Paylaş
Yaklaşık bir ay evvel bir teklif aldım ve dün gece o teklif sayesinde unutamayacağım gecelerden birini yaşadım. Ben ve 34 İzmirli işkadını, KAMED- Kadın Meclis Üyeleri Derneği ev sahipliğinde otistik çocuklarımızla birlikte podyuma çıktık. Hem de masal kahramanlarından birine bürünerek. Prenses olarak…
İzmirli modacı Zeynep Acar bizlere rengarenk kostümler dikti. Masal kahramanlarımız Külkedisi’nden Pamuk Prenses’e, Uyuyan Güzel’den Pocahontas’a kadar herkes vardı aramızda.
Projenin masal kısmı dikkat çekmek içindi. Sanırım biraz da bizlerin içindeki küçük kız çocuğunu mutlu etmek içindi. Hangimiz prenses olmak istemezdi ki? Hepimiz bu masallarla büyümedik mi? Bir kız çocuğu için hem prenses hem de model olmaktan daha ötesi olabilir miydi?
Ben kim miydim? Tiana’ydım; ‘Prenses ve Kurbağa masalının prensesi. Hani bir büyücü prense büyü yapar ve prens kurbağaya dönüşür. Eski haline dönmesinin tek yolu bir prenses tarafından öpülmektir. Sevgili Zeynep Acar’ın muhteşem yeşil tuvaleti, MAC’in upuzun kirpikli prenses makyajı ve Mustafa& Kemal kuaförün yarattığı dalgalı saçlarımla sanırım fena bir Tiana olmadım.
Projenin asıl önemli kısmı bugündü. İzmir’in otizm okulları Sabahat Akşiray ve Moris Bencuya’nın öğrencileri bizlere katıldı. Hepimiz bir öğrenciyi seçtik ve onlar gün boyunca bizim prensimiz oldular.
Benim prensimin adı Yılmaz’dı. Yılmaz 13 yaşında çok sevimli bir çocuktu. Konuşamıyordu. Ara ara bana sokulup beni kokluyordu. Otistik çocukların yineleyici davranışları olur, öğretmeni Şule Hanım’dan Yılmaz’ın koklamaya karşı hassasiyeti olduğunu öğrendim.
Şule öğretmen, okullarında davranışçı tekniklerin uygulandığını, amaçlarının çocuklarda davranış gelişimi ve bağımsızlaştırma olduğunu anlattı. Yılmaz’ın okula ilk geldiğinden bu yana çok yol kat ettiğini ifade etti.
Yılmaz provalarda ara ara elimi bırakıp gitmeye ve dürtüsel hareketler yapmaya yöneldi. Öğretmeni böyle bir şey yaşanırsa pekiştireçlerle onu yönlendirebileceğimi anlattı. Yılmaz yemek yemeği çok seven bir çocukmuş, o yüzden öğretmeni sürekli yanında yiyecek bir şey taşıyor ve olumlu bir şey her yaptığında onu ödüllendiriyordu.
Bizim okul öncesi dönem çocuklarla çalışırken davranış kazandırma için kullandığımız teknikleri onlar ne yazık ki otistik çocuklarla ilerleyen dönemlerde de kullanıyorlardı.
Defilenin ilk etabında prenslerimizle yürüdük. Açıkçası sahne arkasında kabarık elbiseme Yılmaz sürekli bastığından sahnede nasıl olacağımızdan endişe etmiştim. Öğretmeni de onun ilk kez böyle bir deneyim yaşadığını, o kadar kalabalık önünde, yüksek ses ve ışık karşısında nasıl bir tepki vereceğini kestiremediğini söylemişti…
Nasıl mıydık? Yılmaz aceleciydi, benim yanımda değil biraz önümde yürüyordu. Ama yine de bence gayet iyi bir iş çıkardık. Ben bile heyecan duyarken Yılmaz onca stres faktörüne rağmen son derece başarılı bir prensti.
Ne yazık ki otizmin çaresi yok. 3 yaşından önce başlıyor ve ömür boyu devam ediyor. Belki otizmden kurtuluş yok ama doğru aile ve okul yaklaşımıyla o çocuklarda öz güven kazandırma ve bağımsızlaştırma mümkün.
Bana bunu bugün kanıtlayan içimizdeki prenseslerden birinin otistik kardeşi oldu. Cem Vardarcı ailesinin desteğiyle gerçekten bir azim ve başarı hikayesi yazmış. Üniversite sınavına giren ilk otistik öğrenciymiş. Şuan Yaşar Üniversite’sinde müzik bölümünde okuyor, keman ve piyano çalıyor, müzik sayesinde insanlarla daha rahat iletişim kuruyor. Cem yaşça diğer çocuklardan büyüktü ama tavırları ve duruşu da bir o kadar farklıydı. Öz güvenliydi, bizlerle rahatça iletişim kuruyordu. Kapanış partisinde de en çok dans edip eğlenen oydu.
Kadın Meclis Üyeleri Derneği ‘Bizim Bir Düşümüz Var’ diyerek Yağmur Çocuklar için yola çıktı. Gün boyunca ara ara duygulansam da ne mutlu ki ben de bu gece onların düşlerine ortak oldum. Gecenin geliri otizm okullarına bağışlandı. Ocakta başlayan etkinlikler mayıs ayına kadar devam edecek ve otizmle mücadele etmek ve farkındalığı arttırmak isteyen bizim gibi gönüllüler çalışmaya devam edeceğiz.
Paylaş