bağımlı değil birbirine bağlıdır. İhtiyaçlar yüzünden değil, seçtikleri için bir arada olurlar. Herkes kendi sorumluluğunu alır. Birbirlerine korku ve ihtiyaçlarını söyler ve samimi olurlar. Birbirlerinden enerji alır ve verirler, hem kendileridir hem bir aradadırlar. Birlikte bir sinerji oluştururlar. Karşılıklı sevgi ve saygının, koşulsuz kabulün olduğu ilişkilerdir.
Paylaş