Paylaş
Yeniden merhaba. Geçen hafta bir merhaba dedikten sonra artık başlayabiliriz…
Yazılarımı bir film tadında yazmaya karar verdim.
Bir senaryonun bölümlerinden oluşsun. Başrolde otuzlu yaşlardaki bir kadın, ismi Su. Evlenen, hem kariyer hem çocuk yapan günümüzün aktif modern bir kadını. “Evlilik Okulu”na giderken “Ana-Babalık Dersleri”nde bazen zorlanan bir kadın. Gelişen, büyüyen, ilerleyen, bazen de çuvallayan bir kadın…
Eşiyle ilk tanışmasından evlenmesine, evliliğinin 1. yılından çocuğunun doğumuna, 2 yaş sendromu derken ikinci bir çocuğa, ergenlik krizi derken onun hayatına şahit olacağız birlikte.
Bir taraftan da kariyer basamaklarında ilerliyor Su...
Hayattan ve kendinden beklentileri olan pırıl pırıl gönlü güzel bir kadın.
Onun gözlüklerinden bakacağız, onun ihtiyaçlarını anlamaya çalışacağız ve ona yardımcı olacağız.
Siz de bu senaryoya yorumlarınızla en büyük katkıyı koyacaksınız.
Başlangıçlar kolay değildir.
İlk başta gözünde büyür insanın.
Tıpkı benim geçen hafta yapmaya çalıştığım gibi. Nerden başlasam, nasıl anlatsam?
Su, eşi Deniz’le buluştuğu ilk günü hatırladı. Unuttuğunu zannettiği o ilk an. Yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. İlk buluşmalarındaki heyecanını anımsadı. Bir arkadaş ortamında tanışmış ama pek de fazla muhabbet edememişlerdi. Ama Deniz’in karizmatik ve zarif duruşu ilk bakışta etkilemişti Su’yu.
Kader onları bir iş için yeniden bir araya getirdikten sonra Deniz, Su’yu yemeğe davet etmiş ve hikaye başlamıştı...
Sıcak ama şık bir mekan seçmişti Deniz… O günkü giyimi, parfümü, ses tonu, gülümsemesi film karesi gibi belirdi zihninde.
Muhabbet muhabbeti açmış bir türlü kalkmak istememişlerdi o masadan. Gözlerindeki enerjiye, keyifli sohbetine ve entelektüelliğine hayran olmuştu kocasının. Başarılı olmak çok önemliydi Su için. Ama başarılı ve zeki olduğu için sadece kendine değer veren egosu şişkin erkeklerden de yorulmuştu Su.
Deniz zeki ve etkileyiciydi ama doğaldı. Mütevaziydi…
Pek çok hikaye, insan, şehir ve ülkeyi sığdırdığı yaşam öyküsü hemen yakalamıştı Su’yu.
Su gibi sizleri de biraz gerilere götürmek istiyorum…
Eşinizle o ilk sihirli anınız, ilk buluşma, ilk hoşlanma, ilk öpüşme…
Sizin tanışma öykünüz nasıldı? ‘İlk’ler her zaman güzeldir. Heyecan verir insana. Ve gün gelir o ‘ilk’ler unutulur hayat koşuşturmasında.
Sorumluluklardan, yaşam mücadelesinden. Ama her şeyi başlatan o ilk ‘an’lardır aslında. O yüzden de özeldir ve o yüzden de hatırlanmalıdırlar.
Neydi sizi yakalayan? Sizi bir araya getiren neydi? Eşinizi neden seçtiniz?
‘Hayat Denen Oyun’da bazen güzel olan sadece hatırlamaktır.
Hikayelerinizi bekliyorum.
Paylaş