Paylaş
Karakterimiz Su, çabaları sonucu oğlu Toprak’ı 1. sınıfa başlamaktan kurtarmıştı. Bu stresten kurtulmuştu ama iş yerindeki stresi devam etmekteydi. Yazın hafifleyen tempo eylül ayıyla birlikte artmış, yeni projeler başlamıştı. Yöneticisinin eleştirel ve agresif tutumu onu germeye devam ediyordu. Her ne kadar psikoloğu Irmak Hanım’ın da desteğiyle artık ona karşı kendini daha güçlü hissetse de sürekli eleştiri ve azarlanmaya maruz kalmayı kim hak ederdi ki? Kim buna layıktı? Buna değer miydi?
Su, bu konuda yalnız mı? İş yerlerinde stresi yönetemeyen, öfkesini kontrol edemeyen pek çok çalışan ve yönetici var. Stresi tanımlarsak; bireyin fiziksel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan psikolojik bir durumdur. Uzun süre strese maruz kalan bir kişide kalp ve sindirim hastalıkları, migren gibi fiziksel hastalıklar, depresyon, uyku problemleri, kaygı ve tükenmişlik gibi psikolojik hastalıklar, sigara, alkol, madde bağımlılıkları, aşırı yemek ya da iştahsızlık, saldırganlık ve öfke patlamaları, dikkatsiz ve konsantrasyon düşüklüğü gibi davranışsal problem ve hastalıklar sıklıkla baş gösterir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün araştırmasına göre stresin tetiklemesiyle ortaya çıkan depresyon, 2020 yılında tüm yaş ve cinsiyetler için dünyayı tehdit eden en önemli 2. sağlık sorunu olmaya ulaşacağı öngörülmektedir. Günümüzde 15-44 yaş aralığında, her iki cinsiyette de şimdiden 2. sıraya yerleşmiştir.
Stresin şirketlerdeki sonuçlarına baktığımızda performans düşüklüğü, işe devamsızlık ve işten ayrılmalar görülmektedir. Bu da uzun vadede şirketler için ciddi bir maddi kayba yol açmaktadır. 2008 yılında 821 şirkette işe devamsızlıkla ilgili yapılan bir araştırmada, %52’sinin stres ve mental hastalıklar, % 28 eklem ağrıları ve % 20sinin kanser nedeniyle olduğu bulunmuştur. Psikolojik danışmanlığın devlet tarafından karşılandığı Amerika’da depresyon gideri 33 milyar $’ı bulmuştur.
Özellikle müşteriyle telefonla ya da yüz yüze iletişimin sıklıkla yaşandığı hizmet sektörü, çalışanlar için stresli bir ortamdır. Rekabetçi bir ortamı olan hizmet sektörü, hem değişime hızlı adapte olmayı hem de müşterilerinin ihtiyaç ve beklentilerini güler yüzle karşılamayı zorunlu kılar. Tanıdıkla yürüyen eski mantık müşteri profili artık profesyonel yaklaşmakta, en iyi hizmeti aldığı firmayı tercih etmektedir.
Bir taraftan baskı ve hedef beklentilerinin yükseldiği iş koşulları bir taraftan evde bekleyen maddi ve manevi sorumluluklar hem kadın hem erkek çalışanların hayatla başa çıkmalarını zorlaştırmakta bu durum da onları stresin yarattığı hastalıklarla baş başa bırakmaktadır.
Peki bu durumda şirketler ne yapabilir?
Yaşanan maddi kayıpları gören ve bunun için önlem almaya çalışan şirketler, stres yönetimi eğitimi, motivasyon piknikleri, sosyal aktiviteler, çaylar, happy hourlar düzenlemeye başlamıştır.
Ayrıca 50 personelin üzerindeki şirketlerde zorunlu hale gelen iş yeri hekimleri, soğuk algınlığı, grip gibi gündelik rahatsızlıklarda destek olmak için hizmet verir. Onları dinler ve gerekli ilacı yazar. Ama görülen şudur ki fiziksel görülen pek çok rahatsızlığın temeli psikolojiktir ve iş yeri hekimlerine gelen pek çok çalışan iş yeri hekimleriyle dertleşme ihtiyacı içindedir.
Görülen bu risk faktörlerini değerlendiren ve kalıcı çözümler bulmak isteyen şirketler günümüzde iş yeri psikologlarıyla çalışmaya başlamıştır. Ülkemizde sigorta tarafından karşılanmayan psikolojik destek hizmeti çalışanların kendilerini değerli hissetmelerini sağlar. Şirket psikologları İnsan Kaynakları departmanından bağımsız iş yeri hekimi mantığıyla çalışır, çalışanla arasında gizlilik esastır.
Haftanın belli günlerinde iş yerine gelen psikologla görüşmek isteyenler öncesinde randevu alarak destek alırlar. Şirket psikoloğu, çalışanların iş-yaşam dengesini kurmada ve stresle başa çıkmalarında etkilidir. Çalışanın kendisiyle, eşiyle veya çocuğuyla ilgili sorunlarda ona destek verir. Çalışanlar arası ilişkilerin geliştirilmesi, motivasyon gibi konularda hizmet sağlar. Çalışanların ihtiyaç duyduğu eğitimlerin yapılması, çalışanların ailelerine yönelik çalışmalar, çalışanla üst yönetim arasındaki köprünün sağlanması şirket psikoloğunun görevleri arasındadır. Çalışanların psikolojik olarak başa çıkma becerilerini güçlendiren, bu sayede daha kontrollü ve dengeli olmalarını sağlayan psikologlar, uzun vadede şirket performansı ve maddi kazancı üzerinde olumlu etkilerini gösterir. Çalışanına değer veren vizyoner firma, holding ve bankalar iş yeri psikologlarıyla çalışmaktadır.
Bir psikolog olarak şirketlerde bu hizmetin arttırılmasından yanayım. Çünkü biliyorum ki her ne kadar maaş önemli bir faktör gibi görünse de çalışanların öncelikli olarak huzurlu bir ortamda çalışmaya ihtiyacı var. Şirketler çalışanlarına değer verdiğinde, onların mutluluğuna yatırım yaptığında, daha motive çalışan elemanlar kazanır, iş kazalarını azaltır ve bu sadece iş verimliliklerini arttırabilirler.
IK yöneticileri, patronlar, CEO'lar ve tüm yöneticiler umarım bu yazımı okur ve bu konuda destek almaya başlarlar.
Paylaş