Paylaş
Dün akşam İzmir Kısa Film Festivalini’nin açılışındaydım. Gazeteci bir arkadaşımın davetiyle Fransız Kültür Merkezi’nde ‘Düğün’ adlı İspanyol yapımı bir filmi seyrettik.
Vardığımda film yeni başlamıştı, içeri süzülüp en arkada kendime bir yer buldum. Film İspanyolcaydı, ‘alt yazıları okuman için 1.80 boyun olmalı’ diye düşünüp yükselip dururken film bitiverdi. Toplam 12 dakika sürdü. İlk kısa film deneyimimdi. Biraz acemiydim.
Filmde Kübalı Mirta Madrid’de yaşayan bir mülteci ve temizlikçi olarak çalışıyor. O gün saat 18.00’de kızı evlenecek. Fakat bütün aksilikler onu buluyor. Çalıştığı yer kızının nikâhına gitmesine izin vermiyor. Bu yüzden işinden istifa ediyor. Nikâhta giyeceği elbiseyi teslim almaya gidiyor. Elbisenin son iki taksitini ödeyemediği için elbiseyi vermiyorlar. Kuaföre gidiyor ama saçlarını yaptıracak parası yok. Film boyunca onun parasızlık yüzünden yaşadığı engellenmelere ve nikâha yetişmek için yaşadığı stresli koşuşturmasına şahit oluyorsunuz. Son karede öğreniyorsunuz ki kızı zaten Madrid’de yaşamıyor. Tek isteği ayrı yerlerde olsalar da kızının mutluluğunu dört dörtlük hazır bir şekilde paylaşmak… Bedenen olamasa da kalben ve ruhen kızının en mutlu gününde yanında olabilmek…
Her ne pahasına olursa olsun…
Film topu topu 12 dakika sürüyor. Klasik bir film gibi giriş gelişme sonuç bekliyorsunuz. Ama yok. Sürenin uzamasına gerek var mı? Yok. Mesaj basit ve net…
Mesaj anneler ve kızları üzerine...
Benim de bu yazım sizi anneler ve kızlarını düşünmeye davet için...
Bizim toplumumuzda annelerin kızlarıyla ilişkisi çok yakındır. Ama bu yakınlık pek çok anne kız ilişkisinde bağlılıktan bağımlılığa dönüşür. Ve zamanla birbirine zarar vermeye başlar…
Özellikle annenin eşiyle ilişkisi yeterince güçlü değilse kızı onun için hayatın merkezi haline gelir. Kendini kızına adar… Onun mutluluğunu da mutsuzluğunu da kontrol etmek ister…
Pek çok kız evlat annesinin uzantısı olarak hayatını geçirir. Evlense bile. Çocuk sahibi olsa bile. Ne kız ne de anne birbirinden vazgeçebilir…
Çalıştığım pek çok kız ergende bu sorun yaşanıyor…
Ergenliğe geçen, ‘artık ben büyüdüm’ demek isteyen kız çocukları anneleriyle anlaşamıyor. Birbirlerini ne kadar sevseler de aralarındaki sağlıksız iletişim nedeniyle adeta düşman haline geliyorlar. Ergenlere annelerinin her söylediği batmaya başlıyor. Anneler de kızlarının her söylenene tepki vermesinden, ters ve saygısız olmasından şikâyetçi…
Kızının derslerini, erkeklerle ilişkilerini kısacası hayatını yönetmek isteyen, müdahale etmeden duramayan anneler… Onların hata yapmasına izin veremiyorlar…
Peki ya siz? Eğer bir anneyseniz ne bekliyorsunuz kızınızdan?
Anneniz sizden ne beklemişti ve bekliyor?
Derslerde başarılı olmasını mı?
İyi bir üniversiteyi kazanmasını mı?
İyi bir meslek sahibi olmasını mı?
İyi bir evlilik yapmasını mı?
İyi bir anne olmasını mı?
İyi bir evlat olmasını mı?
Peki yukarıdakilerden hangisi onun mutluluğunun garantisi?
Ne bekliyorsunuz kızınızdan?
Hangisi daha önemli sizin için?
Süreniz 12 dk. olsaydı cevabınız ne olurdu?
Cevap net ve basit…
Tıpkı filmdeki gibi…
Sevgili anneler…
Lütfen tek bir konuya takılı kalıp işin özünü unutmayın….
Unutmayın ki hayat da bu film gibi net ve basit olmayı gerektiriyor…
Paylaş